X

Merhaba,

Eşimle tanıştıktan 2 ay sonra evlendik. Evlendikten üç gün sonra eşim, 'evlilik bana göre değil, ben boşanmak istiyorum' dedi. Açıkçası ilk başta pek önemsemedim, geçer diye düşündüm. Onu seviyordum, evlenmiştik, ailemi düşünüp, onu duymazdan geldim. Ama gün geçtikçe sorunlarımız da büyüdü. Eşim benimle birlikte dışarı çıkmıyor, beni sevmediğini söyleyip, sürekli aşağılıyordu. 'Güzel değilsin, yanıma yakışmıyorsun, boyun çok kısa, yanımda yürüme' gibi birçok hakaretine ve küfürlerine maruz kaldım. Ailemin evimize gelmesine müsaade etmiyor, onlar içinde kötü konuşuyordu ama ben sürekli düzelecek ümidiyle sabrettim. Evlendikten sonra hiçbir yere beraber gitmedik. Hep yalnız başıma çıktım dışarı, ortak bir paylaşımımız olmadı sadece kahvaltı ve akşam yemeklerinde bir araya geliyorduk. Yemekten hemen sonra bilgisayarını alıp balkonda sabahlara kadar sanal okey oynardı. Orada birkaç kızla samimi yazışmalarını falan gördüm. Ona bunu neden yaptığını sorduğumda 'sen çok kıskançsın, seninle evlilik olmaz, boşan benden, defol içeri git, sevmiyorum seni, senin kadınlık gururun yok mu?' diye bağırıyordu. Ve bu artık dayanılmaz bir hal almıştı. Ailesine baktığım için benimle evli olduğunu, ailesine bakmasam bu evde bir dakika bile kalamayacağımı söylüyordu.


'Boşanmak bir şey değil benim için bir tek annem ve ablam var. Sen kimsin on tane çocuğum olsun aileme iyi davranmadığın gün koyarım kapının önüne' diyordu. Sonrasında fiziksel şiddete maruz kaldım ve artık pes ettim. Evliliğimin beşinci yılında boşanma davası açmak için adliyeye başvurdum ama 'bir daha olmayacak, affet' diye yalvardı. Babamlara gidip, özür diledi. 'Bir daha olursa bitsin' dedi. Evliliğime tekrar şans vermeye karar verdim, iki gün iyi olsa da üç gün sonra yine aynı oldu. Hiçbir şey düzelmedi. Hatta daha kötüye gitti artık tahammül edemiyordum. Bir sabah yine 'boşan benden' dedi. 'Akşam seni görmek istemiyorum' deyince, 'hayır' dedim. O da 'evlilik çocuk oyunu değil' deyince boğazıma yapıştı. 'İstemiyorum seni' diye bağırdı. 'Tamam, nasıl istiyorsan öyle olsun' dedim ve dilekçeyi yazıp 'bitirelim' dedim. Ama bu defa da o istemedi, 'ben ciddi söylememiştim' dedi ama bitmişti artık zor geliyordu bütün bunlar. 'Bitti' dedim. Ben böyle söyleyince bana zorla sahip oldu, o an tiksindim ondan. O günden bu yana boşanmamak için direniyor, şimdi ayrı yaşamaya başladık. Sürekli 'benden boşanırsan şehri terk ederim, bitirirsin beni, iflah olmam, yanlış hayat sürmeme neden olursun' diyor. O an durup düşünüyorum ne aklım ne de kalbim bu işin yürümeyeceğini biliyor. Tamamen bitirdim her şeyi, vicdanen de rahatım çünkü elimden geleni yaptım ama neden durup kalıyorum bilmiyorum tavsiyelerinize ihtiyacım var.


Yeşim Tijen'in cevabı:

Biat

Bu benim sana biatımdı sevdiğim

Bir başına yaşadığım karşılıksızca

Senin güzelliğinden, yüceliğinden değil

Kalbimin güzelliğiydi sana olan sevgim

Esaretimi bitirdim sana gidiyorum

Bu da yazdığım son şiir oluyor sana

Gözün aydın olsun, sevilmeden sevdiğim

Çıkıyorum hayatından, kınaları yak.

Gidişimin zevkini utanma, yaşa

Kırdın kalbimi görmüyorsun, bak parça parça

Yalnız kalbimi mi, onurumu da unutma

Ama bilesin mutluluklar uzun sürmez

Sonrasında hüzün ve gözyaşı var

Ya pişmanlıklar bir de keşkeler var.

Biliyorum karaları bağlarsın

Yalnız gözlerinle değil, yüzünle de ağlarsın

İçin acır için

Acısın

Nafile kalır her şey o zamanlarda

Sevemediğin senden çok uzaklarda

Sen pişmanlığınla baş başa

Bana gelince dönüşüm yok girdiğim yolda

Gözün aydın olsun, özgürlüğün kutlu olsun.

Yaşadığımızı sandığım aşka da uğurlar olsun

-Yeşim Tijen


Bu da sizin biatınızdı sevgili okurum. Pek çok kadın gibi eşim, evliliğim dediniz, yürütmeye çalıştınız, mutsuzluğun içinden mutluluk çıkarmaya çalışarak eşinizin yaptıklarına bahaneler buldunuz ama sanıyorum yolun sonuna geldiğiniz, bu biatta artık zorlanıyorsunuz. Gitmeler başlamış bu kaçıncı gidiş geliş, kaçış dönüş artık yolun sonu olmadığını siz de görüyorsunuz. Kabul ettiğinizde onunla olan hayatınızdan geriye bakmadan gideceksiniz. Fedakarlıklarınız, sürdürme çabalarınız insanın kendine, evliliğine, eşine borcudur. Siz bu insanın kendine, karşısındakine olan borç kısmını ödemişsiniz. Niye hala duruyorsunuz tam anlamıyla toptan gidemiyorsunuz? Sürekli aşk şarkıları mı dinliyorsunuz? Gerçeklerden uzaklardasınız, inatla hala mucizeler bekliyorsunuz. Hani ufacık bir gayret gösterse yelkenleriniz inecek, yapmayın sevgili okurum kendinize yazık etmiş olursunuz. Boşa bir zaman kaybı olur iki gün iyi olur, üçüncü gün yine aynı noktada olursunuz. Bir tek şeye ihtiyacınız var o da cesaret. Gerçeği kabul etmekle yaşadığınız sorunları çözmeye başladığınızı göreceksiniz çünkü gerçek insanı yönlendirir, gerçeği gören kişi artık tahammül edemez, ediyorsa kendine güvenmiyordur, cesaretsizdir. 'Beni ne tutuyor' demişsiniz. İnsanı evlilik hayatında ne çok şey tutar bir bilseniz. Kadınların evliliği sevmesi ve bu kuruma verdiği değer tutar, toplumda evli olmanın verdiği ayrıcalıklar tutar, hep hayalini kurup özene bezene kurduğu yuvam dediği evi tutar, ayıplar yürütemedi demesinler tutar, utanmak tutar, korkmak cesaret edememek tutar, yalnızlıktan korkmak tutar, baba evine dönmek istememesi, baba evinin sıkıntılarını çekmektense eşimi çekerim tutar. Tutunmak istiyorsa insan ufacık bir umut zerresiyle bile evliliğinde tutuklu kalır. Bilmediği bir şey vardır. Sonrasında ona kalacak olan, inanın sadece pişmanlık olacaktır. Cesaret edememenin pişmanlığı öyle acı gelir ki insana artık yapacak bir şeyi olmamasının, geç kalmanın acısı bu korkunç bir şeydir. Çaresizlik çare kendiyken gözlerini yumup görmezden gelmek, cesaret edememek bunu yaşayan o kadar insan var ki yaşını almış, geç kalmış, yapacak bir şeyi kalmamış insanlar. Onlardan biri olmak mı istiyorsunuz? Halbuki yaşadığınız sorun çözülebilir bir sorun. Şimdiye kadar her çabayı gösterdiniz o zaman şimdi neye ihtiyacınız var? Tabii ki cesarete ve gerçekleri kabul etmeye.


Siz dayanıklı bir kadınsınız bu yazdıklarınızdan bu görülüyor. Size yapılan hakaretlere, kısıtlamalara, umursamazlıkları, şiddetine rağmen evliliğinize sarılmışsınız. Çok yürekli olduğunuzdan, sevdiğinizden değil. Kendinize olan güveninizi aşağılamaları, hor görmeleri, küçümsemeleriyle kaybettirdiğinden. Yalnız, bekar bir kadın olarak savaş vermeyi göze alma cesaretiniz olmadığından sizin kabul etmek istemediğiniz eşinizin değişmeyeceği, gerçek bir evlilik yaşamadığınız biri için boşa bir mücadele verdiğiniz. Bu kişi bu mücadelenize değmez uğrunda ölseniz de değişmeyecek eşiniz, değiştiremezsiniz. Bunu kabul etmeli ve yol ayrımına gitmelisiniz. Oraya gittiğinizde göstereceği çabaları, altın yumurtlayan tavuktan vazgeçmemek için olacaktır. Gerçekten eş olarak değer veren erkek sevgisini her zaman söylemese bile her zaman yaptıklarıyla, bakışlarıyla, dokunuşlarıyla hayatına sizi katmasıyla mutlaka hissettirir. Eşiniz hem kel hem fodul misali hem sevmiyor aşağılıyor hem size madden mecbur. Niye bu kişiyi besleyeceksiniz güzel bir kedi, köpek besleyin. Sevginizin karşılığını inanın görürsünüz.


Tabii ki boşanmış bir kadın olmak kolay değil bu insanı korkutuyor ama mutsuz bir evliliğin içinde olmaktansa yalnız ve mutlu bir kadın ya da erkek olmak tercih edilebilmelidir. Mutsuz bir evliliğe kimse mahkum kalmamalı. Evlendim diye o kişi insanın kaderi olmamalı. Hem eşiniz daha evliliğinizin ilk günlerinde boşanmak istemeye başlamış ya boşayın rahatlasın adamcağız. Geçmişin çok özlenen yanları var ben de özlüyorum ama bu konuda insanların evliliğini kader olarak görüp ömrünü harcamaması bu zamanın en güzel tarafı olsa gerek. Bu nedenle iyi ki diyorum iyi ki mutsuz bir evlilik yaşanınca bu evlilikler artık bitirilebiliyor. Bu büyük bir şans. Çare sizsiniz sevgili okurum, her zaman için çare insanın kendisinde cesaretindedir. Bu kararı verebilirseniz kendinize olan güveniniz artacak, hayatınıza yeniden bir şans vereceksiniz. Bir şans daha ne güzel bir şey yeniden hayata ümitle bakabilmek .


Sevgiler sevgili okurlarım…