X

Merhaba, işsiz bir avukatım. 26 yaşındayım. 6,5 aylık evliyim. Bunun 4,5 ayı kavga, tartışma, boşanma aşamasına gelme ile geçti, düşünün. Sebebi ise eşimin ailesi; yani annesi ve kız kardeşi. Eşim benden boşanmak istiyor. Ben severek ve aşık olarak evlendim herkese ve her şeye rağmen. Annemi karşıma aldım. Eşim de 26 yaşında. Annesi ve kız kardeşi evliliğimize çok müdahiller; şöyle ki her şeyde bu çocuğu arıyorlar. Huzursuzluk, mutsuzluk yaratıyorlar. Ne yapacağımı bilmiyorum, çaresizim, lütfen bana yardımcı olun, evliliğimi kurtarmak istiyorum. Onları hayatımızda istemiyorum. Yalvarıyorum, yardımcı olun Yeşim Hanım. Özet olarak anlatabildim, bana yardımcı olun...


Teşim Tijen’in cevabı:


Düğünlerde görüyorum evlilik cüzdanları nikah memuru tarafından yeni geline veriliyor. Onlar da o cüzdana sahip olmanın mutluluğuyla ellerini havaya kaldırarak evlilik cüzdanını sallıyorlar, “Artık o benim!” diyorlar, “Kazandım!”. Evet, evlilik cüzdanını kazandınız ama hemen o eş kazanılıyor mu, sevgili okurum? Hayır, o cüzdanla kazanılmıyor. Ondan sonrasındaki saygınız, sevginiz, özveriniz ve tahammüllerinizle onu gerçek anlamda kazanıyorsunuz. Bu tahammüllerden biri, sizin sorununuzdaki gibi, ailesine olan sevgisi, ilgisi, bağlılığına tahammül göstermek. Onu paylaşmak istemiyorsunuz. Yeni evlisiniz, hayatınıza sorun gelsin istemiyorsunuz. Kendinizce, sorunlarınızın üzerine başkalarının sorunlarını eklemek sizi rahatsız ediyor ama rahatsız olan sizsiniz, eşiniz değil, sevgili kızım. O ailesinin kendisiyle sorunlarını paylaşmasından rahatsız olsa mesafe koymaya çalışacaktır ki bunu ilerleyen zamanlarda kendisi mecburen yapmak zorunda kalacak. Ona zaman vermemişsiniz, hemen tırnaklarınızı göstermişsiniz. “Ben onları istemiyorum” müdahaleniz çok erken olmuş, daha yeni evliyken ailesine karşı tutum sergilemeniz ailesi adına da çirkin olmuş. Onları karşınıza almışsınız. Oysa yeni gelin, kendini aileye sevdirip kabul ettirecek tavırlar içinde olmalıydı. Siz onların ailesine gelin gittiniz, olumlu, yapıcı davranışlar içinde olmalı, sevgi, saygı kazanmalı, yani emek vermeliydiniz. Daha değerinizi bulmadan, kazanmadan bu tavırlarla bir yere varacağınızı mı sandınız? Sabır yok, tahammül etmek yok... Eşiniz sizin arkanızda hangi fedakarlığınıza bakıp dursun? “Dün bir, bugün iki” denir ya, sizin tavrınız da böyle olmuş. Siz aileyi hayatınızda istememişsiniz, haklı nedenlerinizde olabilir, düşüncesiz insanlar olabilirler ama yol, bu olmalıydı.


Anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla gelin olmamış, “ben bunlarla uğraşamam” diyerek el olmak istemişsiniz. Halbuki o sevmediğiniz, istemediğiniz aile size çok lazım, bunu bilmiyorsunuz. Aileler evliliklerin garantisi gibidir. Siz, gelin olmadan eş olamayacağınız karakterde bir adamla evlenmişseniz ailesini sevmeseniz de sayacak ve tahammül göstereceksiniz. Gelinlere nedense bu zor geliyor. Sanıyorum, sizinle evlenince ailesi eşinizin hayatından birden puf, ortadan yok olacaklar sanıyordunuz. Siz evlenince ailenizden vaz mı geçtiniz?


Sizin bir gelin olarak eşinize, ailesine, evliliğinize biraz emek vermeniz gerekir. Ailesine olan bu davranışlarınızla, her şeyi geçtim, eşinize emek vermekten kaçmış oluyorsunuz. Eşinizden de emeğinden vazgeçmesini istiyorsunuz, dünü yok saymasını bekliyorsunuz. Onlar bir aile olarak yılları paylaştılar, acı ve tatlı yaşananlarla birbirlerine kenetlendiler. Hepsi bir yana, birbirlerine kan bağıyla bağlılar. Bu bağı kimse yok edemez, etmeye çalışan da günaha girer. Siz onların, yerli yersiz, hayatınızdaki varlıklarıyla rahatsız olsanız da onlar hayatınızda hep olacak, olmalılar da. Siz de yapacağınız anlayışlı, sevecen, destek olan tavırlarınızla eşinizin kalbine kendinizi işlemeli, köklerinizi salmalıydınız. Siz o kökleri salmadan kendinizi yok etmeye çalışmışsınız. Neden görmek istemiyorsunuz, eşiniz ailesini çok seviyor. Sizi de çok seviyordur. Sizin olumsuz söylemleriniz, rahatsız olmalarınızla bu durumu gurur meselesi haline getirmesine sebep olmuşsunuz. Kimse eşinden boşanmak istemez. Çare bulamayınca boşanmayı gündeme getirmek zorunda kalmıştır. Eşinizi sizin bu noktaya getirdiğinizi görmelisiniz. Aşık olduğunuzu söylediğiniz bu genç adamı kaybetmek istemiyorsanız savaş baltalarınızı toprağa gömüp kendinizi ailenin kalbinde, eşinizin kalbinde var etmeye çalışın. Önce elinizden geleni yapmalısınız. Bir insan olarak da gelin olarak da yükümlülüğünüz budur. Elinizden geleni yaptıktan sonra sizin sözleriniz eşiniz için anlam ve değer kazanacaktır. Şimdi ailesi karşısındaki değersizliğiniz bu yüzden.


Diğer bir konu, “işsiz bir avukatım” demişsiniz. Bir iş bulursanız bu kadar onları kafanıza takmaz, sorun da etmezsiniz diye düşünüyorum. İşsizlik psikolojisiyle de belki bu konuyu bu kadar büyütmüş olabilirsiniz.


Bütün bu açıklamalarımdan sonra beni anladığınızı düşünüyorum. O zaman onlarla ilgili tüm olumsuz düşüncelerinizi kalbinize gömüp gelin gibi davranın. Hazır, Ramazan ayındayız, onları bir akşam yemeğe çağırın, ne güzel olur! Oruç tutsalar da tutmasalar da iftara gelsinler. Bu size yakışan bir davranış olur. Her şey bir anda düzelmez ama gayretinizi, iyi niyetinizi görsünler. Sevgi ve iyi niyet hissedilirse karşılıksız kalmaz, sevgili kızım.


Sevgiler, sevgili okurlarım...