X

Merhaba Yeşim ablacım, ben 30 yaşında, 3 çocuklu ve 13 senelik evliyim. Evliliğimi severek, daha çok fedakârlık yaparak yaptım. 18 yaşında çok zorluklar atlattık. Aileler zor çıktı ama bir şekilde zorlukları aşarak evlendik. 10 sene çok çile çektik, yeri geldi o çalıştı, yeri geldi ben ama hiç birbirimizi bırakmadık. Eşim beni kıskanmaz, bir yere tek gönderir, telefonla aramaz, sevgi sözcükleri söylemez; monoton bir hayat. Ben de aynı şekil ona karşı ama yatak odasında sorun yok. Kavga da etmeyiz ama beni bu ilgisizliği soğuttu. Ben onu aldatmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. Bir gün otururken aklıma eski aşkıma bakmak geldi. Facebook’tan baktım, mutluluğunu gördüm ve ben de gizliden mesaj attım “Bana benzeyen birini bulmuşsun. Ben de senin kadar mutluyum. 15 sene önce aklıma nerden düştün?” yazdım ve onu gördükçe heyecanım arttı. Bana gizliden el sallamış. O hafta onun yaşadığı şehre bir düğün için gittim. Ne aradım ne sordum ama hep bir burukluk hep bir göz arama vardı içimde. Düğünde ona kendi hesabımdan el sallama işareti gönderdim ama hiçbir şey yazmadım. Aradan bir ay geçti o da bana el sallama işareti gönderdi. İçimde hem heyecan hem korku vardı. Mesaj attım “Seni engellemek istemiyorum. Bana mesaj atma” dedim. Çünkü o da evli ben de. Sonra benim olduğumu ilk anlamadığını söyledi; “Sen misin? Şans tanımamışsın. Hala gizli yarasın bende. Evet, sana benzeyen buldum” dedi. O yazdıkça yüzüm gülüyor, içim tuhaf oluyordu. “Arada konuşalım. Hasretim...” dedi ve geçmişi konuştuk. Eşimin suratına baktıkça ben ne yapıyorum diyorum. Eski aşkımın da hiç böyle bir şey yapacağı aklında yokmuş. Kaç kere ayrılmak istedim ama çaresizdim. Eşimle mutsuz değildim, aramak sormak aklıma gelmezdi. Ne değişecek derdim. Çok sevmiştim yıllarca içimden atamadım ama eşimle mutlu ve çok zorluk atlattığım için düşünmüyordum. Eşime zaten çok sıcak değildim, daha çok soğudum. O yazınca heyecanım artıyor şimdi ve vicdanımla da baş başa kaldım. Eski aşkımla konuşmamız bir ay sürdü ve bu bir ay içerisinde konuşmalarımız cinsellik yönüne kaymaya başladı. Beni çok özlediğini, sevdiğini söylüyor. Ben de ona karşı boş değilim, bende yeri var ve onu sevdiğimi, özlediğimi yazdım. Birbirimize aşk dolu sözlere devam ettik, sanki yeni aşıklar gibi ama benim içim rahat değildi. Eşim her eve geldiğinde yüzüne bakamaz oldum. 2 hafta içinde eridim. Geçmişim beni bitirdi. Bu şekilde beni çok rahatsız edici idi. O hiçbir şekilde eşini bana kötülemedi. Gördükçe seni görüyorum dedi çünkü bana benziyordu. Bir başkasının nikâhı altında onunla cinsellik yani aşk dolu konuşmak beni mutlu etmiyordu. Bizim asla buluşma gibi bir olayımız olmadı, uzak şehirlerdeyiz. Sadece mesajlaşıyoruz. Bana bir gün de olsa buluşma teklifi etmeye başladı. Benimle gezmeye ayır bir gününü dedi. İlk başta istedim; onu görmek, o günlere dönmek ama sonra düşündüm; benim çocuklarım var, eşim hak etmiyor bunu ben buluşursam onların yüzüne nasıl bakarım dedim. Kabul etmedim. Ona sen gel dedim. Ben gelemem, evlatlarımız var. Böyle konuşalım dedi. İlla buluşmak değil, öpüşmek, el ele tutuşmak da benim sonum olurdu. Konuşmalarımız da iyice cinselliğe kaymaya başlamıştı. Ona yazdım, içim acısa da artık yapmayalım dedim, durumu anlattım. Bana “O zaman da bir şey demedim. Şimdi de demem. Doğrusunu yaptın” dedi. Bu konuşma nereye gidecekti? Kandırılan iki temiz eş ve yuva, ben bu değildim, değilim de. Şimdi hesapları kapattık, engellemiş beni hatta. Ben şimdi o yazışma için huzursuzum ama kendi isteğimle yazdım. Bir anda kapıldım, kimseye diyemedim, genç kız gibi mutlu oluyordum ama bitirdim. Eşim ne kadar sorumsuz olsa da hak etmiyor, bana öyle güveniyor ki hiç beni araştırmaz. O yüzden yaptığım yanlıştan döndüm. İlk aşkıma duygularım çoğaldı. Öfkem var ama hayata. Ben ne yapayım bilmiyorum. İhanet ediyorum. Bir insan iki kişi sevebilir mi? Bu yüzden çok hastalandım, iyi değilim. İlk aşkım beni çok iyi anlıyor, istersen yapmayalım diyor. Sonra yine konuşuyor. Çok özlüyorum. Onunla olsaydı keşke hayatım ama pişman değilim eşim de çok iyi bir insan. Hayatta yapmayacağım şeyi yaptım. Sadece telefondan konuşuyoruz, görüşme yok. Bu şekilde ne olur bilmiyorum...


Yeşim Tijen’in cevabı:

Yazdıklarınızı okurken içimden şöyle dedim; kendi başına iş açmış. Kurumuş, kabuk bağlamış yarayı durup dururken kanatmaya çalışmış. O söylenen sözler, onlar var ya hepsi palavra, palavra sakın inanma ona…. Ajda Pekkan’ın eski şarkısı Palavra. Siz hatırlar mısınız bilmem ama güzel bir şarkıdır. Zamane erkeklerine çok uyuyor. Şu internetin demeyeyim de sosyal paylaşım sitelerinin gözü çıksın e mi! İnsanları çığırından çıkardı, aklına olmayacak şeyler gelmeye başladı. Maşallah erkeklerimizde tam bir avcı. Nasıl centilmen sormayın, bir o kadar da kibarlar. İnsanın inanası gelmiyor. Avlanmak isteyen, bu ustalaşmış avcılar tarafından avlanıyor. Meğer bizim ülkenin erkekleri ne kadar çapkınmış da bizlerin haberi yokmuş. Bizler Türk erkeğini efendi, eşine sadık, işinde gücünde, komşusuna yan gözle bakmayan, mahallesinin namusunu bile koruyan, er kişiler bilirdik. Değillermiş. İnternetle erkeğin içinden aç bir canavar çıkmış. Açlığı cinselliğe. Ne kadar kişiyi ağıma düşürürsem o kadar erkeğim. Hayır efendim! Siz art niyetle sosyal paylaşım sitelerinde olanlar, erkek falan değilsiniz! Sizin gibiler birbirlerine kötü örnek olup, yoldan çıkararak Türk erkeğine evrim geçirttiniz. Efendilikten, beyefendilikten, mertlikten başka bir boyuta geçti bir kısım erkekler. Riyakarlık boyutuna... Biliyor musunuz, benim için erkek simgesi annemin babası, yani dedem olmuştu. Tam bir beyefendiydi dedem. Sevgili okurlar, onu tanımaya başladığım zamanlar da 9 yaşlarındaydım. Çocuk aklımla onun özel bir insan olduğunun farkındaydım. Kendisi Hopa’da dişçiydi. Uzun boylu, yeşil gözlü, yapılı, fiziğiyle ben buradayım diyen bir adamdı. Sadece fiziğimi ben buradayım diyordu? Karakteri o fiziği daha doldurup güçlü kılıyordu. Herkese karşı kibar, ağzında teşekkürü düşürmeyen, saygılı bir insandı. Başında o zamanların fötr şapkası, üzerinde takım elbisesi; grand tuvalet giyinir, köstekli saatini de pantolonuna iliştirir, muayenehanesine özenli haliyle giderdi. Her akşam eve gelirken elinde mutlaka günlük gazeteler olurdu. Bazen de peşi sıra gelen bir hamal olur, ben küfeyle gelen yiyeceklere değil, hemen o gazeteleri elinden almak için ona koşardım. Anneanneme Nakif diye seslenirdi. Canım, hayatım bunlar o zaman vardı mutlaka ama dedem demiyordu. Onun Nakif diyen sesinde sevgi olduğunu hep hissetmişimdir. Biz, annem ve kardeşlerimle yanlarındaki iki buçuk senelik misafirliğimizde, evde onca kadının birlikte yaşamasına karşın onu hep nezaketli davranışlarıyla, güldüğünde ağzında gözüken altın dişleriyle, sevgiyle hatırlarım. Nur içinde yat dedeciğim... Kaldı mı böyle birbirlerine iyiliklerle, beyefendilikle örnek olacak erkekler? Varsa bile niye çok az?


Sevgili kızım, bana göndermiş olduğunuz maillerin yanı sıra, yine mailime yollamış olduğunuz sesli mesajlarınızı da dinledim. Kendi kendime “cık cık”ladım. 13 senelik evliliğinize, güzelim çocuklarınıza ve o çalışkan, sessiz kahraman eşinize üzüldüm. O çalışıp iki işe koşturup didinirken siz heyecan arayışındasınız. Sorununuz; eşinizin romantik olmayışı, sizi kıskanmayışı, evliliğinizde heyecan olmayışı... Bu heyecanları evet, başkası size yaşatır. Onunla gizli gizli yazışırken heyecanlanır, duyduğunuz romantik, güzel sözlerle gönlünüz hoş olur ama ya sonra… O sözler size boşa söylenmiyor. Her güzel şeyin şimdi bir karşılığı oluyor yavrum. Üç çocuklu bir kadını erkekler kolay kalbine almaz, niyetleri başkadır. Bu da acı bir gerçek maalesef. Bakın konuşmalarınız, karşılık beklediği noktaya, cinselliğe dönmüş bile. Ne bekliyordunuz? Saf bir sevgi mi? O yok artık yavrum, geçmişte kaldı. Asıl amaç bu, cinsellik. Sizinle geçmişte yaşayamadıklarını yaşayıp rahatlayıp sizi hayatından tamamen çıkarmaya çalışacak. Bu duruma mı düşmek istiyorsunuz. Zaten kendi arayıp bulmamış. Siz kendi ayaklarınızla ben geldim diyerek gitmişsiniz. Yani sosyal medyadan ulaşmışsınız. Evli kadınlar/erkekler bu şekilde geçmişe dönerek arayış içinde olmamalılar. O üç çocuk, evlatlarınız yani, çalışkan, fedakâr eşiniz, sırf güzel sözler söylemiyor, kıskanmıyor diye arkasından karısının iş çevirmesini hak ediyor mu? Eşiniz eski sevgilisiyle konuşsa, heyecanlar yaşasa, hayaller kursa ne hissederdiniz? O adamın fedakârca ailemin bir eksiği olmasın diye çalışmasının ödülü aldatılmak mı olacak? Yapmayın Allah aşkına, kendinize gelin... Eşinize nankörlük etmeyin. Biraz takdir etmeyi bilmeli. Üstelik eşinizi de seviyorsunuz. Ya o güzel sözler; duyduğunuz güzel sözler samimi mi olacak sanıyorsunuz? Hepsi yalan dolan. Duydunuz, ne işe yaradı sizi eşinizden uzaklaştırmaktan, aranıza nifak sokmaktan başka? Bu arayış ve konuşmalarla amacınız neydi? Kendi huzurunuzu bozmak mı? Karşınızdaki erkek eşinden boşanmayacak. Sadece sizinle gönlünü oyalayacak. Hayatına renk katacak. Karısıyla yaşamaya, onu el üstünde tutmaya devam edecek. Erkeklerle kadınların bu ilişki olayına bakışı çok farklı yavrum. Erkekler bunu bir kaçamak olarak görüyorlar. Evliliklerine zarar getirmemeye özen gösteriyorlar. Kadının tabiatında bu yok. Hemen eşinden uzaklaşıyor. Yapmayın kendinize, eşinize ve güzelim çocuklarınıza. Sizi yeterince sevseydi geçmişte kalır mıydı? Sizin yanınızda olmaya o zaman çalışırdı. İnsan bazen gerçekleri göremiyor.


Hani sevgilinizle konuştuğunuzda heyecanlanıp kendinizi genç kız gibi hissettiğiniz konuşmalar var ya evli erkekler sevgilileri için ne demişler biliyor musunuz? “Hayatımda biri olunca ben daha mutlu oluyorum. Eşimle, çocuklarımla daha güzel ilgileniyorum. Yaşamıma gelen renkle ben de bendeki renkleri aileme dağıtıyorum.” Buradan pay biçin yavrum. Ona göre kendinize yol haritanızı çizin. Ve şunu da unutmayın ki eşinizin çalışmaktan, kazandığı parayı evine yettirmeyi düşünmekten size güzel sözler söylemeye hali kalmıyordur. Hem vücudu hem kafası yorgun. Biraz kendinizi onun yerine koyun. Her erkek karısını kıskanır. Siz kocanıza güven vermişseniz ve ortada kıskanması gereken bir durum oluşmamışsa eşiniz durup dururken sizi neden kıskansın? Böyle düşüncelerle boğuşacağınıza siz ona güzel sözler söyleyerek yaşama karşı onu sevginizle, ilginizle güçlendirin. Hep beklemeyin, biraz siz gayret edin romantik anlar için. “Çocuklarıma davranışlarımla nasıl daha iyi örnek olurum, yuvam için daha ne yapabilirim, kendime ne katabilirim” bunları düşünüp kendinize, hayatınıza güzel taraflarından bakın. Mesela evden iş yapıp eşime yardımcı olabileceğim işler var mıdır? Bunları araştırın. Zaman tek kişinin çalışmasıyla geçinilecek zaman değil, farkında değil misiniz? Onun yüküne hafifçe destek olup omuz verin. Sadece devletler savaşmaz yavrum, insanlar da kendi yaşamlarını daha iyi olması için savaş veririler. Eşiniz bu savaşı veriyor, siz onu takdir etmek, ona bunu söyleyerek dile getirmek yerine beni kıskanmıyor, romantik değil onlara takılmışsınız. Adamın romantikliğe mecali olması için biraz da hem bedenen hem kafa olarak rahat olması lazım. O çalışıp didinerek size “çok seviyorum. Benim için çok değerlisiniz. Onun için daha çok çalışıyorum” diyor. Bazen sözler kelimelere dökülmeyebiliyor ama davranışlarda görmesini bilirseniz bas bas bağırılar yalandan değildir, sahidendir o dile dökülmeyen sözler. Biraz kıymet bilin ve aklınızı başınıza toplayıp hiçbir işe yaramayacak geçmişi tamamen geçmişte bırakmanızı bir büyüğünüz olarak size öneriyorum yavrum.


Sevgiler sevgili okurlarım...