Mindfulness, köklerini aldığı Budist öğretiden günümüze kadar yayılırken, bugün batıda onu yalnızca hayatın güzel zamanlarında kullanabileceğimiz bir uygulamalar bütünü sanabiliyoruz.
Oysa ki Pali dilinde Sati yani bir anlamı, farkındalık olarak geçen, mindfulness'ın tarihçesine baktığınızda, bundan 2500 yıl öncesine tekamül ediyor, 8 aşamalı yüce yolunu açıklayan Buddha, acının var olduğunu ve ondan özgürleşmenin de mümkün olduğunu açıklamış.
8 aşamalı yüce yol başka bir yazının konusu olsun. Biz şimdilik dünyanın içinde olduğu bu zorlu süreçte mindfulness'tan nasıl yararlanabileceğimize bakalım.
Mindfulness, batıya Prof. Dr. Jon Kabat-Zinn vesilesi ile geldiğinde stres azaltma programlarının temeline yerleşerek günümüz insanının yoğun ve koşturmacalı geçen hayatına bir nefes olmaya başlamış. Hayatımızın güncel ihtiyaçlarına göre evrilen uygulamalarda amaç pratik etmek ve bu sayede özellikle kronik stresin zararlı etkilerinden arınmak. Bilimsel olarak da kanıtlanan çalışmalarda görülüyor ki bu etkilerden arınabilmek için en 8 haftayı bulan düzenli pratikler yapılmalı. Bundan yıllar evvel, Budist gelenekte ortaya çıkan pratiklere bakış açısı da teorik bilgiden çok pratiğe ağırlık verilmesi yönünde olmuş. Peki bu pratikler bizi zorlu zamanlarda nasıl destekler buna bir örnekle bakalım.
Diyelim ki yaşamın tehlikelerine karşın kendinizi korumak veya sağlığınız korumak için kas çalışmaya karar verdiniz, hatta boks derslerine yazıldınız. Yaşamınızda gerçek bir tehditle karşılaştığınızda sizi koruyacak olan şey boks derslerine ne kadar giderek hazırlık yapmış olduğunuzdur, boks kursuna yazılıpta gitmemiş olmak değil! Aynı şey mindfulness meditasyon pratikleri için de geçerlidir. Yani ne kadar çok pratik yapmışsanız yaşamınız dar bir yola girdiğinde bu pratikler sizi o ölçüde destekler. Ancak genelde yaptığımız şey bir iki mindfulness kitabı okuyup, birkaç atölyeye katılıp sonrasında pratik yapmamak ve genel bir fikir edinmek olduğunda, yaşamın zor günleri gelip çatınca mindfulness veya benzeri çalışmaların işe yaramadığı kanısına varırız. Gerçekte ise yeterince pratik yapmamışızdır. Aynı kas çalışmak veya boks kursuna yazılmak örneğinde olduğu gibi.
Hem okuduğum bilimsel çalışmalarda hem de yürüttüğüm 8 haftalık mindfulness programlarında gördüğüm şu ki mindfulness meditasyonları beynimizde olumlu yönde bir değişim yaratarak, duygularına verdiği tepkiyi, yaşama verdiği tepkiyi yönetmek üzere beynin kendini değiştirmesini, bir bakıma güçlenmesini sağlıyor. Beynin ön lobunda yer alan prefrontal korteksteki tepki frenlerimizi yeniden çalıştırıyor ve böylece yaşamımızda eskiden bizim için zor olan konular artık daha kolay görünürken, yeni gelen zorluklara ise verdiğimiz tepkiler daha ılımlı ve yapıcı, umut içeren tepki ve çözümlere dönüşüyor.
Gelecek yazıda mindfulness'ın yaşamda aktif rol almak konusuna değinelim...
YORUMLAR