Farklı ebeveynlik stillerinin çocuğun gelişimini etkilediğine dair çok az kanıt var. Yine de bu durum, İngiltere’de, ebeveynlik kurslarının gerekliliğine dair teklif sunulmasının önüne geçmemiş.
Başbakan David Cameron’ın, İngiltere’deki çocukların hayat standartlarını yükseltme konulu konuşmasındaki birkaç şey, şüphesiz hoş karşılanacak: Haftada 30 saat ücretsiz çocuk bakımı, dezavantajlı gençler için daha fazla eğitim desteği ve zihinsel hastalıklar üzerindeki yaftalardan kurtulma gibi değişiklikler.
Cameron, açıkladığı stratejide, “büyük düşünme, yaratıcı olma, zihnimizi yeni düşüncelere açık bırakma” gerekliliğini vurguladı. Ancak pek de popüler olmayan mevcut ebeveynlik kurslarını uzatmak, büyük, yeni bir çözüm gibi görünmüyor.
Cameron’ın, çocukların şartlarını zenginleştirmek adına teşvik etmek istediği şeyler, çocukların gelişiminde yalnızca ilk iki yılın önemi olmadığı anlamına geliyor.
Ebeveynliğin çocuk gelişiminde önemli olmadığını ya da insanlara iyi birer ebeveyn olabilmeleri için yardım etmek gerekmediğini söylemeye çalışmıyoruz. Ancak erken dönem ebeveynliğin, bebeğin beyin gelişimine ya da hayat boyu başarı şansına zarar verme potansiyeli olduğunu söyleyerek felaket tellallığı yapmak, pek de yardımcı olmuyor.
Çok az sayıda insanın ebeveynlik kurslarına katıldığına şaşmamak gerek. Çocuğunuza onarılamaz hasarlar verdiğinizi kabul etmek gibi bir şey.
Kaçırılan fırsat
Birçok ebeveyn, yeni ebeveynlik kurslarını görmezden gelip gayet iyi bir şekilde işe yarayan mevcut yapıları kullanmayı tercih ediyor. İlk kez anne olan kadınların çoğunluğu, doğum öncesi kurslarına katılıyor ve bir milyondan fazla aile, düzenli olarak çocuk merkezlerini kullanıyor.
Doğum öncesi kurslarda, doğum ve fiziksel açıdan bebek bakımı üzerine odaklanılması, önemli bir fırsatın kaçırılmasına sebep oluyor. Aslında bu rotalar aracılığıyla, bebeğin psikolojik gelişimi üzerine derslerin verilmesinin de politika haline getirilmesi gerekiyor. Bu yöntemin, ebeveynliği daha büyük ölçekte iyileştirme potansiyeli var.
Ve eğer tüm ebeveynlere ulaşmak istiyorsanız, bilginin iletilmesi konusu üzerinde biraz düşünmeniz gerekiyor. İçerisinde bulunduğumuz sosyal medya çağında, yüz yüze dersler, kulağa oldukça eski moda geliyor. Medya teknolojileri, bilginin iletilmesi amacıyla sağlık hizmetlerinde ve psikolojik hizmetlerde gittikçe daha yaygın bir şekilde kullanılıyor.
Elbette bazı ebeveynlerin, daha ciddi desteğe ihtiyaçları olacaktır. Ancak bilgiyi tüm ebeveynlere ulaştırma konusunda yenilikçi olunduğunda, zihinsel sağlıkları ya da sosyoekonomik şartları dolayısıyla daha hassas olan ebeveynlere yüz yüze hizmetler ulaştırılabilir.
Bebeğinizi anlayın
Öncelikle ebeveynlere, bebeklerin psikolojik gelişimleri üzerine kolaylıkla erişilebilir kanıtlar sunan bir modelin geliştirilmesi gerekiyor. Böylelikle ebeveynler, kendi bebeklerinde gözlemledikleri şeyler üzerine derinlemesine düşünmeye teşvik edilebilirler; öğrendikleri bu yeni bilgileri, bebekleri ile etkileşime geçerken ve oyun oynarken nasıl kullanabileceklerini tartışabilirler.
Yeni doğan bir bebeğin, annesinin sesini, başka kadınların seslerine tercihe ettiğini bilmiyorsanız, bebeğinizle sık sık konuşmayabilirsiniz. Beyin immatüritesinin, çocukların okul öncesi yıllara dek davranışlarını kontrol etmeye başlayamadıkları anlamına geldiğini bilmiyorsanız, söylediklerinizi yapmadığı için onu disipline etme girişimlerinde bulunmaya devam edebilirsiniz. Dikkatini dağıtmak ya da başka bir şeyle ilgilenmesini sağlamak, daha etkili bir stratejidir.
Ebeveynler, bebeklerinin psikolojik gelişimleri ile ilgili inanılmaz gerçekleri öğrendiklerinde, bebeklerine karşı sahip oldukları bakış açıları değişir. Dolayısıyla ebeveynlere, bebeklerin neleri yapıp neleri yapamayacakları konusunda bilgi vermek, ebeveynliğin bahsi dahi geçmeden, daha uyumlu ebeveynler olmalarını sağlayacaktır.
Bu yazının İngilizce orijinali theconversation.com sitesinde yayınlanmıştır.
YORUMLAR