Üç yıl önce, doğum sırasında zorla yapılan bir epizyotomiden kurtulan Kimberly Turbin, yaşadığı doğum travması için savaşıyor ve adalet arıyor – 12 kesik, 50.000$ mahkeme masrafı ve Youtube’da 430.000 tıklanma ile beraber. Doktorun yaptığı bu kısa yol – kadının vajinası ve anüsü arasında doğumdan hemen önce yapılan cerrahi kesik – yaygın bir uygulama ve Turbin’in hayatını sonsuza dek değiştirebilecek bir an.
Ne kadar yaygın olsa da hiçbir kadın, onayı olmaksızın kesilmeyi ya da zoraki tıbbi müdahaleye mecbur bırakılmayı hak etmez.
Doktorlar, faturalama, alternatif uygulamaların farkında olmama ya da alışkanlık gibi sebeplerden zoraki epizyotomi yapmaya devam ediyorlar. Bu durum, artık tıbbi bir uygulama sorunu olmaktan çıktı ve anaakım bir problem haline geldi. Bu uygulama, hem kadın bedeni odaklı toplumsal insancıllaştırma yetersizliğini hem de kadın bedenine tıbbi kuruluşlar dâhilinde uygulanan korkunç bir güç ve baskı mirasını gösteriyor. Hatta bazı araştırmalar, kimilerinin, acı çekerken bile hala kadınlara inanmakta güçlük çektiğini ortaya koyuyor.
Doğumda şiddet
Turbin, zorla yaşadığı epizyotominin videosunu YouTube’da paylaşmaya karar verdi ve neredeyse yarım milyon kişi tarafından izlendi. Zorla gerçekleştirilen epizyotomiyi saldırı ve darp olarak tanımlayıp kendi doğum travması konusunda kesinlikle taviz vermiyor.
Turbin’in aktivizmi ve savunma gruplarının desteği dikkate alındığında, obstetrik şiddet, doğum tecavüzü ve doğum travmasını inceleyen ve mücadele eden bir hareket başlattığını duymak şaşırtıcı değil. Gittikçe daha fazla sayıda tıbbi uygulama hatası avukatı, yüksek sezaryen doğum oranları ve zoraki sterilizasyon dışında kalan vakaları tanımaya başlıyor.
Turbin’in vakasında, doğum sırasındaki fiziksel şiddet, farklı sorunları da açığa çıkardı; çünkü Turbin, doğumdan önce, kendisine dokunulması ve hafif ya da şiddetli, herhangi bir prosedür uygulanması konusunda kendisinin onayının alınmasını istemişti.
Tıbbi kuruluşlarda kadın bakımının yetersizliği ve kadınların insanlıktan uzaklaştırılmaları, doğrudan jinekoloji tarihi ve kadın bedeni, anatomisi ve üreme hayatları konusundaki faaliyet yoksunluğu ile ilişkili. Örneğin, modern jinekolojinin babası J.Marion Sims, operasyon sırasında etik dışı deney yapma mirası ile tanınıyor. Epizyotominin tıbbi açıdan genelde gerekli olmadığı ve doğum yapan anneyi herhangi bir şekilde desteklemediği bilgisi ise pek yaygın değil.
Epizyotomi sonrasında, vajina ve perine bölgelerinde kas hasarı, doğumdan sonra ağrılı cinsel birleşme ve kronik idrar tutamama gibi önemli komplikasyonlar görülebiliyor. Epizyotomi, hamile kadınların en çok korktukları beş prosedürden birisi. Bu korkunç yırtıktan sonraki gözyaşları, yalnızca fiziksel yaralar için değil, aynı zamanda da ruhsal ve duygusal acı, utanç ve suskunluk için.
Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Koleji’nden yeni bir çalışma kapsamında, hastalık sonrası bakım, tedavi ve iyileşme için obstetrik yırtılmalar üzerine yeni uygulamalar tartışılıyor. Ciddi perineal travmaların yaşanabileceği vurgulanıyor. Kanıt-temelli materyaller, zorla yapılan epizyotomilerin ve üreme sağlığı suiistimallerinin duygusal ve ruhsal travmalarını tanımakta başarısız kalıyor.
Zorla gerçekleştirilen epizyotomilerin duygusal yara izleri, kadın topluluklarını, iyileşme süreçlerini ve maceralarını paylaşma konusunda bir araya getirdi. Artık zamanıdır; biz yapmazsak eğer, kim yapacak ki?
(İngilizce'den çevirdiğimiz bu yazı forharriet.com'da yayınlanmıştır.)
YORUMLAR