Mayıs 2017’de Wisconsin-Madison ve California-San Fransisco Üniversiteleri’nden araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, doğum korkusu ve ağrıya yönelik yapılan farkındalık çalışmalarının doğum deneyimini olumlu yönde etkilediği ve hamilelik ile lohusalık süreçlerinde ortaya çıkan depresyon belirtilerini önemli ölçüde azalttığı ortaya çıktı.
Çalışmanın yöneticilerinden Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde görev yapan Profesör Larissa Duncan, “Bilinmeyene duyulan korku hepimizi etkiler ama belki de en çok hamile kadınlar bu tür korkulardan etkilenmektedir. Araştırmamıza katılan kadınlar farkındalık çalışmaları sayesinde doğumda ağrı ile daha kolay baş ettiklerini ve doğumdan sonraki bir yıl içinde anne-bebek bağlanması konusunda daha az sorun yaşadıklarını rapor ettiler” diyerek çalışmanın önemini vurguladı.
Araştırma aynı zamanda hamileliği süresince farkındalık egzersizleri yapan kadınların doğumda ağrı kesicilere de daha az ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu. Birçok kadın ve sağlık profesyonelinin hamilelikte kullanılan medikal ilaçların bebekler üzerinde de olumsuz etkileri olabileceğine dair kaygıları var. Aynı zamanda hamileyken yaşanan ruhsal problemlerin de bebekleri olumsuz etkileyebileceği biliniyor. Larissa Duncan’ın açıklamasına göre, “Farkındalık (mindfullness) yaklaşımı bu tür ilaçlara duyulan ihtiyacı azaltırken, hamilelik depresyonu yaşama riski olduğunu bilmeyen ya da psikolojik sağlık hizmetlerine erişimi olmayan kadınlara da fayda sağlayabilir.”
Yalnızca eğitim değil, eğitimin içeriği de önemli
BMC Pregnancy and Childbirth dergisinde yayınlanan araştırma, randomize kontrollü şekilde yapıldı.Çalışmada ana akım doğuma hazırlık eğitimleri,ilk hamileliğini yaşayan annelere yönelik yapılan ve farkındalık egzersizleri de içeren doğuma hazırlık eğitimleri kıyaslandı.
Doğuma hazırlık eğitimlerinin hamileler ve eşlerinin hamilelik ve doğumla ilgili bilgilere ve uygulanabilecek yöntemlere ulaşmak için birincil kaynak olduğu bilinse de, Amerika’da her yıl bu eğitimlere katılan 2 milyon kişinin gerçekten de bilgilendiğine ve bu bilgileri doğum sürecini olumlu yönde etkileyebilecek şekilde kullanabildiğine dair çok sınırlı veriler var. Larissa Duncan, “Bazen kadınlar bu doğuma hazırlık eğitimlerinde aldıkları bilgilerin doğum korkularını arttırdığını bile söyleyebiliyor” diyerek yalnızca eğitim almanın değil, alınan eğitimde kullanılan yöntemlerin de çok önemli olduğuna dikkat çekti.
Bahsedilen araştırma için 30 çifte, düzenlenen iki farklı doğuma hazırlık eğitimine katılma seçeneği sunuldu. Eğitimlerden biri beden-zihin odaklı olmayan standart bir doğuma hazırlık eğitimi iken, diğeri farkındalık egzersizleri içeren “Doğumda Zihnimiz: Doğumda Ağrıyla Baş Etmek” adı altında düzenlenen yoğun bir hafta sonu atölyesiydi.
Bu ikinci atölye, California-San Fransisco Üniversitesi’nde ebe-hemşire ve farkındalık eğitimi uzmanı olan Nancy Bardacke tarafından hazırlandı. Eğitimin odağında farkındalıkla hareket etmek, yürüme meditasyonu ve ağrıyla baş etme yöntemleri gibi çalışmalar yer alıyordu. Bardacke, daha önce yapılan ve farkındalığın kronik ve akut ağrılarla baş etmeyi kolaylaştırdığını kanıtlayan çalışmaları temel alarak bu farkındalık çalışmalarını eğitime dahil etti.
Katılımcıların hepsi farkı etnik ve sosyo-ekonomik kökenlere sahipti. Her birinden bu eğitime katıldıktan sonra bir tane ve doğumdan sonra başka bir tane olmak üzere iki değerlendirme yapmaları istendi. Farkındalık çalışmaları içeren eğitime katılan gruba ayrıca kendi kendilerine farkındalık egzersizi yapabilmeleri için yazılı ve sesli yönlendirmeler içeren çalışma materyalleri de verildi. Araştırma ekibi her kadının medikal kayıtlarını da not etti.
Çalışmaların sonunda araştırmacılar, farkındalık grubunda doğumdan sonraki altı haftayı da içeren bir süreçte depresyon belirtilerinin çok az görüldüğünü fark ederken, standart doğuma hazırlık eğitimine katılan grupta depresyon belirtilerinin daha da kötüleşebildiğini ortaya çıkardılar.
Farkındalık grubuna katılan anneler ile diğer gruptakiler, hemen hemen aynı oranda doğum sürecinde epidurale ihtiyaç duyarken doğumda hissettikleri ağrının da benzer şekilde algılandığı görüldü. Ancak farkındalık grubu, doğumda kullanılan narkotik ilaçlara daha az ihtiyaç duymuştu. Kontrol grubunun doğumda narkotik ilaç kullanım oranı yüzde 62 iken, farkındalık grubunda yalnızca yüzde 31 oranında narkotik ilaç kullanıldığı belirlendi. Araştırmacılar bu etkilerin anlaşılabilmesi için daha geniş çaplı araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu da eklediler.
Nancy Bardacke, araştırmanın sonuçlarını şöyle değerlendirdi:“Bu küçük araştırmanın sonuçları bile cesaret verici. Farkındalık becerilerinin bebek bekleyen çiftlerin bu derin deneyime hazırlanma biçimlerini önemli bir şekilde dönüştürebileceğini ortaya çıkarmış bulunuyoruz. Anneleri ve bebekleri desteklemenin yanında, ebeveyn olma yolculuğunda kendi deneyimlerini yaşayan babaların da farkındalık çalışmalarından yararlanabileceğini düşünüyoruz. Konuyla ilgili daha fazla araştırma yapılması gerektiği ortada ancak yine de yaptığımız çalışmanın halk sağlığı yararına ortaya çıkardığı gerçekler son derece motive edici.”
YORUMLAR