X

Son dönemlerde doğum öncesi anne adayının yaşadığı prenatal stresin, anne adayı ve yeni doğan üzerine etkilerini araştırmak üzere pek çok araştırma ve çalışma yapılıyor. Yapılan çalışmalar gebelikte yaşanan stresin özellikle bebek üzerinde fiziksel, davranışsal, duygusal etkilerin yanında nörogelişimsel alanda da olumsuz etkilerinin olduğu konusunda birbirini destekliyor.


Hayatı boyunca her beş anneden biri en az bir kez depresyon geçirir. Depresyon; sosyal geri çekilme, ilgi ve haz kaybı, konsantrasyon güçlüğü, kararsızlık, kendini suçlama, değersizlik hissi, hüzün, kaygı, uykusuzluk ve iştah kaybıyla kendini gösterir. Gebeliğin başlangıcından sonuna kadar stres ve depresyon, çeşitli şekillerde anneyi ve bebeği etkileyebilir.


Bu nedenle gebelik döneminde stresin şiddeti ve maruz kalma süresi kadar hangi dönemde ortaya çıktığı da önem kazanmaktadır. Hızlı hücre bölünmesinin gerçekleştiği dönemlerde organların stres gibi çevresel etkilenmelere yatkınlığının arttığı, bununla beraber gebeliğin 24-32. haftalarında yaşanan ağır stresler, doğacak bebeğin, korkak ve ürkek davranışlar sergilemesine, ayrıca çok ağlayan huysuz ve huzursuz karakterde olmasına neden olabileceği belirtiliyor.

Hamilelikte stres bebeği nasıl etkiler?

Reem Nöroloji Merkezi kurucusu Nörolog Mehmet Yavuz'un verdiği bilgilere göre, ikinci trimester bebeğin beyin gelişimi için oldukça önemli bir dönem olarak kabul ediliyor ve bu süreçte anne adayında oluşan stres, bebeğin gelişmekte olan sinir sistemini de olumsuz etkileyebiliyor. Ayrıca Dr. Mehmet Yavuz, hamileliğin son dönemlerinde yaşanan stresin erken doğum riskini arttırdığı görüşünde.


Birçok araştırmada gebelik döneminde stres, düşük doğum ağırlığı ile de ilişkilendiriliyor. Yine stresin tetiklediği rahim içi gelişme geriliği ile birlikte düşük doğum ağırlığı, bebeğin ileriki yaşamında kronik hastalıklara olan yatkınlığını arttırıyor.


Aynı şekilde hamilelik öncesinde ve sırasında devam eden derin üzüntü ve kaygı yaşayan annelerin bebeklerinde DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) riskinin de belirgin bir şekilde arttığı gözleniyor. Dr. Mehmet Yavuz, konu ile ilgili yapılan çalışmaların özellikle hamileliğin 12-22. haftaları arasında yaşanan stresin bu riski daha çok arttırdığına dikkat çekiyor.

Hamilelikteki stres, doğum sonrasını da etkiliyor

Dr. Mehmet Yavuz, gebelikte yaşanan stresin doğumdan sonra anne ve bebeği nasıl etkilediğine dair de şu açıklamaları yaptı: "Hamile kadınların yaşadığı stresin doğum sonrasında da olumsuz etkilerinin olduğu yapılan çalışmalarda görülürken, bunların; komplikasyonu riskini arttırması, doğum sonrası dönemde yenilik karşısında uyum sağlamada güçlük, ürkek davranışlar gözlemesi, 3-5 yaş döneminde toplam zeka bölümünde ve dikkat performansında düşüklük, dil becerilerinde gerilik, kaygı ve depresif bozukluk, ergenlik döneminde ise DEHB ile ilişkili belirtilerin görülme riski olarak belirtiliyor.


Yüksek annelik stresi ve anksiyetenin, anne-çocuk etkileşimini bozduğu ve bebeğin ruhsal gelişimi üzerine olumsuz sonuçlar doğurduğunu bilmekteyiz. Yapılan çalışmalara göre hamilelik döneminde yaşanan stres plesentada değişiklik yaratıyor bu da bebeğin nörogelişimini olumsuz yönde etkiliyor.


Genelde hamilelik döneminde yaşanan stresin bebek üzerindeki etkilerine yönelik araştırmalar yapılmıştır. Ancak prenatal dönemde yaşanan stresin anne adayları üzerindeki kısa ve uzun vadedeki etkileri göz ardı edilmemesi gerekiyor. Hamilelikte yaşanan stres, doğum sonrası depresyonu tetikliyor. Ayrıca hamilelik döneminde strese maruz kalan anne adaylarının doğum sonrası yeni doğanla bağlanma sorunları ile başlayabilen iletişim sorunları yaşamaları muhtemel olmaktadır.



Tüm bunlar göz önüne alındığında anne adaylarının doğum öncesi stresten uzak kalmaları için öncelikle gebeliğin istenildiği ve hazır hissedildiği dönemde gerçekleşmesi önem kazanmaktadır. Anne adayları strese maruz kaldıklarını fark ettiklerinde hamilelik döneminde psikolojik destek almaları, duyguları ifade etmek, alternatif düşünme yöntemleri geliştirmek, stresle başa çıkma ve problem çözme becerilerini kazanabilmek açısından yardımcı olacaktır."

Hamilelik stresi ile başa çıkma teknikleri

Stres; içsel ve dışsal tetikleyici seviyesine göre şekillenmektedir. “Çok az” stres can sıkıntısı yaratmakta olduğu gibi “çok fazla” stres yorgunluk yaratır. Stres; sinsi bir süreci takip eder. Kişilik özellikleri, sosyal ilişkiler, duygusal olgunluk ve enerji seviyesi, stresi tolere edebilmede önemli etmenlerdir.

Hamilelikte yaşanan strese acil çözümler:








Hamilelikte yaşanan strese uzun vadeli çözümler: