Günümüzde bekâr kadınlar ile erken evlenenler arasında yaşanan çekişme gittikçe büyüyor. Üstelik her iki taraf da kendini haklı göstermeye çalışırken işler daha da karışıyor. Peki, bunun sonu nereye varacak dersiniz? İşte bu sorunun cevabını biri evli, biri bekâr iki kadına sorduk.
Son günlerde iki uç nokta arasında gidip geliyoruz... Geç evlenenler (Ya da hiç evlenmeyenler) ve erken yaşta evlenip de evlilik müessesesinde kıdem kazananlar! İlk gruptakiler kendilerini evlenmek için hazır hissetmiyorlar ya da buna değer bir adayla karşılaşamadıklarından yakınıyorlar. İkinci gruptakiler ise bekârlık günlerindeki bağımsızlıklarını, flört etmeyi, ilk randevu heyecanını özlüyorlar ve an yakın arkadaşlarıyla artık farklı bir hayat sürdüklerinden ortak konularının azalmasından şikâyet ediyorlar. Aslında tüm bunların temelinde; medeni durumun arkadaşlık ilişkilerine getirdiği tuhaf bir çekişme duygusu var. Her iki tarafın da kendini haklı göstermeye çalışan nedenleri, bir şekilde dostlukları da sınıyor. Biz de bu noktada; tüm arkadaşları bekâr ve tüm arkadaşları evli iki kadınla dostluklarında yaşadıkları zorlukları konuştuk.
Eğer arkadaşlar evliyse…
33 yaşındaki Defne Aydın, tüm arkadaşlarının evli olmasından şikâyetçi. Çevresindekilerin ona mütemadiyen; ‘Sen ne zaman evleneceksin?’ diye sormasından bunalsa da, kendisi de ne zaman evleneceğini gerçekten de çok merak ediyor. Bekârlığın umutsuz bir ruh hali içinde, sabaha kadar eğlenip erkek tavlamak anlamına gelmediğini savunan Aydın’ın en büyük korkusu ise bir gün kendini ani bir karlarla sırf arkadaşlarına uyum sağlamak için evlenirken bulmak... “30 yaş üzeri bekâr bir kadınsanız, üzerinizde sanki seçenekleriniz azalıyormuş ya da kendinize daha iyi bakmanız gerekiyormuş gibi bir duygu oluşuyor. Kendimi her geçen gün evli arkadaşlarımdan gittikçe uzaklaşıyormuşum gibi hissediyorum. Eskiden bunun için kendimi suçlar, antisosyal birine dönüştüğümü düşünürdüm. Oysa zaman içinde hayat tarzlarımızın değiştiğini fark ettim. Üstelik evli arkadaşlarımın verdiği davetlerde sonu gelmeyen çöpçatanlık girişimleriyle karşılaşmak ya da bekâr olmak sanki çok kötü bir durummuş gibi uç noktada görülmek tam bir kâbus! Arkadaşlarımın hepsi çok erken yaşta evlendiler. Ben kendi adıma bu durumun dostluğumuzu etkilemeyeceğini düşünürdüm. Oysa bir süre sonra bu umudumun boşa olduğunu fark ettim. Bir aile dostumuzun; ‘Bunun kötü olduğunu düşünüyorsan, sen bir de çocuk sahibi olduklarında neler olacağını gör’ demesi de darmadağın olmama neden oldu. Buna inanmak istemiyordum ama yavaş yavaş çocuk sahibi olmaya başladıklarında, bir başka gerçek ile karşı karşıya kaldım. Dışarı çıkamıyorlardı, ara sıra sohbet etmek için evlerine gitmek ise beni rahatsız etmiyordu. Her ne kadar ev dekorasyonu, yemek alışverişi, mutfak bütçesi, çocuk büyütmek, hamilelik kiloları gibi konulardan söz etmek ilgimi çekmese de, arkadaşlarımla birlikte olmak için tüm bu konular ile yakından ilgileniyormuş gibi davranmaya mecbur kalıyorum” diyor Aydın.
Bir zamanlar bekâr olduklarını unutuyorlar
Gözlemlerini aktarmaya devam ediyor genç kadın; “Her şey teoride doğru gibiydi. Onların evli benim bekâr olmamın arkadaşlığımızı etkilememesi gerekiyordu. Ancak evli arkadaşlarımla geçirdiğim zamanlarda artık bazı şeylerin eksik olduğunu görmeye başladım.Kendimi daha fazla kandıramıyorum. Ben onlara ayak uydurabilsem de, onların benimkine değil uyum sağlamaları anlayabilmeleri dahi mümkün değildi. Âşık olmamı ve evlenmemi istiyorlardı. Beni sevmeyen erkeklerin peşinden koşmamı anlamsız, hayatımı zindana çevirmemi ise gereksiz buluyorlardı. Kendi kusursuz mutlu hayatlarında flört etmenin, aşkın ilk günlerindeki tutkuyu hissetmenin, yanlış olsa da aşkın peşinden gitmenin son derece insani tepkiler olduğunu unutmuşlardı. Ben mutsuz oldukça hayatımı eleştirmeleri onlardan uzaklaşmama ve artık özelime dair hiçbir şeyi paylaşmak istemememe neden oluyordu.
En kötüsü de sıkılacağımı düşünerek, çift olarak yaptıkları programlara beni dâhil etmemeleriydi. Aralarından birinin; ‘Belki kendine sosyalleşecek yeni bekâr arkadaşlar bulmalısın. Onların çevreleri bizden daha geniştir, sana daha yararlı olabilirler’ demesi beni çileden çıkardı. Eskiden bir an önce hafta sonu gelsin de arkadaşlarımla olayım derken; artık eşlerinin olmadığı zamanlarda, görüşmek için aramalarını beklemem gerekiyordu. ‘Moralim bozuk hadi gel buluşalım’ diyebildiğim günler sona ermişti. Alışmıştım yalnızlığa… Ancak yalnızlık beraberinde daha uzun süreli yalnızlığı getiriyordu. Dışarı çıkmazsam yeni insanlarla da tanışamazdım. Tüm bunlar kısır bir döngü halinde devam ediyordu. Sırf bu nedenle de zamanla arkadaşlarımla yaptığım her şeyi tek başıma yapma cesaretini gösterdim. Hiçbir zaman evliler diye şikâyet etmedim, yanlış anlamayın. Ben de bir gün evlenip, mutlu olmak istiyorum. Bu en büyük hayalim ama sırf yalnız kalmayayım diye de istemediğim biriyle evlenmeyeceğim. Karşıma doğru insan çıkana kadar bekâr kalmaya devam edeceğim. Tek istediğim biraz empati yapmaları… Onlar evli ben bekârım diye arkadaşlığımızın bozulması gerekmiyor. Belki de benim hayatımda öncelikle biri olmadığı için arkadaşlığımızı onlardan daha çok önemsiyorum. Ancak şu bir gerçek ki hayatta herkes gelip geçicidir, geriye tek kalan gerçek dostluklardır. Keşke bunu unutmasalar diye düşünüyorum. Bir gün allah korusun ilişkilerinin başına bir şey geldiği zaman ilk arayacakları yine dostları olacağını şimdilik farkında değiller; o gün geldiğinde kendileri yalnız bulmamalarını umuyorum. ”
Eğer arkadaşlar bekârsa…
31 yaşındaki Leyla, dört yıldır evli ve bir yaşında Merve adında küçük bir kızı var. Sekiz yıldır birlikte olduğu erkek arkadaşı Levent ile 27 yaşındayken evlenmeye karar vermişler. Leyla, arkadaş grubu içindeki tek evli kişi. Bu duruma önceleri alışması çok zor olmuş, çocuğu olduğu zaman da arkadaşlarıyla ilişkisini devam ettirmek daha da güçleşmiş. Yeni arkadaşlar edinmek için çocuklu kadınlarla bir araya gelmeye çalışıyor. Leyla, hiç tanımadığı insanlar ile arkadaş olmaya çalışmanın sanki yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetmesine neden olduğunu dile getiriyor; “Bu herkesin başına geliyor. Evleniyorsunuz, ardından çocuğunuz oluyor ve bir anda hiç farkında olmadan bekâr arkadaşlarınızla gün geçtikçe daha az uzlaşmaya vardığınızı fark ediyorsunuz. Hafta sonu kız kıza muhabbet etmek için yemeğe çıkmak yerine, sırf çocuğunuzla aynı yaşta çocukları olduğu için hiç tanımadığınız insanların evine doğum günü partilerine gitmek zorunda kalıyorsunuz. Onlar ile çocuk bezleri, emzirme ve evliliğin zor yanlarını konuşuyor, dedikodu yapmayı özlediğinizi dahi fark edemiyorsunuz. Evlendiğim ilk günden bu yana arkadaşlarım sanki bulaşıcı bir hastalığa kapılmışım gibi davranıyorlar. Beni daha az aradıklarını; davetlerine çağırmadıklarını da fark ediyorum. Evet; kabul ediyorum, evlenince biraz değiştim. Belli bir düzenim olduğu için artık partilere ya da gece kulüplerine daha az gitmeye başladım. Daha da kötüsü aşk hayatını en ince ayrıntısına kadar arkadaşlarına anlatan biriyken, ‘Levent beni bekler’ diyen evli bir kadın haline geldim. İnsanın sevgilisiyle yaşadıklarını anlatması, eşi ile ilişkisini anlatmasından daha kolay. İlişkiniz hakkında ayrıntılı bilgi vermeye başladığınızda, arkadaşlarınız sizi korumak adına; ‘Kendini sakın ezdirme, boşan gitsin’ demeye başlıyor. Bazen evde bunalıp, eski günlerdeki gibi hiçbir şey düşünmeden kız arkadaşlarımla delice eğlendiğim günlere dönmek istediğim de oluyor ama artık evliyim. Her ne kadar evlendiğimde arkadaşlarımla bağım kopmayacak demiş olsam da, kendimi hayatı tamamen değişen kadınlardan biri olarak buldum.” Leyla kafası karışık bir şekilde konuşmaya devam ediyor: “Tabii bu tarz sorunlar yaşayan tek kadın ben değilim. Yeni arkadaşlıklar edinmeye başladım. Birkaç çift olarak eve yakın bir yerlerde yemek yiyor ya da sinemaya gidiyoruz. Bu programlara istersem bekâr arkadaşlarımı da davet edebilirim ama sıkılacaklarını düşünerek vazgeçiyorum. Hal böyle olunca da dışarı çıkabildiğim günlerde onlarla görüşemiyorum, ayda bir ya da iki kez bir araya gelebiliyoruz. Bu durum beni çok üzüyor, hatta sırf bu yüzden kavga ettiğim arkadaşlarım dahi var. Ancak onların beni anlamalarını istiyorum. Hayatlarında değer verdikleri bir sevgilileri olmadığı için yaşadığım hayatı sıkıcı buluyorlar. Oysa durum kesinlikle böyle değil. Belki bende de hata var. Evli kadınların da arkadaşlarına zaman ayırmaları gerekiyor ama yoğun iş hayatıyla birlikte o zamanı bulmak çok zorlaşıyor. Çocuk sahibi olunca da artık tamamen imkânsızlaşıyor.”
Bağlar kopuyor
“Hamile kaldığımı arkadaşlarıma söylediğimde herkes benim kadar heyecanlanmıştı. Teyze olacakları için çok mutlulardı. Karnım şiş olmasına rağmen hafta sonları çıkmaya devam ediyor, hiçbir programdan eksik kalmıyordum. Çocuk sahibi olmanın hayatımı değiştireceğine inanmıyordum ama Merve doğduğunda hayatım tamamen değişti. İlk günlerde tüm arkadaşlarım sırasıyla eve ziyarete geliyordu. Beraber ilgileniyorduk. Çocuk sahibi olmanın nasıl bir his olduğunu onlara anlatıyordum. Anlamasalar da benimle aynı mutluluğu hissetiklerini görüyordum. Merve büyüdükçe bu durumun sadece ilk günlerdeki heveslerinden kaynaklandığını fark etitim. Zamanla telefon sohbetleriyle ev ziyaretleri azaldı. Haftada bir konuştuğumuzda da; ‘Merve çok büyümüştür, çok merak ediyorum. En yakın zamanda gelip göreceğim’ gibi cümleler duymaya başladım. Bu söylenenlerin hiçbiri gerçekleşmiyordu. Birlikte olduğumuz zamanlarda ise Merve’yi yanımda götürmem gerektiği için gerginlikler yaşanıyordu. Ağlama sesleri, yemek yerken etrafı kirletmesi, tam sohbet ortasında benim yerimden kalkıp onunla ilgilenmemi istemesi nazik davransalar da onları bunaltıyordu. Buna alınıyordum. Dedikodu yapmayı özlesem de, çocuğu olan biriyle sohbet etmek daha hoşuma gitmeye başlamıştı. Çocuklar hakkında konuşuyor, birbirimizi daha iyi anlıyorduk. Bazen bu durumun sıkıcı olduğunu düşünsem de, rahatsız olmuyordum. Artık çocukluk arkadaşlarımla yollarımız ayrılmıştı. Bundan sonra tekrar eski günlere dönebiliriz. Üzücü ama gerçek.”
YORUMLAR