Amerikan Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Prof. Dr. Nazan Canbulat, karantina günlerinde hareketsizliğimizin nelere sebep olabileceğine dair bilgiler verdi, yapılması gerekenleri anlattı.
Koronavirüs (COVID-19) pandemisi döneminde korunmak ve tedaviye destek olmak için evde kalmak yaşam tarzlarımızda önemli değişimler meydana getirmiş ve fiziksel olarak aktif kalmayı zorlaştırmıştır. Hareketsizliğin vücudun tüm sistemleri üzerine zararlı etkileri vardır. Bu zararlı etkilerin sinsi başlangıcı bir yandan tehlikenin farkındalığını azaltırken, bir yandan da önleme ve tedavi için zamanında yanıtı en aza indirebilir. Kronik hastalığı olan, ileri yaşta ve engelli kişiler, hareketsizliğin olumsuz etkilerine karşı özellikle hassastır. Hareketsizliğin en zararlı etkileri genel olarak “kondüsyon kaybı” terimi altında gruplandırılabilir. Kondüsyon kaybı, fiziksel fonksiyonların kısıtlanmasının ötesinde bir durumdur, etkileri geniştir ve kas-iskelet sistemiyle birlikte diğer vücut sistemlerinin fonksiyonel kapasitesinin azalması söz konusudur.
Hareketsizliğin insan vücudunda hücresel düzeyden genel olarak tüm vücut sistemlerine kadar yayılan olumsuz etkileri kas-iskelet sistemi, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, genitoüriner sistem, gastrointestinal sistem, metabolik ve endokrin sistem, bağışıklık sistemi ile bilişsel ve davranışsal fonksiyonlar üzerinde görülür.
Hareketsizlik nedeniyle kas aktivitesinin azalması sonucu kas-iskelet sisteminin fonksiyonel kapasitesi azalır. Bu durum, hareketsizliğin daha da artmasına neden olurken, kardiyovasküler sistem ve diğer vücut sistemlerinin fonksiyonel kapasitesindeki azalmayı tetikler. Sonuçta tüm vücutta kondüsyon kaybı gerçekleşir ve hareketsizlik döngüsü sürer, gider. Hareketsizlik tüm vücut fonksiyonlarını etkiler.
Hareket azlığı zaman içerisinde hareket sistemini oluşturan kas ve kemik dokularda fizyolojik bozukluklara neden olur. Fiziksel inaktivite kasların zayıflamasına, dayanıklılığında (endurans) azalmaya ve kas atrofisine (boyut küçülmesi) neden olurken, 2-3 haftalık yatak istirahati gibi bir dönemin fonksiyonel sonuçları kas kuvvetinde %25-40 gibi azalmaya neden olabilir. Kas zayıflığıyla ortaya çıkan günlük yaşam aktivitelerinde azalma ve giderek artan hareket azlığı, kasların enerji üretiminde azalmaya neden olur. Kaslardaki protein sentezi ve enzim fonksiyonları azalır. Bu durum kaslarda daha erken yorulmayı ve kas ağrılarını beraberinde getirir.
Uzun süren hareketsizliğin olumsuz etkilerinden biri de, kemik dokusunda belirginleşen osteoporozdur. Canlı bir doku olan kemik sürekli olarak kendini yeniler. Kemik kütlesinin yenilenebilmesi için kasların ve tendonların hareketi ve çekme fonksiyonlarıyla oluşan gerilmeler ve ayakta yerçekimine karşı yapılan aktiviteler son derece önemlidir. Hareketsizlik ve kemiğin organik ve inorganik elemanlarındaki kayıplar sonucu kemik kütlesi azalır, kemiğin mikromimarisi bozulur ve kırık riskinde artışla karakterize osteoporoz süreci hızlanabilir.
Hareketsizlik sonucu kas-iskelet sisteminde, kasların ve kemiklerin dışında, eklemlerde de sertleşme ve hareket sırasında ağrı ortaya çıkabilir.
Uzun süren hareketsizlik kardiyopulmoner kapasiteyi azaltarak kardiyovasküler sistem üzerinde çok olumsuz etkiler yaratır. Kardiyovasküler sistemdeki gerilemenin en önemli göstergesi, maksimum oksijen tüketiminin azalmasıdır. Bir insanın maksimum fiziksel egzersiz sırasında tüketebildiği oksijen miktarındaki bu azalma, zaman içerisinde kardiyovasküler sistemin metabolik gereksinimlerini karşılayamaz duruma gelmesine neden olabilir. 10 günlük yatak istirahati dönemi tamamen sağlıklı bireylerde bile maksimum oksijen tüketiminin %20 azalmasına neden olabilmektedir. Birkaç günlük yatak istirahatinden sonra aynı şiddette uygulanan egzersize vücudun nabız yanıtı artar. Yine 7-10 gün süreli istirahat sonrası kan basıncı dengesi bozulabilir ve ortostatik hipotansiyon olarak bilinen ayağa kalkma sırasında ani tansiyon düşüklüğü ortaya çıkabilir. Hareketsizlik sonucu toplardamarlar üzerindeki kas aktivitesinin pompalayıcı etkisi azalınca, bu damarlarda pıhtı ve tromboflebit gelişebilir. Akciğerlerde emboli riski artar. İnaktif yaşam ve fiziksel uyumun (fitness) bozulması, koroner arter hastalıklarına ve metabolik sendroma zemin hazırlar.
Solunum sistemi açısından hareketsizlik tüm solunum parametrelerinde gerilemeye ve solunum fonksiyonlarında azalmaya neden olur. Mukus temizleme fonksiyonları azalabilir, öksürük mekanizması bozulur ve sekresyonların atılımı etkilenir. Hareketsiz yaşam basit enfeksiyonların ciddi akciğer rahatsızlıklarına dönüşmesine zemin hazırlayabilir.
Sindirim sistemi açısından hareket azlığı, sindirim aktivitelerinin ve bağırsak hareketlerinin azalmasına yol açarak, hem iştah kaybına hem de kabızlığa (konstipasyon) neden olur.
Çok uzun istirahat dönemleri genitoüriner sistemde idrar yolunda tıkanıklıklara, idrar yolu enfeksiyonlarına ve taş oluşumuna zemin hazırlayabilir.
Endokrin sistem açısından hareketsizlik glukoz intoleransını, kilo alımını, elektrolit bozukluklarını, paratiroid hormon artışını ve diğer hormonal bozuklukları beraberinde getirebilir.
Hareketsizliğin bağışıklık sistemi üzerine, enfeksiyona direncin azalması, hücresel bağışıklığın azalması ve yara iyileşmesinin bozulması gibi çok önemli etkileri vardır.
Bilişsel ve davranışsal fonksiyonlar açısından ise hareketsiz yaşam, anksiyete, depresyon, entelektüel kapasitede azalma, denge ve koordinasyonda bozulma gibi sonuçlar doğurabilir.
Hareketsizliğin ve sedanter yaşam tarzının sağlık üzerine, vücut yapı ve fonksiyonları üzerine olumsuz etkileri net olarak bilinmektedir. Olumsuz gelişmeler hareketsizlik süresi arttıkça katlanarak artar ve yaşamı tehdit eder duruma gelebilir. Rehabilitasyon tıbbı tarafından uzun süredir savunulan ilkeler doğrultusunda aktif olmak ve hareket etmek, yaşam kalitemizi artıran en önemli etkenlerden birisidir.
YORUMLAR