Yıllarca düzenli olarak ağrı kesici, hatta zaman zaman antidepresan kullandım. Günde 4 ağrı kesiciye çıktığım oldu. Üstelik öyle kocaman problemlerim, başa çıkılamaz ağrılarım filan yoktu ama başımda sürekli açıklayamadığım, enteresan bir ağırlık hissi vardı. Bunu, her sabah kahvaltı üzerine bir ağrı kesici alarak aşmaya çalışıyordum. Meğer sadece kafam doluymuş ve boşaltmanın ağrı kesiciyle alakası yokmuş. Bunu fark ettiğimden beri ilaçlar nadiren hayatımda. Ağrı kesicisiz de yaşanabiliyormuş. Tüm bunlar bir süre önce Boston Globe Gazetesi’nin bilim editörü, “Train Your Mind, Change Your Brain” kitabının yazarı Shraon Begley’nin retweetlediği bir ölüm vakası üzerine geldi aklıma. Business Insider’ın haberine göre genç bir kadın, Sarah Fuller, kronik boyun ağrılarından kurtulmak üzere reçeteli bir ilaç kullanıyordu. İçeriği son derece güçlü bu ağrı kesicinin bağımlılık riski de oldukça yüksekti. İlacın yalnızca şiddetli kanser vakalarında ağrıyı dindirmek üzere kullanılması onaylanıyordu ancak Sarah kanser değildi. 2 trafik kazası atlatmış, ardından fibramiyalji tanısı konmuştu. Bundan tam 1 yıl sonra, 32 yaşındaki Sarah odasında nişanlısı tarafından ölü bulundu. Yetkililer ölüm nedenini “ilaç kullanımının olumsuz etkisi olarak” açıklıyordu. Yapılan taramada kandaki fentanil seviyesinin ölümcül olduğu ortaya çıktı, bir miktar da antidepresana rastlandı. Business Insider, Çin’den çoğunlukla illegal yollarla ithal edilen sentetik fentanilin yüzlerce aşırı dozdan ölüm vakasına yol açtığını söylüyor ama Sarah Fuller örneği, ilaçların reçeteli versiyonunun da benzer biçimde risk taşıdığını kanıtlıyor.
‘Ağrı kesici mi? Asla masum değil’
Genç kadının kullandığı ilacı üreten firma, geçen yıl 58.5 milyon dolar kâr etmiş. Hatırlarsınız, ünlü şarkıcı Prince’in ölüm nedeninin de aşırı dozda opioid (vücutta morfin etkisi gösteren kimyasal madde) kullanımı olduğu ortaya çıkmıştı. Haşhaştan elde edilen opioidlerin özellikle ağrı kesici olarak kullanıldığı çok konuşulmuştu. Bunlar üzerine Sharon Begley’yi arayıp fikrini sormak farz oldu. “Öncelikle biliyorsun, ben doktor değilim” diye başladı söze, “Ama sağlık editörü gözüyle bir şeyler söyleyebilirim. Çoğu ağrı kesici yan etkilere sahip. Aspirin, gastrointestinal kanamaya neden olabilir. ‘NSAIDS’ dediğimiz, yani ağrı, ateş ve inflamasyonu azaltan diğer ilaçların da yan etkileri var: Hayır hayır, neredeyse hiçbiri masum değil ve ne kadar çok kullanırsanız o kadar risk altındasınız” dedi.
Ağrı kesiciler ağrıya sebep oluyor
Türkiye’de bu meselenin piri, “Ağrı Kitabı”nın yazarı, eski Dünya Ağrı Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Serdar Erdine’yi aradım bu kez ve önce kronik ağrıları sordum. Erdine’ye göre bir ağrının kronik ağrı olarak tarif edilebilmesi için en az 3 ila 6 ay arasında süreklilik göstermesi gerekiyor. Bu ağrılar da hastanın yaşamının bir parçası haline gelerek tedirginliğe, depresyona, soyutlanmaya neden oluyor, yaşam kalitesini düşürüyor. Bir diğer önemli soru, şeker gibi tükettiğimiz ağrı kesicilere bağışıklık kazanıp kazanmadığımız. “Elbette” dedi, “Ağrı kesicinin kötüye kullanımının yol açtığı analjezik baş ağrıları vardır. Çaya şeker koyduğunuzu düşünün, bir kısmı karışır; sonra doymuş çözelti haline gelir ve şekerin geri kalanı karışmaz olur. Vücudumuzda da küçük küçük organcıklar, sinir sistemimizde ağrı kesicinin hedefi olan bölgeler var. Sürekli ağrı kesici alarak bu noktaları bombardımana tutuyoruz. Nasıl ki vücut çok çalıştığında yoruluyorsa aynı biçimde uzun yıllar bu ilaçları aldığınızda reseptörler de yoruluyor. Bu durumda hasta ne kadar çok ilaç alırsa ihtiyacı da aynı oranda artıyor. Baş ağrısına karşı sürekli, gelişigüzel ilaç kullananlarda baş ağrısını hiçbir ağrı kesici dindiremez hale geliyor”. Erdine’nin sözleri ürkütücüydü. Peki kendi yarattığımız analjezik baş ağrılarının tedavisi var mıydı? Varmış. Serdar Erdine, bu ağrıların ağrı kesiciler tamamen kesilerek tedavi edildiğini söylüyor ancak süreç biraz sancılı. 15-20 gün boyunca hastaya ağrı kesici değil, birtakım kas gevşeticiler ve antidepresanlar veriliyor. Erdine, “Bu süreçte hastalara bizi aramamalarını söyleriz, 15-20 günlük zor bir dönem geçirirler ama sonra ağrı ortadan kaybolmaya başlar” diyor.
Migren, bağımlılık geliştiriyor
Ağrı kesici, hele baş ağrısı meselesine dalmışken migrenden söz etmemek olmaz. Zira migren, diğer hastalıklardan farklı olarak ilaca bağımlılık geliştirmenize neden oluyor. Türkiye’de 4 kişiden birinde migren görülüyor. Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş, migren ve diğer baş ağrılı hastalıkların tanı ve tedavisi konusunda Türkiye’de akla gelen ilk isim. Ertaş’a göre ülkemizde yüzde 16.4 migrenli ve yüzde 12 migren olasılığı taşıyan hasta var. Avrupa’da bu rakam yüzde 14, ABD’de yüzde 10’larda. “10 migren hastasından biri ilaç bağımlısı. Bu kişiler ayda 15 gün ve daha fazla süreyle ilaç kullanıyorlar. Diğer ağrı vakalarında ilaç bağımlılığı ancak psikolojik olabilecekken migrende durum farklı. Ayda 1 defa, yani seyrek sayılabilecek biçimde migren atağı geçiriyorsunuz diyelim. Başka sebeplerle, örneğin grip olup ağrı kesici kullandığınızda bile migreniniz kolaylıkla kronik hale gelebiliyor. Migren, ilaca bağımlılık geliştiriyor” diyor. Ertaş’a göre ne kadar sık ilaç alırsanız migren atağını o kadar tetiklersiniz. Migren hastalarının ayda 5 kereden fazla ilaç kullanması atakların sıklaşmasına, 10 kereden fazla ilaç kullanması hastalığın kronikleşmesine yol açıyor. Esas çözüm ise tedavi yardımıyla atakların seyrekleşmesini sağlamak. “Maalesef 70 yaşında her gün ağrı kesici alan hastalar var, ne kadar sık ilaç alırsanız etkisinın o kadar azaldığını bilmelisiniz, ağrı kesicilerden uzak durun” diyen Ertaş şöyle devam ediyor: “Migrene özgü atak ilaçları vardır ve bu ilaçlar başka hiçbir ağrıyı geçirmez. Tedavi olmalısınız.” Kadınlarda baş ağrısı ve kronik ağrı sendromu veya kronik yorgunluk sendromu olarak tarif edilen fibromiyalji çok yaygın. Bunun en önemli nedeni ise tedavi olmak yerine ilaçlara sığınmak. Hastaların yüzde 65’i tedavi olabilecekken yalnızca yüzde 5’i tedavi yolunu seçiyor.
Alerji, kanser, böbrek yetmezliği
Madem Sarah Fuller vakasıyla başladık, ağrı kesicilerin öldürücülüğünü de tartışmalıydık. Mustafa Hoca “Evet, ağrı kesiciler öldürücü olabilir” dedi. Meğer alerji riski en yüksek ilaç grubu parasetamollermiş. Üstelik alerji, tekrar kullanımlar neticesinde gelişebilirmiş. Mustafa Ertaş birçok kişinin böbrek yetmezliği hastalığını yoğun ağrı kesici kullanımına borçlu olduğunu söylüyor. “Sadece ağrı kesici diye aldığımız bu ilaçlar kan hücrelerini azaltarak ilik ve kan kanserine yol açabiliyor” diyor.
Plasebo etkisi
Sharon Begley’ye göre bu ilaçların etkilerinin çoğu, plasebo etkisini yansıtıyor. Dirsek ağrısından bel ağrısına kadar plasebo etkili ilaçların gücü tartışılmaz. Amerikalı ve Hollandalı bir grup akademisyenin Cochrane Library’de yayımlanan “Kronik bel ağrısı için non-steroid anti-inflamatuvar ilaçlar” adlı çalışması, ağrı kesicilerin kronik bel ağrısı vakalarında ağrıyı plaseboya kıyasla yüzde 7 gibi küçük bir farkla azalttığını söylüyor. Serdar Erdine’ye göre ise tıpta tüm tedavilerde plasebo etkisine rastlıyoruz, bu durum ağrı kesiciler için de geçerli ama kronik ağrılarda plasebo etkili ilaçlar bir işe yaramıyor. 15-20 gün içinde hasta yeniden ağrı duymaya başlıyor ve ilaç değişikliği zaruri hale geliyor. Seks, ağrı kesiciden daha etkili Almanya’nın Munster Üniversitesi nöroloji ekibinin 1000 migren ve şiddetli baş ağrısı çeken hasta üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre cinsel ilişki baş ağrısına iyi geliyor. Hastaların çoğunluğunun baş ağrısı sırasında cinsel ilişkiye girmediklerini vurgulayan araştırmacılar, oysa cinsel ilişki sırasında ağrıya dayanıklılığı artıran endorfin maddesinin salgılanmaya başlandığını, bunun da baş ağrısını azalttığına hatta tamamen bitirdiğine dikkat çekiyor. Başka bir araştırmaya göre de kronik ağrı kesici kullanımı, sertleşme problemine yol açıyor.
Ağrı kesici olarak acı biber
Son yıllarda doktorlar acı biberi romatizmal ağrıları dindirmek, şekeri düşürmek ya da damar sertliğini önlemek amacıyla kullanıyor. Acı biberin özü olan ‘‘capsaicin’’ beynin endorfin salgılamasına yol açarak vücutta bir mutluluk-iyilik hali oluşturuyor. Sinirlerin yumuşamasıyla salgılanan endorfin, vücutta ağrı kesici etkiye yol açıyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı’na göre sürülerek uygulanan acı biber özü, romatizmal eklem hastalıklarına bağlı artrit, fantom ağrıları, tendonit, miyalji ve zonada kullanılıyor. Yine acı biber özü ile yapılan ağız yıkama solüsyonları ve burun spreyleri diş ağrısı, bronşit, astım ve migren için reçete edilebiliyor. Burun spreyleri kronik burun akıntılarını durduruyor, hapşırma ve konjesyonu azaltıyor.
Ağrı kesici bağımlılığı belirtileri
Drug-Free World Derneği, ağrıdan kurtarma vaadiyle en sık reçete edilen ağrı kesicilerin bir süre sonra kişide ihtiyaç duygusuna yol açabileceğini söylüyor. Buna göre aşağıdaki işaretlere dikkat etmenizde fayda var:
- Kullanım artışı: İlaca toleransın artışı nedeniyle doz artışı.
- Kişilik değişikliği: Günlük sorumlulukların ilaçla ikincil hale gelmesi sonucu olarak enerji, ruh hali ve yoğunlaşmada görülen değişiklikler.
- Sosyal izolasyon.
- Ağrı kesicileri, kullanılmasına neden olan sağlık sorunu ortadan kalkmasına rağmen kullanmaya devam etme.
- Reçetelemeyi elde etmek için harcanan zaman.
- Karartılar ve unutkanlık: Yaşanan olayları unutmak.
NSAIDS nedir?
- Nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar yetişkinler tarafından en çok kullanılan ağrı kesicilerdir.
- Çoğu kimse herhangi bir sorun yaşamadan bu ilaçları kullanabilir, ancak yan etkiler görülebilir.
- Birçok ağrı kesici ilaç reçetesiz alınabilir ancak yeni bir ilaç almadan önce doktorunuzla görüşmeniz gerekir.
- Nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar, romatizmal hastalıkları olan kimselerde etkili olabilir. Düşük dozlarda ise ağrı kesici olarak çalışırlar. Enflamasyonu azaltmak için yüksek dozlara ihtiyaç vardır.
- Hamileler, 65 yaş üstündeki kimseler diğer ilaçlar gibi ağrı kesici kullanıp kullanamayacağını da doktorlarına danışmalıdır.
İlaç niyetine trajik filmler
Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, “Travmatik, trajik, üzüntülü filmler izlemek, beyin tarafından üretilen, kişiyi iyi hissettiren ve ağrı kesici özelliği olan kimyasalların seviyelerini artırarak ağrı tolerans seviyesini yükseltiyor” diyor Plasebonun beyninizdeki etkisi Vücut söz konusu olduğunda, plasebo bir draje düzmece tedavi ya da etkisiz elemandan başka bir şey değil. Ancak gelin bunu bir de beyne anlatmayı deneyin 1978’de nörobilimciler plasebo etkisi üzerine çalışmaya başladığından beri düşüncenin acıyı azaltmaktaki gücü biliniyor. Yakın zamanda, bu durumun altında yatan beyin işlemlerinin haritasını da çıkardılar.
Turin Tıp Fakültesi’nden plasebo araştırmalarında öncü bilim insanı Fabrizio Benedetti’ye göre durum şu: İnsanlar acılarının azalmasını umarken bir doktor küçük bir hapın ya da başka bir tedavinin bunu sağlayacağını söylediğinde, sırf bu beklenti bile yüksek zihinsel işlevin alanı olan prefrontal kortekste etkinliğe neden oluyor. Bu da beynin kendi ürünü opioid’leri (doğal uyuşturucu) yapan diğer bölümlerini harekete geçiriyor. Başka bir ifadeyle opioid’lerin ters dopamin etkisi var. Dopamin “Aramam lazım, bulmam lazım” dürtüsü uyandırırken opioid beyinde “Oh, tamam buldum ve rahatladım” etkisi yaratıyor.
Plaseboyu anlamak konusundaki büyük ilerleme, bize opioid’lerin etkisini bloke eden bir ilacın, acı üzerindeki plasebo etkisini de bloke ettiğini göstererek beynin içsel opioid’lerinin bu süreçte iyi iş gördüğüne dair ilk kanıtı sundu. Beklentiler ne kadar büyükse acıyı giderme de o kadar başarılı oluyor. Alın size bir deney: Duke Üniversitesi’nden Dan Ariely önderliğindeki bilim insanları, gönüllülere bir elektrik şokundan önce ve sonra birbirinin aynı sahte haplar verdi. Ancak bazı deneklere ağrı kesicilerin 2.5 dolar, diğerlerineyse 10 sent olduğunu söylediler. Pahalı plaseboyu alanlarda acının azalma oranı ucuzu alanlara göre daha yüksekti; yüzde 85’e karşı yüzde 60.
Dikkat çekici plasebo etkileri opioid’ler, dopamin salımı ya da beklentilerle hiç ilgisi olmayan fizyolojik patikalarda meydana geliyor. Beyin belirli bir deneyimin belli bir tepkiyle karşılandığını öğrendiği için -Pavlovcu koşullanmabu etkiler ortaya çıkıyor. Örneğin morfinin solunumu baskıladığı bilinir, bu yüzden tehlikeli olabilir. 1999’daki bir çalışmada, hastalara ameliyat sonrası ağrıyı gidermek için plasebo verildi ve bu da benzer solunum baskılaması yarattı. Beyin, sinir hücresi düzeyinde bu enjeksiyonun nefesin daralmasına eş olduğunu öğrenmişti ve etkisiz bir bileşen verildiğinde bile aynı şekilde tepki verdi.
“Zihin bedenin üzerindedir” önermesi bir isabetli vuruş daha yapmıştı. Begley, Boston Globe Gazetesi’nin bilim editörü, “Train Your Mind, Change Your Brain” kitabının yazarı.
Prof. Dr. Serdar Erdine: Ağrıların hafızası var
“Türkiye’de kişi başı ortalama 2 kutu lüzumsuz ağrı kesici kullanımı var, bu da boşu boşuna yılda 160 milyon kutu ağrı kesici aldığımız anlamına geliyor. Halbuki ağrı kesiciler adı üstünde, ilaçtır ve gelişigüzel alınamaz. Ağrı, hekim kontrolü altında dindirilmeli, çünkü beynin bir hafızası var. Ağrı, siz gereken şekilde dindirmezseniz sebep ortadan kalktığı halde kendini hissettirmeye devam eder. Burada devreye analjezik kullanım ilkeleri giriyor. Bunlar; ilacın hastaya göre kullanılması, düzenli kullanılması ve düzenli saat aralıklarıyla kullanılmasıdır. İlaçları sabah-öğlen-akşam alınmak üzere veririz ama kahvaltıyla öğle yemeğinin arası 4 saat, öğle yemeğiyle akşam yemeğinin arası 6-7 saat. Ondan sonra uzun saatler ilaç alınmadığında, gece ağrı artar. Ne olursa olsun ağrı kesici ağrı başlamadan alınmalıdır.”
Bir kâbus olarak boyun ağrıları
Harvard Sağlık yayınları editörlerine göre boynunuzun ağrıması aslında şaşılacak bir durum değil, zira boynunuz kayda değer bir ağırlığı, başınızı taşıyor. Öte yandan boyun ağrısı çektiğiniz için panik olmayın çünkü doktorlar her 10 kişiden 7’sinin ömrü boyunca en az bir kez boyun ağrısından mustarip olduğunu söylüyor. Her 10 kişiden birinin tam olarak şu anda boynu ağrıyor ve bunların yüzde 50 ila 85’i önümüzdeki 5 yıl içinde yine boyun ağrısı çekecek. Belli ki sorun yaygın ve tedavisi de o kadar basit değil ama ilaç, fizik tedavi ve kişiselgelişim teknikleriyle mümkün.
Botoks, migreni tedavi eder mi?
Baş ağrısı uzmanları botoks yönteminin bazı migren hastaları için kayda değer farklar yarattığını söylüyor. İngiliz Baş Ağrısı Çalışmaları Merkezi (BASH) Başkan Yardımcısı Dr. Fayyaz Ahmad, “Botoks, migren hastalarının hayatını değiştiren bir tedavi yöntemi olabilir” diyor ve ekliyor: “Botoksun kronik migren hastalarına önemli faydalar sağlayabileceğini, migreni veya baş ağrısı nedeniyle bozulan yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olduğunu gösteren tıbbi göstergeler var.”
Haber: Gizem Sevinç Selvi
YORUMLAR