Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, deprem, savaş, yakın kaybı gibi durumlardan sonra yaşanan travma sonrası stres bozukluğunun kişinin yaşamını önemli derecede etkilediğini belirterek erken müdahalenin önemine işaret etti.
Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Aniden gelişen bir olaydan sonra hayatı aynı şekilde sürdüremiyoruz. Travmatik denilen yaşantıda, kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin veya başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme görülebilir” dedi.
1 aydan fazla süre ile bunlar yaşanıyorsa dikkat
Bu travmatik yaşantının Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılması için 1 aydan fazla süre ile aşağıdaki durumların yaşanması gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, bunları şöyle sıraladı:
- Olaya dair olan korkunun, kaygının, kabusların benzer şiddetle devam etmesi,
- Olay anına geri dönüşlerin (flashback) yaşanması,
- Depresif belirtilerde olduğu gibi, aşırı mutsuzluk, keyifsizlik, uyku ve iştah düzeninde bozulmaların meydana gelmesi,
- Azalmış konsantrasyon ve dikkat dağınıklıklarının yaşanmasıyla TSSB’nin varlığından söz edilebilir.
Travma sonrası süreçte 5 önemli adım yaşanıyor
Pekçok insanın kayba karşı klasik tepkileri gösterdiğini, yasın travmatik kayba verilen normal bir tepki olarak değerlendirildiğini ve 5 ana adımda bu sürecin ele alındığını kaydeden Serkan Elçi, bu adımları şöyle sıraladı:
İnkar: Travmatik yaşantıdan sonra insanlar yaşanılanı inkar etmektir. Bu gerçek olamaz.
Öfke: Bunu nasıl yapar? Bu benim başıma nasıl gelir? Gibi sorular insanların zihninde canlanabilmektedir.
Pazarlık: İnancıyla, hayatla, etrafla ‘Bundan sonra böyle yapmayacağım yeter ki gitmesin’ ‘Çocuğum doğsun, dede olsun’ ondan sonra gibi düşünce akışının görülmesi muhtemeldir.
Depresyon/Çöküş: Hissettiklerimizin kaynağını anlama, fark etmeye başladığımız dönemdir.Bu dönemde iştah kesilmesi, uyku düzensizlikleri, zihin bulanıklığı, ağlamaklı olma, kendini ihmal etme vb. depresif belirtilerin yaşanması yaygındır.
Kabul: Zihinsel olarak: Öncelikle zihinsel kabul gerçekleşir ve ne olduğunu anlama, anlamlandırma, kavramanın yaşandığı dönemdir.
Duygusal olarak: Zihinsel kabulun ardından ne hissettiğini anlama, anlamlandırma ve bu duyguları kabullenme ile kendini gösterir.
Belirtilen bu sürecin yaşanmasının normal bir travmatik yaşantının gidişatını gösterdiğini kaydeden Serkan Elçi, “Bu yaşantıların birinde takılmak ve ilerleyememek, hayatın içerisinde radikal diyebileceğimiz değişimler yapmak (boşanmak, ani kararla evlenmek, beklenmedik şekilde iş değiştirmek, madde kullanımların başlamış olması)risk faktörü altında olduğumuzu da göstermektedir” dedi.
Yas süreci yaşanmalıdır
Travmatik süreci en sağlıklı hale getiren sürecin yas süreci olduğunu kaydeden Serkan Elçi, bu dönemin en sağlıklı şekilde yaşanmasının önemine işaret ederek “Yası dolu dolu yaşamak, bu olayın TSSB’ye dönmeden yaşantılanmasına yardımcı olacaktır. Çünkü her travmatik olay her zaman travmaya neden olmaz. Bu yüzden de yas sürecinin sağlıklı yaşanmasını bekleriz. Yas süreci bireysel olduğu kadar kültürel süreçleri de içinde barındırır. Bulunulan kültürün inanç sistemleri, kişilerin de travmatik yaşantıyı yaşantılamalarını da değiştirecektir” dedi.
Yasta kültürel farklılıklar gösteriliyor
Yas sürecinin kültürel olarak farklı şekillerde geçirildiğini belirten Serkan Elçi, “Kültürel olarak değerlendirdiğimizde Akdeniz bölgesindeki ülkeler ile bizim ülkemizin yas tutma şekli birbirine çok benzerdir; Yunan, Türk, İtalyanlar siyahlara bürünüp dokunulmaz hale gelmek isterler. Kendi ülkemiz içindeki coğrafik bölgelerde bile farklı yaşandığını bireysel olarak da gözlemledim. Van depremi ardından Van’a destek ekibi olarak gittiğimde, çadır ziyaretleri esnasında size ikram edilen çayları reddediyor olmanın onlara saygı duymadığım olarak düşünüleceğini öğrendim ve her çadırda çay içmek durumunda kaldım” dedi.
Erkekler daha çok travmatize oluyor!
Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Sağlıklı bir yas süreci, travma sonrası stres bozukluğunun olmasına yardımcı olacaktır. Bir kayıp yoksa yani yas yaşanacak bir durum yok fakat korku, kaygının yüksek düzeyde olduğu durumlarda ise yaşanılan olayı paylaşmak, konuşmak, duyguları ifade etmek çok önemlidir. Bizim toplumda erkeklerin daha fazla TSSB belirtilerini göstermesinin temel nedeni de duygu ifadelerinin kısıtlı veya yanlış çıkıyor olmasıdır. Temel toplumsal mitlerimizden biri olan ‘erkekler ağlamaz, erkek adam korkmaz’ kalıpları, hissettikleri üzüntüyü, korkuyu açığa çıkarmaya engel olmaktadır” uyarısında bulundu.
EMDR Terapisi uygulanıyor
Travma Sonrası Stres Bozukluğuna yönelik önleyici ve düzenleyici tedavinin ele alınması gerektiğini kaydeden Serkan Elçi, “Travmaya dair en yaygın kullanılan terapi tekniği EMDR Terapisidir. Türkçe karşılığı ‘Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme’ olan EMDR Terapisi travmatik olarak adlandırılan anıya dair kişide varolan olumsuz kalıp düşüncelerin değişimine ve var olan o düşünceyi yeniden işlemlememize yardımcı olan bir tekniktir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından da en etkin travma tedavisi olarak da kabul edilmiştir. EMDR’nin yanı sıra Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi de Travma sonrası stress bozukluğunda kullanılan diğer terapi teknikleridir. Terapinin yeterli gelmesi için belirli bir süre boyunca sürecin devam etmesi gerekir. Fakat bu süreç devam ederken hayatta malum devam etmektedir. Daha hızlı bir sonuç almak için ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapi alıyor olmak toparlamanın daha hızlanmasına yardımcı olacaktır. Son olarak 99 depreminin ardından göçük altından saatler sonar çıkarılan ikiz kardeşlerin bakış açısı psikolojik sağlamlılığın net bir örneği olarak vermek isterim. İkizlerden birisi kurtarma ekibinin açtığı ışıkla gelen havayı ‘ölümün soğuk nefesini hissettim’ derken diğeri, ‘temiz havayı ciğerimde hissettim’ diyerek adlandırmıştır. Işin daha garip tarafı ölümün nefesi diyende ufak çizikler varken, temiz hava olarak gören ikizin bacağında çok ciddi sorunlar meydana gelmiştir” diye konuştu.
Psikolog Nilüfer Devecigil, HT Hayat'a "yas"ı anlattı.
Yasın evrelerinin olduğunu söyleyen Nilüfer Devecigil bu evreleri şöyle açıklıyor: "Yasın toplamda beş evresi vardır. Bu evreler inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme şeklinde yaşanır." İnkar evresinden başka bir evreye geçişin her insanda aynı olamayacağını anlatan Devecigil bunun devam eden bir süreç olduğunu, toplumsal olarak da çeşitli evrelerden geçtiğimizi ifade etti.
Üst üste yaşadığımız olumsuz olaylar nedeniyle bir yas bitmeden başlayan diğer kayıpların etkisiyle aşamalar arası geçiş yapmak zorlaştıkça öfke, depresyon duygularında takılı kalabiliyoruz.
Bireyin kabullenme evresine hemen geçişinin çoğu zaman mümkün olmadığını anlatan Devecigil "Öfke, depresyon bunlar yaşanması gereken duygular. Yalnızca kabullenme evresine hemen geçemiyoruz. Bu evreye geçebilmek için hangi aşamadaysak o aşamayı yaşamamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
İnsanların, yaşadığı çaresizliği Facebook, Twitter gibi sosyal medya ortamları aracılığı ile akıttığını söyleyen Devecigil "İnsanlar yaşadığı duyguları bireysel olarak bir ortamda duyurmak, paylaşmak isteyebilir. İnsanların duygularını akıtacağı bir alana ihtiyaçları vardır ve böyle anlarda bu alanların kısıtlanması insanları daha büyük çaresizliklere sürüklüyor" dedi.
YORUMLAR