Dilimize yerleşmiş olan ve toplumsal cinsiyet ile ilgili olan kalıp yargılar bulunuyor. Bunlar cinsiyetçi özellikleri ortaya çıkarıyor ve kadının konumunu aşağı çeken olumsuz etkiler gösteriyor. Kalıp yargılar sadece kadınları değil, erkeklere de cesur, atak, girişken olmaları gerektiği gibi çeşitli baskılar kurarak küçük yaştan itibaren bazen hazır olmadıkları özellikler yüklüyor. Duyarlı bir dil kullanımı, toplumsal cinsiyet kalıplarının kırılmasını sağlıyor.
Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları kadınların ve erkeklerin davranış biçimlerine dair basit varsayımlar ve fikirler olarak tanımlanıyor. Kalıplaşmış ve zaman içerisinde yerleşmiş olan toplumsal cinsiyet kalıp yargıları, üzerinde düşünülmeden gündelik hayatta karşılık buluyor. Bu da bu yargıların sürdürülmesine sebep oluyor. Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları; karakter, fiziksel özellikler, toplumsal roller ve meslekler üzerinde kendilerini gösteriyor. Örneğin erkeklerin atak, girişken, kadınların ise çekingen ve işbirlikçi olması gibi kalıp yargıların yanı sıra erkeğin evi geçindiren, kadının ise evin bakım işlerini üstlenen kişi olması gibi örnekler de yaygın görülüyor.
Dil, onu kullanan kişinin yaklaşımını gösteriyor
Toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanan bir dilin; bir cinsiyetin diğerinden daha üstün olduğunu iddia eden ifadelerden kaçınan ve önyargılardan arınmış özellikte, cinsiyete özgü ve potansiyel olarak ayrımcı ifadelerden kaçınan bir dil olması gerekiyor. Çünkü kullanılan dil, cinsiyetler arası eşitsizliği pekiştiriyor ve yeniden üretiyor. Bu döngünün kırılması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akım haline getirilmesi gerekiyor.
UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akım haline getirilmesi yönünde çalışmalar yürütüyor. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İletişim Rehberi’nde şöyle ifade ediliyor: “Dil, dünyayı yorumlama biçimimizi şekillendirir. Nasıl düşündüğümüzü ve davrandığımızı belirler. İletişim sırasında seçtiğimiz kelimeler, toplumsal cinsiyet ilişkilerini de içeren dış dünya hakkındaki varsayımlarımızı da yansıtır. Gerçekliğin anlamları verili değildir, dil yoluyla inşa edilir. Baskın olan anlamların varlığına rağmen, bu anlamları sorgulayan alternatif anlamlar da mevcuttur. Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları dünyaya ve olanaklarına dair hatalı bir bakış ortaya koyarken kadınlara ve erkeklere sınırlar çizer ve kadınlık ve erkeklik durumlarını değersizleştirir.”
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir dil kullanılması, gündelik dilde yer alan bilinçsiz varsayımlara karşı olmanın önünü açıyor. “Sadece erkekler marangoz olabilir” “Kadının yeri evidir.” “Evi geçindiren kişi erkektir.” gibi düşünceler, çeşitli söylemlerle gündelik hayata nüfuz ediyor ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Toplumsal cinsiyetle ilgili kalıp yargılardan aslında hem kadın hem de erkekler etkileniyor. Bu sebeple iletişim dilini değiştirmek önemli hale geliyor.
“Kalıp yargılara sahip miyim?”
Eğer kadınların kibar, kırılgan, duygusal, dırdırcı, dedikoducu; fiziksel özellik olarak zarif, bakımlı ve ev işlerinden sorumlu olduklarına inanıyorsanız, anne ve bakım veren rolleri sebebiyle hemşire, öğretmen, çocuk bakıcısı, sekreter, hostes gibi mesleklere daha uygun olduklarını düşünüyorsanız, bu durum toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına sahip olmanız anlamına geliyor.
Benzer şekilde, erkeklerin cesur, girişken, rekabetçi, kaba ya da kılıbık olduğu ile ilgili düşünceleriniz veya ifadeleriniz varsa, onları fiziksel özellik olarak güçlü, kaba-saba, bakımsız olarak görüyor, toplumsal rol olarak aileyi geçindiren ve koruyan, kamusal alanda olan, kural koyan/karar veren pozisyonunda görüyorsanız; doktorluk, esnaflık, mühendislik, teknisyenlik, yargıçlık, yöneticilik, pilotluk gibi meslekleri erkeklerin daha iyi yapabildiğini düşünüyorsanız siz de toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına sahipsiniz demektir, dikkat!
Bazı küçük detaylara dikkat ederek kalıp yargıları kırabilir, toplumsal cinsiyete duyarlı dil kullanımının yerleşik hale gelmesine katkıda bulunabilirsiniz. İşte birkaç örnek;
- “Sevgili anneler. Yarınki sınıf partimiz için kurabiye pişirmenizi rica ediyoruz.” Yerine “Sevgili aileler” veya "Sevgili veliler" diyebilirsiniz.
- Bazı iş ve görevlerin sadece erkeklere ya da sadece kadınlara uygun olduğunu düşünmeyin. “Çiftçiler erkek olur”, “İlkokul öğretmenleri kadın olur” gibi düşünceleriniz varsa buna örnektir.
- Küçültücü veya özel biçimdeki tanımlar çoğu zaman gereksizdir. Doktor, hakim, çiftçi veya oyuncu gibi genel terimler iki cinsiyeti de temsil eder. Bazı mesleklerin sadece erkeklere özgü olduğu varsayımından hareketle, “Kadın doktor, kadın hakim” gibi ifadeler kullanıp kadını ötekileştirmekten kaçının.
- Bir iş veya görevden bahsederken, eğer o kişinin cinsiyeti belliyse, ancak o zaman toplumsal cinsiyete özgü bir zamir kullanın.
- Kadını bir erkekle ilişkisiyle, evli olup olmamasıyla etiketleyen, nezaket içeren veya kadını bir erkeğin uzantısı olarak görüp önemsizleştiren hitaplardan kaçının.
- Kadın ve erkeğe aynı davranışı gösterin.
- Kadınları ve erkekleri aynı şekilde tanımlayın.
Hitap ve mesleki referanslara dikkat edin
“Satıcı adam/satıcı kadın” yerine “satış temsilcisi/satıcı”
“Kariyer sahibi kadın” yerine “profesyonel/yönetici/iş insanı”
“Host/hostes” yerine “kabin görevlisi”
“Erkek hemşire” yerine “hemşire”
“Ev hanımı/ev erkeği” yerine “evi çekip çeviren”
“İş adamı/iş kadını” yerine “İş insanı, girişimci”
“Kadın” (temizlik yapan) yerine “temizlikçi/yardımcı”
“Ev sahibesi” yerine “ev sahibi”
“Bayan” yerine “kadın”
“Kadın şöför” yerine “şöför”
Dışlayıcı terimler kullanmaktan kaçının
“Adam” yerine “insan, kişi, birey”
“İnsanoğlu” yerine “insanlık”
“Projeye adam almak” yerine “projeye eleman almak”
“Adam olmak” yerine “büyümek, iyi yetişmek, iyi bir duruma gelmek”
“Centilmenlik anlaşması” yerine “yazısız sözleşme”
“Sözünün yeri” yerine “verdiği sözü yerine getiren”
Kalıp yargıları yeniden üretmekten kaçının
"Bayan" yerine "kadın"
“Kızlık soyadı” yerine “evlilik öncesi soyadı”
“Kız gibi” yerine “utangaç” / “çok güzel ve yeni”
“Bayan tuvaleti” yerine “kadın tuvaleti”
“Adam” yerine “eleman/çalışan”
Cinsiyetçi terimler kullanmaktan kaçının
“Kız gibi gülmek”, “anasını satmak”, “kız almak/kız vermek”, “hanım evladı”, “erkek sözü vermek”, “evde kalmış”, “delikanlı kız” vb…
"Toplumsal cinsiyet eşitliği ne işimize yarayacak?"
Kalıp yargılardan kurtulmak için önerilen toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı iletişim ile kadın ve erkeğin toplumda eşit temsil edilmesi, kaynaklardan ve fırsatlardan eşit yararlanması, rolleri eşit üstlenmeleri, karar alma süreçlerinde dengenin gözetilmesi, kalıpların sorgulanması ve böylece kapsayıcı bir dil ve görsel kullanımını amaçlanıyor. Amaç, toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmak. Peki, toplumsal cinsiyet eşitliğine kavuşmak topluma ne sağlayacak?
Kadınlar ve erkekler için toplum tarafından ve toplumsal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler “toplumsal cinsiyet nedir?” sorusunun cevabını oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet zamana ve kültüre bağlı olarak değişiklik gösteren bir yapıya sahip. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise; bireylerin cinsiyetlerine bakılmaksızın, hayatın tüm alanlarında eşit fırsat ve haklardan yararlanması ve eşit muamele görmesi, diledikleri tüm alanlarda kişisel bilgi ve becerilerini geliştirebilmesi ve tercihler yapabilmesi olarak tanımlanıyor.
Toplumun kalkınması için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlenmesi gerektiği artık bilinen bir gerçek. Hem ekonomik hem de insani kalkınma için toplumsal cinsiyet eşitliği gerekiyor. Birleşmiş Milletler tarafından da buna yönelik olarak insani kalkınma anlayışı çerçevesinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek ana odak olarak belirlenmiş. Kadınların güçlenmesi ülkenin ekonomik refahını arttırıyor. Durum böyleyken günlük hayatın içine yerleşen dildeki cinsiyetçi ifadelerin değişmesi önemli hale geliyor. Küçük yaşta öğrenilen dil, bir tür kültürel öğrenme de sağladığı için dile yerleşmiş olan cinsiyetçi ifadeler çocuğun bakış açısını da dolaylı olarak etkiliyor. Ekonomistler başta olmak üzere birçok uzman tarafından vurgulanan bu hedef için toplumun, toplumsal cinsiyete duyarlı hale gelmesi gerekiyor. Günlük konuşma diline yerleşmiş cinsiyetçi ifadelerin değişmesi, işte bu duyarlılığı sağlamak için öneriliyor.
İlçe bazında toplumsal cinsiyet eşitsizliği araştırıldı: İzmir’den Karşıyaka zirvede
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan her türlü etken ve önyargıyla mücadele etmek için kurulan Yanındayız Derneği, ilçe düzeyinde toplumsal cinsiyet endeksi yayınladı. “Politik katılım ve karar alma”, “Eğitim”, “Ekonomik yaşam ve kaynaklara erişim” ile ”Sağlık ve spor” olmak üzere dört ana kategoride, 27 alt göstergeye göre hazırlanan endeksin zirvesinde İzmir’in Karşıyaka ilçesi yer aldı. Türkiye’de ilçe ilçe toplumsal cinsiyet eşitliği röntgenini çeken endekste en düşük puan Şanlıurfa Akçakale’de kaydedildi. Çalışma, İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. 100.000 ve üzeri nüfusa sahip olan 234 ilçe için karşılaştırılabilir ve sürdürülebilir endeks hesaplaması yapıldı. Endeks sonuçlarına göre İzmir’den Karşıyaka, İstanbul’dan Kadıköy ve Bakırköy, Çanakkale’den Merkez ve Ankara’dan Çankaya ilçeleri toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek olduğu ilk 5 ilçe olarak endeksin üst sıralarında yer aldı. Genel endeks sıralamasında ilk on sırada İstanbul’dan 5, İzmir’den 3, Çanakkale ve Ankara’dan birer ilçe yer aldı. Sonuçlara genel olarak bakıldığında, eğitim ile sağlık ve spor kategorilerinde ilçelerin büyük kısmının skor değerleri en yüksek puan olan 1’e yaklaşırken, politik katılım ve karar alma ile ekonomik yaşam ve kaynaklara erişim açısından değerlendirildiğinde en iyi durumdaki ilçelerin bile eşitlikten uzak olduğu görüldü.
Derleyen: Senem Tahmaz
Referanslar: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Toplumsal Cinsiyete Duyarlı İletişim Rehberi (2019). Şuradan alındı: https://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/library/corporatereports/Toplumsal-Cinsiyete-Duyarli-Iletisim-Rehberi.html
YORUMLAR