X

Yunanlılarla başlayan Romalılar, Normanlar, İspanyollar, masonlar, simyacılar ve devrimciler kenti olarak bilinen Napoli’yi keşfe gecenin bir yarısında Bourbon Tüneli’nden başlamak özellikle yağmurlu bir günün ve uzun bir yolculuğun sonrasında ilginç olabilir” diye düşünerek yola koyuluyorum. II. Ferdinand saraydan kaçış yolu olarak 1853’de inşa ettirmiş bu tüneli. Girişten itibaren biraz ürpertici ama kesinlikle büyüleyici bir atmosfer var. Sağda-solda yer alan dehlizlerde eski otomobiller, motosikletler park edilmiş. Yer yer daralıp genişleyen ve küçük meydanlara, dehlizlere açılan bir tünel bu. İkinci Dünya Savaşı sırasında hava saldırısı barınağı ve askeri hastane olarak kullanılmış. Savaştan sonra 1970’lere kadar otopark görevi üstlenmiş. 2010’da ziyarete açılmış. Tünelden çıkıp otele kadar yürüyorum. Yağmur hâlâ çiseliyor. Piazza Trieste’deyim, yarın bu meydandaki Cafe Gambrinus’ta kahve içerek güne başlamayı planlıyorum. Trieste Meydanı’nı geçip büyük Plebiscito’ya geliyorum. Meydanın diğer ucunda görkemli San Francesco di Paola Kilisesi bulunuyor. Roma’daki Panthenon’un andıran kilise, şehrin en büyük meydanını kucaklıyor gibi. Napoli efsanelerle anılan bir şehir. Tarihin yaşanan en büyük trajedilerinden birine sahne olan Pompei ile komşuluğu boşuna olmamalı.


Ertesi gün...

Balkondan denize bakarken bu kez Napoli’nin diğer yüzlerini düşünüyorum. Futbol takımı 90’lı yıllarda Maradona’yı önüne katıp Kuzeylilerin egemenliğine son vererek güneyin başkaldırısının simgesi olmuştu. Sırf bu konuyla ilgili pek çok makale-kitap yazıldı, belgeseller-filmler çekildi. Buenos Aires’teki La Boca’dan sonra Napoli ikinci vatanı oldu Maradona’nın. Tabii ki bir de mafya... Özellikle İspanyol bölgesinin gündüz bile tehlikeli olduğu biliniyor. Yani Napoli’nin size anlatacağı çok hikâye var.


Aklınızda olsun

Napoli bir alışveriş cenneti değil, ama beğendiğiniz bir şey olduğunda da mutlaka pazarlık edin. Bu noktada dilinize pelesenk olacak soru cümlesi “C’esconto?” olacak. Yani “İskonto var mı?” Napoli’nin maçı sırasında sokaklardaki sersemletici coşku şaşırtabilir. Futbol Napoli’nin en önemli eğlencesi.


Pizzaları...

Hikâyeye göre, kentte Kral I. Umberto’nun eşi Margherita için özel bir yiyecek hazırlanmak istenmiş. Ortaya kraliçenin adını taşıyan domates, mozzarella ve fesleğenli pizza çıkmış. Dolayısıyla bu şehirde her yerde pizza bulabilirsiniz, “Daha lezzetli pizza” diye bir şey yok, çünkü hepsi lezzetli. Sadece hesabı kontrol etmenizde fayda var. Yemek değil, ama hesap konusunda hilekâr davranabiliyor. Öğle yemeği için Antica Pizzerria e Friggitoria ya da Pizzeria Brandi’yi tercih edebilirsiniz.



Bir Napoli klasiği










Limoncello...

Napoli, gece gezmesi keyifli bir şehir. Yüksek sesle konuşan neşeli İtalyanlar, etrafı ilgiyle seyreden turistlerle sokaklar capcanlı. Eğlence için sahil kenarındaki Via Caracciolo’yu tercih edebilirsiniz. Evet, şaraplar çok ucuz, ama Napoli’nin en ünlü içkisi limoncello. Denemeden gelmeyin.

Ne dinlenir?

İtalyan tenor ve opera solisti Enrico Caruso, Napoli’de doğdu. Ünlü tenorun pek çok albümü var.

Ne izlenir?

Gomorro: Cannes Film Festivali’nde en iyi ilm ödülünü alan yapım, Napoli’nin diğer yüzünü görmek için ideal bir seçki.


Haber: Levent Özçelik