Çocuk Doğum Günü Sektörü
Geçen gün Uzay için pijama almaya gittim. Kasada beklerken yaşlıca bir hanım benimle sohbete başladı: “Ne güzel şeyler var çocuklar için değil mi? Şimdi yeniden anne olacak olsam beş tane doğururum, onları giydiririm, süslerim, bunların hepsini alırım. Bizim çocuklarımızın doğduğu zamanda Türkiye’de hiçbir şey yoktu. Paramız vardı ama alacak bir şey yoktu. Annem dikerdi, ben dikerdim ancak o kadar. Şimdi her şey var, her şey var…”
“O zamanlar İstanbul’dan denize giriliyormuş teyzecim; çocuklar sokaklarda oynayabiliyormuş, mahallenin okuluna gidebiliyormuş, yedikleri çeşit belki azmış ama tarım ilacıyla, GDO’yla, glikozla zehirlenmemişmiş… Kim daha şanslı?” diye sordum teyzeye… Oralı olmadı. Kendi tutturduğu telden anlatmaya devam etti. Sonra anladım; bana değil kendine konuşuyordu…
**
Çocuklu hayat, bu devirde vahşi kapitalizmin kucağına oturmak için ciddi sebepler veriyor anne babalara… Yukarıda bahsettiğim teyze de bu ‘kucağa’ özendiği için konuşuyordu benimle. O teyze bu devirde anne olsaydı doğumdaki haklarından çok hangi puseti alacağına, nasıl bir baby shower partisi organize edeceğine, hastane kapısının süslerinin nasıl olması gerektiğine odaklanacaktı.
**
Velhasıl zamanın ruhuna uygun olarak anne karnında başlayan tüketim çılgınlığının çocuğun her yaşıyla artarak ve absürtleşerek devam ettiği bir dönem bu…
**
Bugün bahsetmek istediğim gittikçe yaygınlaşan “Çocuk Doğum Günü Organizasyonları”… Çocuğun doğum gününü kutlamaktan, evde arkadaşlarıyla mum üflemekten bahsetmiyorum. Yaşamı kutlamaya dair şahane bir ritüel olabilecekken garip bir sektöre dönüşmüş 2 saatlik, bir mekanın kapatıldığı ve çocukların başlarına animatörün dikildiği, ‘eğlence garantili’ etkinliklerden bahsediyorum…
**
Google’da çocuk doğum günü organizasyonu konulu bir arama yapınca karşıma şöyle şeyler çıkıyor:
“Tecrübemize, kalitemize, animatör arkadaşlarımıza çok güveniyor ve eğlence garantisi veriyoruz. Başarılı bir doğum günü organizasyonunda çocuğunuz ve eşiniz sizinle gurur duyacak, cemiyetiniz tarafından takdir edileceksiniz.”
“Doğum günü kutlanan çocuk için anahtar sözcüğümüz “eğlence” olduğundan profesyonel animatörler eşliğinde ona ve arkadaşlarına oyunlar, eğlenceli top havuzu, pinyatalar, müzikler, danslar ve çeşitli gösteriler ile heyecan verici bir yaş günü yaşatmış oluyoruz.”
“Catering ve içecek hariç 20 kişilik parti 1000 TL”
“Yeme, içme, masa ve mekan süslemeleri dâhil doğum günü paketinin fiyatı 900 TL.”
“40 dakikalık programın fiyatı 900 TL”
**
Bu organizasyonların karakteristiği çocuklar bir yetişkinin (animatör, palyaço vs.) yönlendirmesiyle oyun oynamaya (eğlenmeye!) bırakılırken aileler bir kenarda çay kahve içerek sohbet etmeleri… Çocukların yetişkinler tarafından eğlendirilmesi gereği son 10 yıla ait bir kavram gibi geliyor bana… 20 tane çocuğu nereye bıraksanız oynayacak bir şey(ler) bulurlar. Artık bulamıyorlar mı?
**
Kişisellikten uzak, tüketime dayalı bir anlayış hüküm sürüyor bu organizasyonlarda… Öyle ki doğum günü çocuğuna hediyeni elden veremiyorsun. Kapıdan girerken görevli alıyor bir yerde depoluyor, aktivite sonunda bir zaman çocuğa veriliyor… Ne öpebildin çocuğu, ne iyi dileklerini sunabildin, ne hediyeyi aldığındaki sevinci görebildin. Bu mu?
**
Bir de cemiyet tarafından takdir edilme başlığı var ki… 40 dakikası 900 TL olabilen bu organizasyonlarda racon herkesi davet etmek. Yani çocuğun sınıfında diyelim 25 arkadaşı var; aralarından 3 tanesini çocuk seviyor; ama olsun sevgi derecesi önemli değil; itibar önemli… 25 çocuk, anaları babalarıyla o doğum gününe davetli olacak… “O bizi çağırdı, biz de onu çağırmazsak olmaz şimdi” kafasının çocuğa kendini özel hissettirmeyi amaçlayan değil “öteki” odaklı, imaj odaklı bir çekirdeği var…
**
En büyük pasta kimin, pinyatanın içine neler dolacak, en pahalı hediye kimden geldi, en çok konuğu kim çağırdı diye sürüp giden alt başlıkları inceleyecek yerim kalmadı burada… Lakin konu çocuklar olduğunda trendlere kapılıp gitmeden bir yarar zarar analizi yapsak… Bi durup düşünsek “4 yaşındaki çocuğa bunu yapıyorsam 10 yaşına geldiğinde onu neyle tatmin edebilirim acaba?” diye… Belki daha hoş insanlar oluruz. Hı?
YORUMLAR