Anneler, çocuklar ve ejderhalar
Size biraz fantezi kurgudan söz etmek istiyorum. Biliyorum biz çok ciddi insanlarız; ciddi dertlerimiz, ciddi meşgalelerimiz, ciddi insanların yarattığı ciddi eşitsizliklerimiz var. İlk cümlede fantezi-kurgu ibaresini gördükten sonra bu cümleye kadar gelebilen 50 kişiden birinin fantezi kurgunun ciddi bir iş olmadığı düşündüğüne neredeyse eminim. Belki 250 kişiden biri benimle aynı fikirdedir. Fantezi kurgunun, ejderhaların, olmayan dünyalarda yaşanmayan olayların en az borsa kadar (borsa da bir kurgu değil mi?) ya da bir yerlerde patlaması hiç durmayan bombalar kadar ciddi olduğunu düşünen kaç kişiyiz? 36 yıllık hayatımda 300 kişiyi yakından tanıdıysam bunlarına arasından benden başka üçü fantezi kurgunun ciddi bir iş olduğuna inanıyordu. Biri en yakın arkadaşım, diğeri çocuğumun babası bir diğeri de eskiden birlikte çalıştığım şahane insanlardan biri Çağla (Öztek)…
Şimdi durup dururken bir normalde çocuklar şöyledir, anneler böyledir, bağırsak florası şöyledir yazan biri neden bu konuya girer? İhtiyaçtan sanırım. Çünkü fantezi kurgu, her gün bir diğerinin aynısıymış gibi giden dünyada insana nefes alacak boşluk yaratır. Bence. İşte bu yüzden bir sene boyunca senede sadece 10 bölüm yayınlanacak olan bir diziyi hasretle bekliyoruz. Game of Thrones’u 6. Yılında aynı heyecanla, spoilerlardan kaçarak, o günün o saatini gayretle boş bırakarak, bir derbi maçı izleyecekmiş edasıyla hazırlanarak…
Bir de Yeryüzü Çocukları var… Jean M. Auel’in 80’lerin başında yazdığı ve dünyada 35 milyondan fazla satan bir seri bu… Mamutlar ve mağara ayılarının hala hayatta olduğu, insanların henüz şehirler kurmaya başlamadığı, doğada ve onun döngüleriyle birlikte yaşadığı bir dünyayı anlatıyor. Bu dünyada eski bir insan türünün arasına karışan yeni bir insan türüne ait bir çocuğu: Ayla’yı ve onun hayatını. Her kitabı diğerinden kalın 6 kitaplık bir seri bu. Açtığınız ilk sayfadan itibaren yeni bir dünyada yeni bir yaşama adım atmış gibi hissediyorsunuz.
Game of Thrones izlerken ya da Ayla okurken ne mi oluyor bana? Çok daha iyi bir insana dönüşüyorum mesela. Çok daha eğlenceli bir anneye dönüşüyorum. Ayla’nın 7 yaşındayken bir sansarı sapanıyla avlamasını okuduktan sonra Uzay dimdik bir duvara tırmanmak istediğinde bunda bir gariplik görmüyorum. Ben bunun garipsemeyince o da kendine güvenle tırmanıyor. Sonra iniyor ve kendine bir sopa buluyor, o sopayla yolun üstünde bulduğu bir su akıntısının önüne çıkan engelleri açıyor. Kendini su kurtarıcısı ilan ediyor ve bunların hiç biri bana yabancı değil. Tam tersine tam da olması gerektiği gibi geliyor…
Hayal Gücü Ne İşe Yarar
“Hayal gücünün bastırılabileceğinden emin değilim. Eğer çocuktaki hayal gücünün kökünü gerçekten kazıyabilirseniz, o çocuk büyüyünce bir patates olur” der Ursula Le Guin. Sonra o patatesler dünyayı yönetmeye kalkarlar ve şu anda yaşadığımız garip düzen oluşur. İşte bu hem siz içinde ejderhalar, büyücüler mamutlar geçen şu anki hayatımıza görünüşte pek de benzemeyen ama yine aynı duygulardan geçen hikayeleri daha ciddiye alın. Hem de yüzden çocuklarınıza eğitici ve öğretici kitaplar okusunlar diye ısrar ettiğiniz kadar bilimkurgu okumaları için de destek olun. Olun ki o çocuklar Hobbit’ler kadar doğayla uyumlu ve gamsız, ejderhalar kadar gizemli ve kadim, Elf’ler kadar iyi, Klan insanları kadar doğrudan ve dürüst olabilsinler.
“Çünkü fantazi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fanteziden korkar. Fantazideki hakikatin, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar” diyor Le Guin. 86 yaşında. Hala bilimkurgu yazıyor. İyi ki.
YORUMLAR