Yiyeceklere bağımlı mıyız? - 2. Bölüm
Geçen hafta yiyeceklerle ilişkimizden bahsetmiştim, bu konu aslında uzun süredir kişisel olarak da uğraştığım bir konu. Çok uzun bir süre, ne zaman canım sıkılsa, teselliyi hep tatlılarda buluyordum. Kendimce stresle mücadele yöntemim tatlı yemekti. Şimdi hayalinizde, "Bir porsiyon profiterol, iki-üç ekler, hangimiz bu kadarını yemiyoruz ki?" diye düşünebilirsiniz. Benim “canım sıkıldı” etiketli tatlı porsiyonlarım, anneannenizde geçirdiğiniz bir Şeker Bayramı’na eşitti, diyebilirim. İşyerinde yöneticim üzerimde aşırı baskı mı kuruyor, gelsin gofretler; bu sefer de çok kilo aldım diye mi stres oldum, üzerine cila, gelsin kazandibiler... İçinden çıkılmaz bir döngünün içine düşmüştüm.
Bazı dönemler tatlıyla avunmaya o kadar çok ihtiyacım oluyordu ki, işyerinde ve evdeki çekmeceme gofret ve çikolata zulası yapmıştım. Sürekli kendimle ve bedenimle bir savaş halindeydim. Bu geçtiğimiz iki yıl, kanser olmamla beraber, anlatmıştım ya, bedenimden kopuk yaşadığımı fark ettim; sonra yavaş yavaş, küçük adımlarla bedenimi tanımaya, kendimle iletişim kurmaya başladım. Stresle mücadele edebilmek için yeni yöntemler keşfettim. Geçen hafta ve bu hafta sizinle paylaştığım soruları kendime sormaya başladım. Bunları öğrenmek ve farkındalığımın artması, yolculuğumu göğüslenmemi ve kabullenmemi çok kolaylaştırdı. Kendimi suçlamaktan vazgeçtim.
Son 1,5 senedir seyahatlerim dışında rafine şekersiz besleniyorum ve evime işlenmiş gıdalar almıyorum. Açıkçası artık canım da çekmiyor. Yurtdışında seyahatteysem, oranın meşhur bir tatlısını merak ediyorsam deniyorum ya da sokakları gezerken elimde dondurma, keyfini çıkarıyorum. O anda ailem veya arkadaşlarımla beraber olmak bana o kadar iyi geliyor ki... Önemli olan, kendimizi yasaklarla çevreleyip, etrafımızdaki her şeyi "iyi" ya da "kötü" diye etiketleyip yormaktansa bütünsel bakabilmek... O zaman canımız birşeyler çektiğinde kendimize soracağımız sorulardan devam...
“Canımın çektiği yiyecek çok mu lezzetli?”
Üzgünüm, ama bazı yiyecekler özellikle canımızın çekmesi için yaratılmıştır. Canınız şeker çekiyorsa, büyük ihtimalle hızlı bir enerji kaynağına ihtiyacınız olduğu için veya uykusuz olduğunuz için eliniz şekerli bir yiyeceğe uzanıyordur. Araştırmalar, şeker tükettikçe daha fazlasına yönlendiğimizi gösteriyor(1). Şekere olan toleransınız artıyor, hem daha fazla tüketiyorsunuz ve hem de daha yoğun şeker tadını alabileceğiniz yiyeceklere yöneliyorsunuz.
Gelelim ikinci konumuza... İşlenmiş gıdalar. İşlenmiş gıdalar, biz tüketicilerin onları sevmesini sağlamak için tasarlanmıştır. Aslında, gıda endüstrisi şeker, tuz ve yağın mükemmel kombinasyonunu yaratmaya çalışır. Çoğu zaman, bu kombinasyon çoğu kişiye hitap etmek için matematiksel olarak oluşturulur. Bu ürünlerin tam olarak geliştirilmesi yıllar alabilir ve araştırmacılar, lezzet uzmanları, mühendisler ve hatta istatistikçiler, en uygun lezzet, doku ve his ile dolu bir gıda yaratmaya çalışırlar. İşlenmiş gıdalardan ne kadar sık tüketirseniz, canınız onları o kadar sık çekmeye başlar (2). Bu gıdalar, genelde boş kalori, yüksek yağ ve düşük protein ve liften ibarettir. O yüzden olabildiğince uyanık olmakta yarar var.
“Bu yiyeceği canımın çekmesinin sebebi bir alışkanlık mı?”
Bazen sadece belli bir yerde ya da zaman diliminde olduğumuz için canımız bir şeyler yemek ya da atıştırmak isteyebilir.(3) Örneğin, genelde öğleden sonraları enerji ihtiyacımızdan dolayı elimiz genelde şekerli yiyecek ve içeceklere gider. Bu alışkanlığınızdan kurtulmak isterseniz, daha sağlıklı atıştırmalıklar hazırlayarak yavaş yavaş yeni bir alışkanlık edinebilirsiniz. Otomatik pilotta gitmekten ziyade, vücudunuza uyum sağlamak için bir dakikanızı ayırın. Dikkatinizi vereceğiniz kısacık bir an bile, gerçekten acıktığınız için mi, yoksa bir alışkanlıktan dolayı mı elinizin o keke uzandığının ayrımını varmanıza yardımcı olacak.
Madem alışkanlıklar üzerine sohbet ediyoruz... Gelelim kurumsal yaşamın “kahramanı(!)”, özellikle beyaz yakalının en işini bilir arkadaşı zincir kahvecilere... Şunun şurasında iki sene önce hem sabah hem de öğleden sonra kahvemi içmeden şuradan şuraya adımımı atmam tarzında bir yaşam süren biriydim. O yüzden o kahvenin de, yanındaki kekin de ne kadar çekici geldiğini bilenlerdenim. Ama kurnaz olmakta fayda var. Zincir kahveciler siz sırada beklerken size sayısız kek, pasta, poğaça, çörek seçeneği sunar. Kahvenizi satın alırken her seferinde bu seçeneklerden birini de alıyorsanız, bu sizin rutininiz haline gelmiş olabilir. Bu, otomatik davranışınız haline mi gelmiş, gözlemlemenizde fayda var. Eğer öyleyse, farkına vardıktan sonra yeni alışkanlıklar yaratabilirsiniz. İlk başta zorlayıcı da olsa, davranışlarınızı değiştirmeniz mümkün.
“Canımın çektiği yiyecek, sağlığım ve iyiliğim için faydalı olan bir besin mi?”
İlk örnekten başlayalım. Hafta sonu, aile ve arkadaşlarla geniş geniş kahvaltı ve yemek keyfi zamanını hayal edin. Örneğin ben, kahvaltıyı o kadar çok seviyorum ki, beni bilenler bilir, herkesi kahvaltıda ağırlamaya çalışırım. Benim gibi kahvaltı aşıkları burada mı? Arkadaşlarınızla ve ailenizle beraberken kocaman sofrada birlikte yemek yemeniz, sevgi, şefkat ve bağlanma duygularını da beraberinde getirir. Belki de şu anda ihtiyacınız olan tam da budur. Hayat bir bütün; sağlıklı beslenme hedefleriniz, sizi arkadaşlarınızla ve ailenizle bir arada olmaktan alıkoymamalı…
Bu soruya bir de başka açıdan bakalım. Bazen bedeniniz özellikle bazı yiyecekleri isteyebilir. Seyahatlerim sonrası bana sürekli olan bir durum, size de oluyor mu acaba? Uzun bir seyahatten sonra eve gelip kendi düzeninizde, kendi mutfağınızda yemek yemeyi özlediğiniz oldu mu? İşte bu da, bedeninizin dengeye dönme girişimi.
Kendinize bu soruları sorarak yiyeceklerle ilişkinizi daha derinden keşfedebilirsiniz. Sadece, kendinize yüklenmeyin, bu süreci kısa mesafe değil, uzun bir maraton gibi düşünün. Yeni yolculuğunuzda kendinize şefkatli ve sabırlı davranmayı ihmal etmeyin.
Sevgilerimle, mutlu haftalar
Referanslar:
1- Lustig, R. H., Schmidt, L. A., & Brindis, C. D. (2012). Public health: The toxic truth about sugar. Nature 482(7383), 27–29. *Wise, P. M., Nattress, L., Flammer, L. J., & Beauchamp, G. K. (2016). Reduced dietary intake of simple sugars alters perceived sweet taste intensity but not perceived pleasantness. Am J Clin Nutr 103(1), 50–60.
2- Gilhooly, C. H., Das, S. K., Golden, J. K., McCrory, M. A., Dallal, G. E., Saltzman, E., Kramer, F. M., & Roberts, S. B. (2007). Food cravings and energy regulation: The characteristics of craved foods and their relationship with eating behaviors and weight change during 6 months of dietary energy restriction. Int J Obes (Lond) 31(12), 1849–1858.
3- Van’t Riet, J., Sijtsema, S. J., Dagevos, H., & De Bruijn, G. J. (2011). The importance of habits in eating behaviour. An overview and recommendations for future research. Appetite 57(3), 585–596.
YORUMLAR