Doğumhanedeki kavgalar ne zaman biter?
Tarihin en başından beri, kadınlar doğum sırasında birbirlerinin elini tutmuştur.
Tarihte bir doğum anını gösteren her imgede, doğum yapan kadının yanında başka kadınların varlığı göze çarpar. Ebeler; dünyanın en eski, en kadim mesleklerinden birini icra ederken, bu sahnedeki bilge kadınlardır. Doğum yapan kadının yanındaki diğer kadınlar ise, halihazırda yakından ilişki ve dayanışma içerisinde yaşam sürüyor olduklarından, doğuran kişiye ve bebeğe bu özel geçişte eşlik ederler.
Modern sistem insanları yalnızlaşmaya doğru sürüklerken, kadınlar arasındaki bu geleneksel paylaşımı, dayanışmayı da ortadan kaldırdı. Öyle ki, şifa sanatlarının erkek egemenliğine girmeye başladığı karanlık çağlarda, doğuma eşlik etmesi gereken kişilerin erkek doktorlar olduğuna kanaat getirildi ve doğum tabureleri iyice yükseltilip “çatal” koltuklara dönüştürülürken; ebeler, sahnenin kıyısına itildi.
Bugün modern şehirlerde doğum yapan kadınlar, bir ebenin kıymetli desteğini doğrudan alabilme lüksünden mahrum.
Öyle ki, doğum odalarında doktorun gelmesini beklemeleri söylenen ebeler, çaresizlik içinde doğuran kadınlara ıkınmamasını, biraz daha beklemesini söylemek durumunda kalabiliyor.
Ahir zaman sadece ebelerin değil, kadınların topluluktaki diğer kadınlarla paylaşmaya alışkın olduğu birçok bilgeliğin de göz ardı edilmesine sebep oldu. Lohusa kadınların kırk gün, kırk gece yalnız bırakılmamasını söyleyen geleneklerimiz var bizim. Bugün doğuran kadınlar da, lohusa anneler de, birbirine yakın bir kadın topluluğunun doğrudan desteğini alma lüksünden fazlasıyla mahrum.
Birbirimize önemli geçişlerimizde eşlik edebilme lüksünden mahrumuz. Hatta bu gündelik bir ihtiyaçken, lükse dönüşmüş durumda.
Sistem her zaman kendi çarelerini doğurur
80’lerin sonunda Guatemala’da bir doğumhanede, doğum odasında bulunan ‘eşlikçi’ bir kadının varlığının, doğumların gidişatını etkilediğini bulmuşlar. Bunu bilimsel olarak doğrulayan araştırmacılar, bugün ‘doula’ olarak bildiğimiz doğum destekçilerinin sahneye katılmasını sağlamış.
Sistem, ne yapar eder kendi kavgalarını da çıkarır. Bugün ne yazık ki doğuma, insanların dünyaya gelişine hizmet eden insanlar, birbirleriyle kavgaya tutuşmuş durumdalar. Ebelere kendi asistanlarıymış gibi davranan ve bu mesleğe başlı başına saygı duymayan doktorlar ve sağlık yöneticileri başta olmak üzere, doğum profesyonellerinin kavgası doğumhaneleri kadınlar için daha zor yerler haline getiriyor ne yazık ki.
Bazı doktorlar ve ebeler de, sonradan sahneye dahil olan doğum profesyonelleri olan doulalara savaş açmış durumda.
Bu savaşa katılmayan başka bazı uzmanlar, doğumhanelerde doulaların da desteğiyle hizmet vermekten gayet memnunlarken üstelik.
Doula kelimesi, eski Yunanca’da “hizmet eden kadın” anlamında kullanılırdı ve bugün de, doğuma hizmet eden kadınları ifade ediyor. Doğumda anneye, bebeğe; bazen tüm aileye refakat eden bir ‘hizmetçi kadın’ doğumhanede neden istenmez, anlaması güç. Bazı ebeler, açıkça doulalığın ebelik mesleği ve doğumlar için bir tehdit olduğunu, tıp eğitimi almamış olan kişilerin doğumlara eşlik edemeyeceğini ifade ediyor.
Doula olmak için gerekli eğitimlerin düzenlenmiyor, ya da düzenlenen eğitimlerin de yetersiz gözüküyor olması, henüz sağlık sisteminin bu kavgayı nasıl çözeceğini bilememesinden. Yeni kurulan Türkiye Doulalar Birliği’nden umutluyum; artık bir araya gelip sesini duyurmak isteyecek kadar çok doula var neyse ki ülkemizde de.
Türkiye’de Hasta Hakları Yönetmeliği’ne göre hastaneye başvuran herkesin, yanında bir refakatçi bulundurma hakkı bulunuyor. Geçmişte bu kişi, kadını gündelik yaşamında da destekleyen hala, teyze, abla gibi başka bir kadın olabiliyordu.
Peki bu desteği vermek üzere bir eğitim almış, kendini geliştirmiş ve doğumlara ‘profesyonel refakatçi’ olarak katılan doulalar, yalnızca doğum odalarının konforunu artırmak üzere orada bulunurken, nasıl düşman ilan edildi?
Cevabı basit, fakat kavga sürüyor. Kendi mesleğini hakkıyla yapamayan, önü kesilen ebelerin öfkesini anlamak zor değil. Onlar hakkıyla doğumhanelerde kendi yerlerini almakta zorlanırken, bir de doulaların kendine yer araması canlarını sıkıyor.
Keşke doktorun, ebenin, doulanın bir arada doğuma hizmet edebildiği, herkesin uzmanlığı ve deneyimi ile zenginleşen doğum hizmetinin mümkün olabildiği günler çok uzakta olmasa.
Avrupa’da ve Amerika’da uzmanlıklar arasındaki sınırlar daha net çizilmeye ve saygı görmeye başlamış olsa da, ne yazık ki Türkiye için bu biraz daha uzak bir ihtimal kalacak.
Kavga etmeyi bırakıp hep birlikte doğumları nasıl daha iyi, daha nazik ve sağlıklı hale getirebileceğimizi konuşmaya başlasak, yolumuz biraz kısalabilirdi.
YORUMLAR