İç-dış birliği

Bir zamanlar duyduğum "Bir çocuğu büyütmek için bir kabile gerekir." sözü çok anlamlı gelmişti ve içinde bulunduğumuz çağda toplulukların çoktan çözülmüş olması neticesinde bir çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesinin kolaylıktan ne kadar uzak olduğunu fark etmiştim.


Benzer bir şekilde sağlıklı yakın ilişkileri -ve aslında her türlü ilişkiyi- geliştirmek, büyütmek, onu bir yandan muhafaza ederken bir yandan yenilikleri içine alabilmek için de kabile gerekiyor. Ancak "diğerleri" dediğimiz kişilerin ve bu kişilerin oluşturduğu kolektif ruhun varlığında sağlıklı bir şekilde serpilebiliyor ilişkiler. Bu, yaşamımızda ne kadar varsa o kadar fazla gelişme ve zenginleşme potansiyeli ile karşı karşıya kalıyoruz.


Modern yaşam içinde çoğunlukla fanuslarda yaşamayı bir şekilde kabul etmişiz ve tüm yaşamımızı bu doğrultuda inşa ediyoruz. Kendi bacağından asılan koyunlar olarak tüm ihtiyaçlarımızı kendimiz gidermemiz gerekiyor. Gerçek bir dayanışmanın izlerine ulaşmak çok kolay değil. Ayrılık bilinci ile, birbirinden ayrı varlıklar olduğumuz hikayesi üzerinden başımızın çaresine bakmaya çalışıyoruz; bir başımıza ya da en iyi şartlarda ailemizle veya sevgilimizle/eşimizle vs...


Topluluğun yokluğunda, mahremiyete olan yaklaşımımız da ayrılık bilincinde seyrediyor. Özellikle yakın ilişkilerde ve aile içi meselelerde kol kırıldığı zaman ortaya çıkanları dışarı yansıtmamak için onu yen içinde tutuyoruz çoğu zaman. Sanki herkesin uzuvları benzer şekillerde kırılmıyormuş, sanki hepimiz benzer durumlarda benzer hâllere girmiyormuşuz gibi dışarıya kapatıyoruz zayıflıklarımızı. İçimiz kan ağlasa bile dışarıda en azından idare eder bir görüntü vermenin çok önemli olduğu bir kültür yaratmışız.


Oysaki aynı türün, aynı zaman diliminin, üç aşağı beş yukarı benzer kültürlerin çocuklarıyız ve kimden neyi sakladığımızı ve bunu neden yaptığımızı anlamakta güçlük çekiyorum çoğu zaman. Neden uluorta ağlayamadığımızı, neden kırılganlıklarımızı ortaya seremediğimizi merak ediyorum.



Aslında bu satırları yazarken hatırlıyorum ki çoğunlukla neşe, coşku ve yaşama sevincimiz de pek ifade bulmuyor sanki. Ortalıkta keyiften hoplayıp zıplayan, kutlama halinde bağırıp çağıran insanların yaş ortalaması 6 civarında. Bir an geliyor, "büyümüş" olmamız gerekiyor ve bunun öncelikli gerekliliklerinden bir tanesi durgunluk, sakinlik; hareketin ifade edilmesinden epey uzak bir oluş hâli...


Gününün daha büyük kısmını sakin ve sessiz geçiren biri olarak yazıyorum bunları; böyle olmayı kötü, yanlış, tu-kaka buluyor değilim. İçim sükûn bir hâldeyken dışarı yansıyanın o olmasından doğal bir şey olamaz elbette fakat orada bir şeyler fokurdarken de bunu yansıtmak bir o kadar doğal diye düşünüyorum. Fakat işte yetişkinlik kurgusunda buna pek öyle izin yok; nedense...


Bedenini özgürce hareket ettirme, içinden geldiği gibi ses çıkarma, deli deli koşturma, yerlerde yuvarlanma defterinin iki haneli yaşlara geçmeden evvel kapanmış olması bana hiç doğru gelmiyor. İçimizde olan bir şeyi yansıtamadığımız an o şey sönüyor ve hem iç-dış uyumsuzluğu yaşıyor hem de bir noktadan sonra muhtemelen artık gerçekten de orada olmadığı bir zaman geliyor. Gittikçe yaşamdan daha uzak, daha durağan, daha ölü varlıklar hâline geliyoruz.


Bunun normal bir şey olmadığını düşünüyorum ve doğaya baktığımda gördüğüm de bu değil. Hiçbir köpek "Ben artık büyüdüm, iki yaşına geldim; bir yıldır da anneyim." deyip oynamayı, hiçbir kanguru kolay kolay zıplamayı bırakmıyor; ne zaman ki gerçekten bedenleri ağırlaşıyor, işte o zaman durağanlaşmaya başlıyorlar, ki bu bedenin yapabilirliği anlamında son derece doğal. Fakat kurgular üzerinden yaşayan insan hayvanında yetişkinlik kurgusu, bizden enerjimiz yerindeyken de donuk olmamızı istiyor ve istisnalar haricindekilerimiz bunu kabullenip o şekilde yaşıyor.


Yaşamın farklı farklı alanlarından çıkan bu örneklerin ortak noktası, içeride olup biten ile dışarıya yansıyan arasındaki uyumsuzluk. Enerjimi saklamam, heyecanımı fazla göz önüne sermemem, yaşadığım zorlukları ve bunların bende oluşturduklarını özgürce yaşamamam bekleniyor.


Bütün bunlara bir de kadınlık, erkeklik gibi kurguları ve diğer toplumsal ezberleri eklediğimizde işler iyice çetrefilleniyor. Üstümüze düşen toplumsal cinsiyet rollerini ve diğer rolleri bizim için uygunluklarını tartmadan, farkındalıksız bir yerden taşımaya çalıştığımız takdirde bunların altında eziliyor ve kayboluyoruz. Oysaki bir adım yana çekilmemiz ve yere düşmeleri çoğu zaman daha iyi bir seçenek olabilir. Hiçbirimizin birtakım toplumsal normlar çerçevesinde ezbere davrandığı bir yaşam sürdürmesi gerekmiyor. Herkesin getirdiği bambaşka armağanlar, güzellikler var ve bunları olabilecek en otantik bir yerden yaşama sunmak için buradayız.


Tek bir gerçek görevimiz var, kendimiz olmak. Her bir an daha çok özümüze ermek, merkezimize yaklaşmak... Ve burayla temas ettiğimiz ölçüde dışarıya da bunu yansıtmak. İşimiz çok basit ve bir o kadar da zor. İnsan zihninin karmaşıklığı onu basit olandan uzaklaştıran, basiti değersizleştiren bir kültür yaratmış ve her geçen gün daha fazla karmaşıklık, daha fazla bilgi, daha fazla deneyim bombardımanına uğradıkça bir açıdan iyice zorlaşıyor bu işi icra etmek.


Öte yandan kolektif bilincin yükselişi, modern teknolojinin işleri karmaşıklaştırırken bir yandan da birbirimizi bulmamızı bu kadar kolaylaştırması gibi etkenler kendin olma yolculuğuna girmek için bolca fırsat da sunuyor ve önümüzde sayısız seçenek beliriyor. Çok fazla deneyim girdabına girmeden ama çekildiğimiz araçları, yöntemleri, gelenekleri deneyerek bunlardan bize uyanları ele almak ve oradan yürümek iyi fikir gibi görünüyor bana.


Ve bütün bunları topluluk desteği ve şahitliğinde deneyimlemek... İçine doğmamış olduğumuz ve özlemini çektiğimiz kabilelerimizi bulmak, oluşturmak ve hep birlikte büyümek... İçe doğru genişlemek ve dışarıda da bunu yaşamak...


Bunu gerçekleştirdiğimiz ölçüde gerçekten yaşıyoruz; aksi takdirde sahnede rol yapmaktan öteye geçemiyoruz.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.