Aynalama empati yapmak değil!
-Ne zaman aynalama yapsam benim çocuk kulaklarını kapatıyor. Bu aynalama işi bizim çocukta işe yaramıyor.
-Benimki de bana "anne giiiit" diye bağırıyor. Galiba ben bu işi beceremiyorum.
-Benim oğlan, tam ergen ayakları. Bana terapistlik taslama anne diye kapıyı üstüme kapatıyor.
Ebeveyn olarak kendimize sormamız gereken temel soru "neden aynalama yapıyoruz" olmalı önce. Çocuğumun o anki uygunsuz davranışı sona ersin, ya da içinde bulunduğu ruh durumu değişsin gibi bir beklentiyle doğru cümle kurma arayışına girdiğimizde aslında empatiyi kaybediyoruz. Karşımdaki kişi gerçekten anlaşılmadığını tecrübe ettiğinde ona kendimi savunmanın hiç bir anlamı yok. Çocuğum anlaşılmadığını ister kulak kapatarak, ister kelimeleri, ister duygularıyla söylesin; ebeveyn olarak işim önce durup kendime bakmak. Ne oluyor da onun dünyasına giremiyorum, ne oluyor da onun ne hissettiğini anlamakta zorluk çekiyorum!
Çoğu zaman aynalamanın ebeveyne ait bir araç olduğunu unutup, aynalamanın empati yapmak olduğu yanılgısına düşüyoruz. Oysa çocuk empatiyi aynalama yapılmakla değil, ebeveyni tarafından gerçekten anlaşıldığını tekrar tekrar hissettiği tecrübeler bütünüyle öğrenir.
Çocuk yaşadığı durumun, duygunun başkası tarafından gerçekten hissedildiğini tecrübe ederse kendisinin kim olduğunu fark etmeye ve kendisini bir obje değil de bir birey olarak görmeye başlar. Böylece kaygı gibi duygulardan başlayarak iç duygu durumu dahil dış davranışlarını da kontrol etmeyi öğrenme sürecine girer.
Kısaca; çocuğumuzun bize ya da başka bir çocuğa empati göstermesini bekliyorsak önce onun bizim tarafımızdan anlaşıldığını hissetmesi gerekiyor. Başkalarının duygularını bilmek ve hissetmek iki farklı tecrübe. Bilmek beynin bilişsel becerisinden, hissetmek ise duygusal alanından geliyor. Çocuk bir başkasına empati verebilmek için önce bunu kendisi tecrübe etmeli. İlkokul yaşında başkasının yerine kendini koymanın ne olduğunu bilebiliyor çocuk; ancak bunu gerçekten hissetme becerisi ebeveyni ile doğumdan itibaren başlayan uyumlanma dansı ile öğreniliyor.
Çocuk "anne beni anlamıyorsun, anne beni duymuyorsun" dediğinde bu onun gerçeği. Sözcüklerle girdiğim kendimi savunma yöntemlerim sadece onu ne kadar anlamadığımı daha da fazla kanıtlamaktan öteye gitmiyor. Gerçekten anlaşıldığımızı hissettiğimiz dost sohbetlerini hatırlayalım. Dostun bize ne söylediği değil, bizi nasıl dinlediğidir duyguda kalan. Bir gözüm saatte, bir elim telefonda dinleme olmaz.
Anlaşıldığını, duyulduğunu iç dünyasında tecrübe eden çocuk, büyüdükçe bunu, başkasını derinden anlayacak bir kapasiteye dönüştürür. Ve böylece başkasının duygusunu acıtmaktan kaçınır. Bu; ebeveynin ona "bak sen böyle yapınca arkadaşının canı acıdı" diye söze dökmesi ile hissedilmez. Bu cümle ile empatiyi çocuk sadece fikir olarak duyar. Bilinçli ya da bilinçsiz "Anneni üzme, beni kızdırma" gibi otomatik kelimeler gelişim süreci içinde çocuğun tecrübe etmediği bir şeyi ondan beklemek şeklinde anlamsızdır. Bu cümlelerden önce çocuk; yaşamının ilk 5-6 yılında empatinin ne olduğunu deneyimlemelidir. Empati yakalanır, öğretilmez.
Empati duygusu önce, anne bebek arasındaki o ilk iletişimde, o ilk göz temaslarında başlar gelişmeye. Birileri duygularımıza uyumlandığında kim olduğumuzu öğreniriz. Farklı bir birey olmanın temelleri önce başkası tarafından hissedilmekle başlar. Kendini anlamak önce başkasının beni anlamasından geçiyor. Anne ağlayan bebeğinin ihtiyacını anlamak adına yanına gelip "benim güzel bebeğim, karnın mı acıktı, anne burada" derken, söylediklerinden çok değişen yüz ifadesi, değişen beden dili, değişen ses tonu, ve mimikleri bebeğinin empatiyi hissetmesine ön ayak oluyor. Uyumlanma olmadan duygusal beynin hissetme becerisi gelişmiyor.
Ebeveynin bir eli bilgisayarda, bir eli çocukta "seninleyim, buradayım" demesinin bir anlamı yok. Çocuğun anne tarafından anlaşıldığını derinden hissetmesi gerekiyor. Annenin bunu çocuğa yansıtabilmesi için önce kendisinin iyi bir duygu alanında olması önemli. Kafasında yarının iş sorunları, elinde telefonu ile bunu yapamaz. Kaygılı, öfkeli, dalgın bir anne çocuğu ile uyumlanamaz. Uyumlanma için önce annenin kendi iç duygu durumunu dengeye getirmeye ihtiyacı var.
İşte bu yüzden aynalama empati yapmak değil. Empati çocuğun dünyasına girebilmek için bir süreç. Aynalama ise bu dünyaya girmeye yardımcı olan bir araç. Ebeveyn aynalamayı bir araç olarak kullanır. Hatta oyun gibi başka araçlar da kullanır. Aynalama çocuk için değil, ebeveyn için gerekli. Ve sadece ebeveyne daha fazla empati gösterebilmesi için yardımcı. Hepsi bu.
Çocuk anlaşıldığını hissettikçe, zamanla, "annem bugün işte zor zaman yaşadı, şu anki duygusunun benimle ilgisi yok" algısını anlama becerisi kazanıyor. O yüzden 2 yaşındaki bir çocuğa "anne işe gidiyor, para kazanacak, çalışması lazım" gibi bilişsel ifadelerin bir etkisi yok. Çok yoğun bir günden sonra eve gelip, "önce üstümü değiştirmeme neden izin vermiyor bu çocuk" diye yaşından fazla bir empati beklemenin de bir anlamı yok.
Ebeveyn olarak işim; tüm gün beni görmeyen ufaklığın kapıdan içeri girdiğim ilk an bana sarılmaya olan ihtiyacını, kirli olduğunu düşündüğüm iş kıyafetlerimin önüne koyabilmek. Ebeveyn olarak işim; çocuğuma yemeği, yıkanmayı, uyumayı, giyinmeyi bir görev bilinci ile değil bir ilişki dinamiğinde sunabilmek. Ebeveyn olarak işim; empatinin aynalamanın çok ötesinde bir şey olduğunu, bunun sessizliğin içinde, kelimelerin olmadığı bir yerde, kimi zaman sadece bir bakışın içinde var olduğunu bilen iç bilgeliğimi dışa çıkarabilmek. Ebeveyn olarak işim; empati kovamı çocuğumla değil eşimle, dostlarımla, kimi zaman beni anladığını hissettiğim başka annelerle doldurmam gerektiğini kendime hatırlatabilmek.
Sevgiyle...
YORUMLAR