Yeşim ayakkabılarını çıkarmak için eğilince Bahadır güldü.
“Çok tatlısın. Gerek yok çıkarmana.”
Bir eliyle kolundan hafifçe tutup kalkmasına yardım ederken, diğer eliyle Yeşim’in çantasına uzandı. Genç kızın bir refleksle çantasını geri alıp koluna takması Bahadır’ın dikkatinden kaçmadı. Yüzü kızaran Yeşim, saçını kulağının arkasına iterken Bahadır işi şakaya vurmaya çalıştı.
“Küçük kızların çantaları çok kıymetlidir.”
Parmağıyla Yeşim’in burnuna hafifçe vurdu.
Dört tahta kirişin desteklediği geniş salona, ahşap ve beyaz hâkimdi. İki koltuk, deri kanepe, tahta masanın altındaki halı ile iki küçük yolluk beyazdı. Bahadır salonun ortasında durup ceketini çıkarırken Yeşim’e sordu.
“Ne içersin?”
“Su.”
“Sadece su mu?”
“Evet.”
“Öyle olsun bakalım.”
“Buz ister misin?”
“İyi olur.”
Mutfaktan elinde bir bardak buzlu suya döndüğünde, Yeşim çantası kucağında koltuğa oturmuştu. Bahadır ona suyunu verdikten sonra elinde içkisiyle kanepeye yayıldı. Bacak bacak üstüne atıp kolunu kanepenin arkalığına uzatıp Yeşim’e baktı.
“Rahat mısın?”
“Evet.”
“Filmi oradan mı izleyeceksin?”
“Evet.”
“Çantan dizlerinin üzerinde?”
Bahadır’ın dozu artan ısrarından huzursuz olan Yeşim koltukta küçüldü.
“Böyle iyiyim ben.”
Bahadır gülerken cam sehpa üzerine bıraktığı telefonuna mesaj geldi.
“Artık çıtırlarla takılıyorsun ha...”
İki haftadır sessizliğini koruyan gizemli numara, yeniden harekete geçmişti. Bahadır’ın yüzünde beliren gerginlik, yerini kibirli bir tebessüme bıraktı. Elindeki cam bardağı Yeşim’e doğru kaldırıp,
“Şerefine” dedi.
Yeşim gülümsemekle yetindi. Ardından banyoya gitmek için izin istedi. Bu, genç kızın çantasındaki ikinci telefona göz atmak isteyen Bahadır’ın beklediği andı. Ne var ki Yeşim, yerinden kalkarken çantasını da aldı. Bahadır ona üst kattaki banyoya kadar eşlik etti.
Salona dönen Yeşim, Bahadır’ın önünde ayakta durdu. Eliyle içeceğini işaret ederek sordu.
“Bana da bir tane hazırlayabilir misin?”
Bahadır kurnazca gülümsedi.
“Elbette.”
Bahadır, misafirinin içeceğini cam sehpaya telefonunun yanına koyup kanepeye oturdu. Arkasına yaslanıp eliyle yanını gösterdi.
“Buraya gelmez misin?”
Yeşim yanına geçti. Fermuarı açık çantasını aralarına koyunca, ev sahibi bir kahkaha patlattı.
“Sınırlarım var diyorsun. Öyle olsun bakalım.”
Yeşim’in gözlerinin içine bakar halde bir şeyler söylemeye hazırlanırken, telefonuna ikinci kez mesaj geldi.
“İster misin şimdi eski çıtırlardan biri çalsın kapıyı. Olur mu olur!”
Bahadır mesajı okurken Yeşim içeceğini döktü.
“Ah çok özür dilerim.”
Yüzü kıpkırmızı kesilen genç kız yerinden fırladı.
“Havlu getirebilir misin bana?”
“Önemi yok. Mutfaktan hemen alıyorum.”
“Bahadır... Büyükçe bir havlu daha iyi olur. Banyodan...”
“Tamam.”
Bahadır gözden kaybolur kaybolmaz, Yeşim hemen onun telefonunu aldı. Ekranı açık bıraktığı için şifre girmek gerekmiyordu. Birkaç parmak hamlesiyle mönüde arama yapıp Bahadır’ın telefonunu yerine bıraktı. Çantasından eski, mavi telefonu çıkarıp fısıldayarak, hattın ucunda bekleyene konuştu:
“Telefonunda yok. İkinci etaba geçelim.”
Bahadır salona girerken, Yeşim telefonunu çantasına henüz bırakmıştı.
“Telefonda mıydın?”
“Evet, annem aradı da... Geç kalmam dedim.”
“Hemen çıkacak mısın?”
Yeşim üzerini silmeye çalışırken cevap verdi.
“Hayır. Bir film izleyelim istiyordum, ama ismini unuttum. İnternete girmek için bilgisayarını kullanabilir miyim?”
“Elbette.”
Birazdan zilin çalacağından habersiz Bahadır, dizüstü bilgisayarını açtı. Yeşim filmi ararken zil çalınca birden ürkmüş gibi döndü. Aynı anda Bahadır’ın telefonunun ekranı aydınlandı.
“Binanın girişinde sana bir sürpriz var. Gelmezsen eve teslim!”
Derin bir nefes alan Bahadır, sakin görünmeye çalışarak Yeşim’e dedi ki:
“Hemen dönüyorum, sen rahatına bak.”
Bahadır dış kapıyı kapatır kapatmaz, Yeşim çantasından bir kablo ve hard disk çıkardı. Kablonun bir ucunu bilgisayara, diğer ucunu hard diske takıp bilgi aktarma işlemini başlattı. Mavi telefonu aldı, hattın ucunda bekleyene:
“Aktarıyorum. On dakika filan sürer. Sen onu mesajla oyala biraz.”
Binanın giriş kapısında bir sağa bir sola bakan, ancak kimseyi göremeyen Bahadır, mesaj gönderen numarayı aradı, ancak cevap veren olmadı. İçeri girmek için geriye doğru bir adım attığında mesaj geldi:
“Ne o, acelen mi var?”
Bu esnada salondaki dolaba bakınan Yeşim, elinde mavi telefonla Bahadır’ın üst kattaki yatak odasına çıkıp hızla çekmeceleri taradı.
“Görünürde bir şey yok. Önce bir bilgisayarına bakalım da...”
Yarım saat sonra Bahadır eve geri dönmüştü.
“Affedersin” dedikten sonra bilgisayarın başındaki Yeşim’e gönülsüzce sordu:
“Bulabildin mi aradığın filmi?”
“Buldum ama Bahadır annem bir kere daha aradı. Başka bir gün izlesek benim için daha iyi olur?”
Rahatlayan Bahadır,
“Tamam tatlım nasıl istersen, seni bırakayım” dedi.
Ancak Yeşim itiraz etti.
“Hiç gerek yok. Akşam trafiğine takılmayalım şimdi. Ben metroyla giderim.”
“Öyle diyorsan...”
Yeşim çıktıktan sonra Bahadır, her an mesaj gelecekmiş gibi tetikte, gün batımına kadar pencere önünde bekledi. Çalan telefonunun ekranındaki isim onu rahatlattı.
“Al-loo... Ne haber?... Evet, evet... Müsaitim. Oooo... Yeni mi? Üç gün mü?... Hah hahhah... Tamam... Aman dikkat! İşle aşkı karıştırmamak lazım... Tamam tamam... Madem beni de düşünmüşsünüz.. Geliyorum, yarım saate sendeyim. Beraber çıkarız.”
Atalay yeni sevgilisiyle tanıştırmak için Bahadır’ı evine davet ediyordu. Söylediğine göre yanında güzel ve yalnız bir arkadaşı daha vardı. Bahadır aynada kendine bakarken mırıldandı:
“Yıldızlar bu gece benden yana.”
Yıldızların kimden yana olduğunu anlamasına sadece iki saat vardı.
9. bölüm 29 Mayıs 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...
YORUMLAR