Aşktan beklentimiz, en büyük hazların kaynağı olmasıdır genelde. Ancak gerçekte aşk, ızdıraba giden en güvenilir rotalardan birisidir. Acı formlarının çok azı, ilişkilerde tecrübe ettiklerimizden daha şiddetlidir. İlişkiler söz konusu olduğunda yaptığımız en vahim hatalardan biri, ilişki konusunda daha fazla iyileşemeyeceğimizi ya da daha fazlasını öğrenemeyeceğimizi düşünmemizdir. Bu yeni yılda, “romantik realizm” olarak adlandırılabilecek duygusal bir beceriyi geliştirmek adına bir şeyler yapabiliriz. Romantik realizm, kişinin aşktan beklentileri yüzünden, kötü sebepler olmaksızın neden hayal kırıklığına uğrayacağı konusunda farkındalığa ulaşması olarak tanımlanabilir. Aslında her şeyde olduğu gibi, bir insanı sevme konusundaki becerilerimizi de geliştirebiliriz. Genel olarak şunları başardığımızda ilişki yaşamaya hazırız demektir:
Mükemmelliğin gerçek dışı olduğunu kabul ettiğimizde
Daha en başından, birlikte olacağımız hiç kimsenin mükemmel olamayacağını kabul etmemiz gerekiyor. Kusurlarının özelliklerini de kavramak gerek: nasıl sinir bozucu ya da zor olacaklarını, bazen mantıksız davranacaklarını ya da anlayışsız olacaklarını. İnsanoğlu, kusurlu bir türdür; kimle birlikte olursanız olun, o kişi, ciddi ve derin bağlamlarda, temelinden kusurlu olacaktır. Galaksideki herhangi bir yaratıkla ideal bir ilişki yaşayabileceğiniz fikrini öldürmeniz gerekiyor. Çünkü yalnızca “yeterince iyi” bir ilişki içerisinde bulunabilirsiniz.
Sevdiğimizi değil, sevgiyi suçlamayı öğrendiğimizde
İlişkide güçlükler ortaya çıktığında, çoğu zaman sersem bir insanla birlikte olduğumuz fikrine kurban düşeriz. Üzüntü, bir başkasının suçu olmalıdır; doğal olarak suçun, partnerimizde olduğu sonucuna varırız. Daha gerçek, ama daha karanlık olan sonuçtan uzak durmaya çalışırız: neredeyse hiç kimsenin başaramadığı çok zor bir şeyi yapmaya çalıştığımız sonucundan. En ekstrem sonuç olarak, ilişkiyi çok erken bitirme kararı alırız. İlişki konusundaki genel fikirlerimizi şartlara göre uyarlamaktansa, umutlarımızı, bir önceki partnerle yaşadığımız sorunların hiç birisiyle karşılaşmayacağımıza inandığımız yeni insanlara bağlarız. Daha gerçek, ama anlaşılması daha zor olan hedefi, sevgiyi suçlamamak adına, sevdiğimizi suçlamayı tercih ederiz.
Aşkın, partnerlerimiz üzerine gerçek dışı talepler yüklediğini fark ettiğimizde
Romantik idealler, partnerimize karşı herkese olduğundan çok daha nazik olacağımızı farz eder. Onu seçmemizin sebebi, ona olan sevgimiz; dolayısıyla ilişki boyunca en nazik ve en yumuşak yanlarımızı ortaya çıkarırız. Ona karşı, arkadaşlarımıza kıyasla çok daha nazik oluruz. Arkadaşlarımızı severiz; ancak partnerimize âşık oluruz.
Ancak gerçek, üzücü bir şekilde farklıdır. İşler plan doğrultusunda ilerlediğinde, bir tür âşık canavara dönüşmeye meyilliyiz. Gezegendeki herhangi bir insana kıyasla, partnerimize karşı kayda değer bir şekilde daha kaba oluruz. Bu kötü davranışın sebebi nedir peki? Öncelikle, riske girecek çok fazla şey var; tüm hayatımız tehlikede. Arkadaşlar, akşam yanımızdadırlar; karşılıklı mücadelelerimiz, düzgün bir restoran belirleme gerekliliğinden öteye gitmez genelde. Ancak işler iyi giderse sevdiğimiz kişi, üstlendiğimiz en karmaşık şeylerden bazılarına dâhil olur: ondan sevgilimiz olmasını, dostumuz, sırdaşımız, bakıcımız, finansal danışmanımız, şoförümüz, sosyal eşimiz, seks partnerimiz olmasını isteriz. Onunla birlikte, bir ev alabilir, çocuk yetiştirebilir, yaşı büyük ebeveynlere bakabilir, kariyer yönetebilir ya da tatillere gidebiliriz. İş tanımı o kadar uzun ve talepkardır ki standart istihdam pazarındaki hiç kimse, talepler karşısında mükemmel şekilde işleyemez. Birisine bizimle birlikte olmasını söylemek, onu imkânsız derecede talepkar ve zalim bir şeyin içine çekmeye dönüşür.
Sevilmektense sevmeye hazır olduğumuzda
İşe, yalnızca sevilmeyi bilerek başlıyoruz. Çok yanlış bir şekilde, normun böyle olduğunu düşünüyoruz. Ebeveyn çocuğun gözüne, onu sürekli rahatlatmaya, beslemeye, eğlendirmeye, temizlemeye, ona yol göstermeye hazırmış gibi görünüyor – daima sıcak ve neşeli kalacak şekilde. Ebeveynlerin çoğunluğu, dişlerini sıktıkları, gözyaşlarına boğuldukları, çocuk bakmakla geçen bir günün sonunda kıyafetlerini çıkaramayacak kadar yorgun oldukları anlardan pek bahsetmez. Sevilme arzumuzu bir kenara bırakmayı, bunun yerine sevmeyi öğrenmeye çalışmamız gerekiyor.
İlişkilerin yönetim gerektirdiğini kabul ettiğimizde
Romantik kişi, ilişkileri içgüdüsel olarak duygular bağlamında görür. Ancak bir çiftin uzun vade için bir araya gelmesi, küçük çapta bir işletmenin işleyişi ile çok daha fazla ortak noktaya sahiptir. Çift, görev listesi hazırlamalı, temizlik, yemek, ev bakımı, bütçe gibi konuları çözmelidir. Bu aktivitelerin hiçbirisi, mevcut toplum oluşumunda herhangi bir cazibeye sahip değildir. Bunları yapmak zorunda olan kişilerin, bu işlerden nefret etmeleri, bu durumda kaldıkları için hayatlarında bir şeylerin ters gittiğini düşünmeleri olasıdır. Ancak bu görevler, sürdürülebilir sevgi bağlamında romantiktir aslında ve başarılı bir ilişkinin temeli olarak görülmelidirler.
Sevgi ile seksin hem birbirlerine ait olduklarını hem de olmadıklarını anladığımızda
Genel görüş, aşk ile seksin uyum içerisinde olacağı algısı yaratır. Ancak gerçek şu ki uyum, birkaç aydan, maksimum bir-iki yıldan fazla sürmez. Hiç kimsenin suçu değil bu. İlişkilerde uzun vadede farklı kaygılar oluştuğundan (partnerlik, yönetim, başka bir nesil gibi), seks konusunda sıkıntıların yaşanması muhtemeldir. Dolayısıyla cinsel hayatta ciddi bir yavaşlamaya razı olabildiğimizde, uzun vadede bir ilişkiye hazırız demektir.
Uyumlu olmadığımızı fark ettiğimizde
Doğru kişinin, zevklerimizi, ilgi alanlarımızı ve hayata karşı genel tavrımızı paylaştığımız bir insan olmasını bekleriz. Kısa vadede doğru olabilir bu. Ancak bir zaman sonra, bu uyumluluk, çarpıcı bir şekilde solmaya başlar; kaçınılmaz bir şekilde farklılıklar ortaya çıkar. Bizimle gerçekten uyumlu olan insan, zevklerimizi paylaşan değil, zevklerdeki farklılıkları zekice aşabilen insandır. Farklılıkları hoş görme kapasitesidir doğru insanın gerçek işareti. Uyumluluk, aşkın başarısıdır; önkoşulu değil.
YORUMLAR