Hızlı moda endüstrisi, yani giyeceklerin de tıpkı fast-food restoranlarındaki yiyecekler gibi çok hızlı üretilip tüketilmesi, gezegenimize geri dönüşü olmayan zararlar veriyor. Yılda yaklaşık 100 milyar kıyafet üretiyor, aynı yıl bu miktarın %85’i çöplüklere atılıyor.
Ancak modanın doğaya verdiği zarar, aşırı miktarda üretilen çöplerden ibaret değil ne yazık ki. Moda endüstrisi, tüm dünyadaki gaz emisyonlarının %10’undan sorumlu. Karbon ayakizi bakımından düşündüğümüzde tekstil sanayii, tüm dünyadaki uluslararası gemi ve uçak seyahatlerinden daha fazla karbon salınımına sebep oluyor.
Önümüzdeki 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun 2 milyar daha artacağı öngörülüyor. Bu hızlı çoğalmanın yanı sıra, küresel ısınmanın önüne geçebilmek için bizim acilen, 10 yıl içerisinde, total gaz emisyonlarını %55 oranında azaltmamız gerek.
Ülkemizde de her yıl hasat zamanında birçok çocuk işçi pamuk tarlalarında çalışıyor
Hızlı moda endüstrisine yetişebilmek için pamuk tarımı da inanılmaz bir hızla modifiye edilmiş durumda. Daha fazla ve hızlı ürün alabilmek için genetiği değiştirilmiş (GDO) pamuk üretimi had safhaya ulaştı. Kullanılan ilaçlar ve kimyasal gübreler de toprağa ve çiftçilere geri dönüşü olmayan zararlar veriyor. Ünlü çevre aktivisti ve yazar Vandana Shiva’nın açıkladığına göre, son 16 yılda 250 binden fazla çiftçi intiharı kayda geçirildi. Yıllarca zehirli ilaçlarla toprağını yok eden köylüler, büyük markaların hammade talebine asla yetişemiyor ve kendilerini geçindirecek kadar bile para kazanamıyor. Üstelik zehirli kimyasallar doğum anomalileri, kanser ve nörolojik hastalıkları inanılmaz ölçüde artırmış durumdayken güvencesiz çalışan işçiler, kendilerini hasta eden bu sisteme karşı da tamamen savunmasız.
Yalnızca pamuk tarlalarında veya kıyafet üretiminde çalışanlar değil, bu kıyafetleri kullananlar da aynı kimyasallardan etkilenme riski altında. Son yıllarda artan bazı cilt kanseri türlerinin kumaşlarda kullanılan kimyasallarla ilişkili olabileceği düşünülüyor.
Denizler ve nehirler moda kurbanı
Aynı zamanda kumaş üretiminde kullanılan su miktarı da bilinenin çok üzerinde. Moda endüstrisi, dünyada su tüketen ikinci en büyük endüstri olarak karşımıza çıkıyor. Bir insanın 3,5 yıl boyunca içebileceği su miktarı, tek bir pamuklu tişörtün üretiminde kullanılıyor. Özbekistan’da kıyısında pamuk üretimi yapan tarlalar yüzünden, Aral Denizi’nin 50 yıl içinde tamamen kuruması bekleniyor.
NASA’nın 2000 yılında çektiği soldaki fotoğrafta, 1960 yılından beri denizin ne kadar kuruduğu görülüyor. Sağdaki ise 2014 yılında çekildi.
Yeraltı sularının tüketilmesi bir tarafa, boyama ve ağartma işlemlerinden sonra doğaya salınan zehirli atıklar da yine ‘üçüncü dünya ülkelerinde’ birçok nehri kurutmuş ya da yanına yaklaşılmaz hale getirmiş durumda. Moda endüstrisi, tüm dünyada suların kirlenmesinden %20 sorumlu.
Dhaka, Bangladeş yakınlarında bir tekstil boyama fabrikası yakınlarındaki göl
Modanın çevreye verdiği zarar, üretim sırasında ortaya çıkan sorunlarla da bitmiyor. Özellikle polyester kumaşlarda bulunan mikrofiberler, biz kıyafetlerimizi çamaşır makinelerinde yıkadığımızda atık sulara karışıyor, atık su artıma tesislerini çözülmeden geçerek denizlere ulaşıyor ve suların kirlenmesine, balıkların yok olmasına neden oluyor. Hatta yediğimiz bazı balıkların sistemlerinde de mikrofiber kalıntıları bulunduğunu gösteren yeni araştırmalar mevcut. Düşünmeden doğaya saldığımız zararlılar, her zamanki gibi, gelip yine bizi bulabiliyor.
Dev bir kıyafet çöpü yığını
Tüm dünyada bir yıl içerisinde yaklaşık 100 milyar adet kıyafet üretiliyor. Üretilen tekstil ürünlerinin %85’i çöplüğe gidiyor. Hayır kurumlarına bağışlanan giysilerin ise yalnızca %10’unun ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabildiği bilinirken, Batı ülkelerinin kıyafet çöpü çoğunlukla Haiti gibi gelişmemiş ülkelere yığılıyor. Öyle ki, Afrika ülkeleri yakın zamanda uluslararası ikinci el kıyafet alımını yasaklayan bir kanun tasarısı için ortaklaştı. Birçok ülkede zengin Batılı ülkelerden gelen ‘çöp’ kıyafetler nedeniyle yerli üretimler tamamen durmuş durumda. Üstelik kültürel olarak kendilerine uygun olmayan kıyafetlerle ne yapacağını bilemeyen halk da hem maddi, hem de manevi bir yükün altında.
Doğaya bırakılan giysi çöpleri, içerdikleri pamuğun yanı sıra polyester ve petrol kökenli diğer maddelerin yanı sıra, boyamada ve ağartmada kullanılan kimyasalları da üzerinde taşıyarak, yüzlerce yıl içinde yok olabiliyor. Bu süreçte elbette giysilerin taşıdığı zararlı maddeler de toprağa, havaya ve suya karışıyor.
Tek başımıza moda endüstrisinin çevreye verdiği durduramayabiliriz ama en azından bilinçli bir tekstil tüketimi sayesinde, hayatımızdan bu zararlı kimyasalları uzaklaştırabilir ve doğaya sistemli bir şekilde zarar veren bu endüstriyi beslememeyi seçebiliriz.
YORUMLAR