X

Fibromiyalji nedir?

Fibromiyalji, vücudun neredeyse tamamında görülen kas ağrıları, baş ağrısı, sürekli yorgunluk ve halsizlik, uyku düzensizliği ve benzeri belirtilerle ortaya çıkan ve dünya nüfusunun yaklaşık %3 ila %6’sını etkileyen bir sendromdur. "Yumuşak doku romatizması" olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu (FMS), en çok iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor.


Çocuklukta yaşanan stres, fibromiyaljiyi körüklüyor

Bilimsel çalışmalar, fibromiyalji hastalarının stresli dönemlerde FMS belirtilerini daha yoğun bir şekilde deneyimlediklerini ortaya koyuyor. Ancak günlük hayatta yaşanan stres kadar, geçmiş dönemlerde uzun süre strese maruz kalmış olmak, stresli ve travmalı çocukluk hikayeleri de fibromiyalji belirtilerinin yoğunluğunun ve sıklığının artmasında etkili.


Özellikle çocukluk döneminde aileyle yaşanan çatışmalar, kendini ifade edememek, stresli ortamlara maruz kalmak, uzun vadede nöroendokrin sistemi etkileyerek ilerleyen yaşlarda da stresle baş etmeyi zorlaştırıyor. Yaşanan travmalar, sağlıklı stres yönetimi stratejileri geliştirme becerisini zayıflatıyor ve zamanla stres kaynakları ortadan kalksa bile, karşılaşılan yeni ve daha küçük stres kaynaklarıyla baş etmek zorlaşıyor.


Araştırmalar, maruz kalınan her yeni stres faktörünün git gide nöroendrokrin sistemi daha da zayıflattığını ortaya koyuyor. Bu durumda vücutta stres hormonu olarak bilinen kortizol hormonu salınımı da artıyor. Psychoneuroendocrinolgy Dergisi’nde 2006 yılında yayınlanan bir araştırma, erken kronik stres deneyiminin fibromiyalji ağrılarını önemli ölçüde arttırdığını açıkça ifade ediyor. Aynı şekilde, 2009 yılında özellikle kadınlarda görülen FMS üzerine yapılan ve Stress and Health Dergisi’nde yayınlanan bir araştırma da, çocukluk stresinin fibromiyalji ile baş etmeyi zorlaştırdığını kanıtlıyor.


Stres-fibromiyalji döngüsünü kırmak için ne yapmalı?

Fibromiyalji hastalarının çoğu, stresli durumlarda ağrılarının ve yorgunluk belirtilerinin arttığını bildiriyor. Stresle baş etme yöntemleri geliştirmek ve uygulamak çoğu zaman bu belirtilerin hafiflemesine yardımcı olsa da, araştırmaların da gösterdiği gibi çocuklukta maruz kalınan stresin etkilerini azaltmak için gündelik çözümlerden fazlası gerekiyor.


Psikolog, psikiyatrist veya psikoterapistler, geçmiş yaşantıda maruz kalınan stresin etkilerini keşfetmek ve tedavi etmek için çeşitli yöntemler önerebilirler. Güvenilen bir uzmanla çalışmak, stres sorununun kaynağına inerek geçmişte yaşanan bazı olayların veya maruz kalınan durumların şimdiki hayatımızı nasıl etkilediğini keşfetmek için güvenli bir yol.


Özellikle çocukluk döneminde bastırılmış duygularla veya baskıcı ebeveynlerle büyüyen, çeşitli çocukluk travmalarına sahip kişiler, psikoterapi ve benzeri yöntemlerle sorunun kaynağına inip travmalarını şifalandırabilir, bu sayede fibromiyalji ile ortaya çıkan şikayetlerini de önemli ölçüde azaltabilir. Konu ile ilgili görüşlerini almak ve terapi yöntemleri ile ilgili detaylı bilgiler edinmek için Uzman Psikolog Merve Otçeken’e danıştık.



“Beden konuşmak isterse kimse susturamaz!”

Gestalt terapi ekolüne göre kişiler varoluşlarını fiziksel, duygusal, zihinsel ve tinsel (enerjisel) olmak üzere 4 boyutta ortaya koyarlar. Psikolog Merve Otçeken, fibromiyaljinin kendini daha çok fiziksel ve zihinsel varoluşlar ile ortaya koyabilen kişilerde görüldüğünü ifade ediyor ve ekliyor: “Özellikle çocukluk çağında büyüdüğü evde duygusal ihtiyaçlarına istediği oranda karşılık bulamayan; öfke, üzüntü, keder ve yas tutma gibi hallere pek de yer verilmeyen, her şeyin kontrol altında tutulduğu, iyilik halinde ısrarcı veya kendisi duygusal olarak gelişmemiş ebeveynlerle büyürken, kişi duygularını bastırmayı öğrenir. 'Bu duygulara yer yoksa, onları yok etmeli, yönetmeli, kaldırmalı, kimseye göstermemeliyim' inanışını benimser. Fakat o duyguların fiziksel kayıtları bedende kaybolmaz. Veya bu aile tipinden bağımsız veya birlikte çocukluk çağı travmaları hakkında hiçbir fikri olmayan, bu konu üzerinde ruhsal ve bedensel dışavurum çalışmaları yapmayan, mükemmeliyetçi, kendinden yüksek standartlarda beklentisi olan kişilerde ise sıklıkla karşımıza çıkar.”


Kendisi de Gestalt yaklaşımıyla çalışan ve EMDR gibi yöntemler kullanarak danışanlarıyla travma üzerine çalışan Merve Otçeken, “beden konuşmak isterse kimse susturamaz” diyor. Bedenin yüzeye çıkardığı sinyalleri dikkate alıp bunu şifalandırmaya niyetlenen kişilerin özellikle travma terapisi eğitimi almış, EMDR tekniğini kullanabilen bir uzmanla çalışmalarının travmaları şifalandırabileceğini ve travmalardan özgürleştikçe de fibromiyalji semptomlarının tamamen iyileşebileceğini ifade ediyor.


Peki, travmalar nasıl oluyor da bedensel ağrıları daha da kötüleştirebiliyor? Merve Otçeken, fibromiyalji ve migren ağrılarının ifade bulmamış, dışavurulmamış çözümlenmemiş travmalardan kişiyi uzak tutan şemsiyeler veya çatılar olarak düşünülebileceğini dile getiriyor: “Eğer cesaret edip, iç dünyadaki bedensel ve ruhsal kayıtlara bakıp onları yeniden işlemlersek bu iki psikosomatik içerikli duruma da savunma mekanizması olarak gerek kalmayacaktır. “


Merve Otçeken, fibromiyaljinin şifalandırılması için ayrıca şu yöntemleri de öneriyor: