X

Doğuştan ya da sonradan engelli olan kaç kişi tanıyorsunuz? Kaçıyla sokakta, alışveriş merkezinde karşılaşıyorsunuz? Çocuğunuzu okula almaya gittiğinizde kaç engelli çocuk görüyorsunuz?


Sizi sorularla boğmak istemezdik; ama sanırız, engellilerin sorunlarına ve yaşamlarına dikkat çekmenin başka bir yolu yok! Durup biraz düşünmemiz, sorgulamamız gerekiyor.


Türkiye nüfusunun % 12.9’unun engelli olduğu cümlesi, her on kişiden en az birinin engelli olduğu gerçeğini yüzümüze vurmakta. İstatistikler her on kişiden birinin engelli olduğunu söylerken ne yazık ki bu oran, toplumsal hayatımız içinde yer bulamıyor. Engellilerimiz ev içinde bir yaşama hapsoluyor.

Dikkatli bakınca bir engellinin özgürce dolaşabilmesinin imkansızlığını üzülerek fark ediyorsunuz. Sokaklar, toplu taşıma araçları, alışveriş merkezleri, mağazalar, tuvaletler, restoranlar, sinemalar…


Engellilerin yaşadığı zorluklar


Kaç okulda engelli bir öğrencinin eğitim-öğretimine devam edebilmesi mümkün? Asansörde, tuvaletlerde engelliler için ayrı bir kabin var mı? Fiziki koşulların dışında manevi baskıya ne demeli! Engelli bir çocukla çocuğunun aynı sınıfta olmasını istemeyen veliler var -Ne yazık ki böyle anne-babalar var- En kötüsü de onları dikkate alan okul yönetimlerinin olması!


En lüks sitelerden, alışveriş merkezlerinden kamusal alanlara çoğu yerde A’dan Z’ye amacına uygun bir düzenleme yok. Tekerlekli sandalye için yapılan rampaların hemen hemen hepsi belirlenmiş olan standartlara uymadığından işe yaramıyor. Toplu taşıma araçlarının hepsi engelliler için uygun değil. Çok azına tekerlekli sandalyeyle binilebiliyor. O çok az olan araçlar da, her güzergaha çalışmıyor. Bu durumda engelli birine, ‘Sen evinde otur, çıkma dışarı ya da git kendine araba al’ demiş oluyorsunuz!


Herhangi bir mekana engelli olduğunuzu düşünerek girin. Kapı eşiklerindeki yükseltiler, basamaklar, dar koridorlar, gereğinden fazla birbirine yakın yerleştirilmiş masalar ve daha birçok şeyin engelli bir insanı çıldırtabileceğini hemen fark edeceksiniz. Herhangi bir engele sahip olmadan hayatla baş etmek yeterince zorken engellilerin ve ailelerinin hayatlarını daha da zorlaştırmak hiç de doğru değil! Bizlere düşen, empati kurmak. Bu, hayatı hepimiz için yaşanılabilir kılar. Hatta onlardan daha çok onların yaşam hakları için savaşmak!


Anne-babaların duygu durumları


Anne-babalar genellikle çocuklarının durumuyla ilgili bir teşhis konulduğunda, kendilerini daha bir rahatlamış hisseder. Çünkü böylece neyle karşı karşıya olduklarını bilir ve çözüm için kolları sıvarlar. Kuşkusuz her anne-baba farklıdır; ancak çocuklarının engelli olduğu ilk teşhis edildiğinde benzer tepkileri verirler. Şaşırıp inanamazlar. Reddettikleri olur. Bütün bu, çok çeşitli duyguları hissetmek doğal. Anne-babalar durumu kabullendikçe duygu durumları da değişmeye başlar. Çocukları ve kendileri için kurdukları hayallerini, beklentilerini hatırladıklarında yaşadıkları hayal kırıklığıyla birlikte hem kendileri hem de çocukları için hüzün duymaya başlarlar.


Anne-babaların çocuklarının engelli olmasından ötürü kendilerini ya da başkalarını sorumlu tutmaları, kendilerini suçlu hissetmeleri, gelecekle ilgili korku duymaları da yaygın olarak yaşanılan bir durum. Ayrıca ebeveynler, çeşitli kaynaklardan ve kişilerden edindikleri bilgilerle zaman zaman çelişki ve kararsızlık içinde kalır.


Anne-babaların duygu durumu üzerinde etkili olan en önemli faktör, çocuklarının engelinin, çocuklarının ve kendi yaşamlarını genel anlamda ne kadar etkilediği. Ailenin sosyal yaşamının, iş yaşamlarının hatta hobilerinin ne kadar sekteye uğradığı, anne-babaların ruh hallerini belirler. Çocuklarının engeli nedeniyle yalnızlaşıp sosyal yaşamdan kendilerini dışlanmış, uzaklaşmış hisseden anne-babalar kendilerini doğal olarak tek başına kalmış ve çaresiz hisseder. Onların çevrelerinden alacakları olumlu, cesaretlendirici destek, içinde bulundukları durumu kabullenmelerine ve bu durumla başa çıkabilmelerine yardım eder.


Anne-babaların unutmamaları gerekir ki duyguların üzerine gitmek, onlarla yüzleşmek, yaşanılan durumu ve süreci kabullenmelerine ve kendilerini güçlü hissetmelerine yardım eder. Bir çocuğun ‘engeli’ ile yaşamayı öğrenebilmesi ve yaşama mümkün olduğunca pozitif bir şekilde devam edebilmesi, öncelikle anne-babasının hem durumu hem de duygularını kabullenmesiyle yakından ilgili.


Kardeşleri unutmamak gerek


Engelli bir kardeşe sahip olmak kardeş üzerinde çok büyük bir baskı yaratır. Kardeşlerin duygu durumları üzerinde yaşları, anne-babalarının tutumları ve ne kadar destek aldıkları önemli.


Kardeşinin engelini anlaması için


Çocuğunuzun ve kardeşlerinin duygularıyla başa çıkabilmelerine yardım edebilmek için onu, duyguları üzerine konuşması için cesaretlendirin. İnsanlar genellikle negatif duygulardan, onları dile getirmekten korkar. Dile getirememek aslında negatif duyguyu besler, büyütür ve etkisini artırır. Kullandığınız dilin her zaman basit ve anlaşılır olmasına, çocuğunuzun size soru sormasına izin verin.


Duygularla başa çıkmak






Anahtar kelime olumlu olmak, yaşamak


Engelli annesi olmanın ne gibi güçlükler taşıdığını belirttik. Peki, hayatınız ‘normal’ geçmeyecek mi? Tabii ki çocuğunuzun da sizin de yaşamınız iyi geçecek. İşte size birkaç küçük tüyo.