İntikam değil önlem zamanı…
Bir linç kültürü aldı başını gidiyor. Geçen cumartesiden beri medyanın basılı, görsel, dijital her halinde insanlar öfke kusuyorlar. Haklılar. Öfke, hele ki gözümüze tüm detaylarıyla sokulan hunhar bir cinayete duyulan öfke kadar insani bir şey yok… Lakin göze göz, dişe dişe, eziyete eziyet sloganlarının yerini aklıselime bırakmasının zamanı geliyor yavaş yavaş…
İdam geri gelsin, pipisinden asalım vs. tadında şiddet tellalığı bizi içinden çıkılması güç bir döngüye sürüklüyor… İdam cezasının bazı eyaletlerde uygulandığı ABD’yi düşünün… Son yıllar içinde idam edilen kaç kişinin aslında suçsuz olduğu çıktı ortaya…
Özgecan’ın katili hak eder mi etmez mi bir yana, bizdeki adalet sisteminin gözümüze gözümüze sokulan dengesizlikleri içinde düşünün kaç masumun kanına girer idam cezası denilen şey…
“Son günlerini cezaevinde acı , pişmanlık içinde geçirsin”
Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır iki gün önce çok doğru bir tespit yaptı: “İdam cezası Türkiye’de 2000 yılında kaldırılırken çok uzun tartışılmış bir cezadır. 1986 yılından beri Türkiye’de idam cezası olmasına rağmen de bu gerçekleştirilmemiştir. Burada kişisel hislerle devletin reaksiyonunu ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Şayet benim kızımın başına böyle bir olay gelseydi ben elime silahı alır bunun cezasını kendim verirdim. Bunun cezasına da katlanırdım. Ama devletlerin reaksiyonlarının bu şekilde olmaması gerekir.
Devlete insan öldürmek bir anlamda yakışmaz diye düşünüyorum. Devletin görevi suçluyu yakalamaktır ve hak ettiği en ağır cezayı vermektir.
Devlet herkese adalet çerçevesinde yaklaşmak durumundadır. Özgecan’ı öldürenleri lanetliyorum. Son günlerini cezaevinde acı, pişmanlık ve utanç içinde geçirmelerinin onlara verilecek en büyük ceza olduğunu düşünüyorum. Mevcut kanunlarımızdaki en ağırlaştırılmış müebbet cezasının bu tip suçlar için idam cezası yerine uygulanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Bozkır’ın söyledikleri arasında şu iki noktaya dikkat çekmek lazım:
Devlet intikam almaz; cezalandırır
Ölmek değil utanç içinde yaşamak daha ağır bir cezadır…
Baba Aslan'a kulak verelim...
Bu arada bir parantez açıp, yüreği en çok yanan adamın. Özgecan’ın babasının söylediklerine kulak vermekte yarar var: “Yürüyenler, bağıranlar, yazanlar, çizenler hiç kimse nefreti ve şiddeti dile getirmesin. Bunları konuşmasınlar. Bunlar konuşuluyorsa hâlâ başka Özge’ler ve başka meleklerin kanatları da kırılacak… Konuşulması gereken bir tek şey var. Ben şu anda ne yapıyorum? İyiyi, doğruyu, güzeli yapabilmek için sabah kalkıp işlerine okullarına gidecekler. Giderken ‘Ben bugün insanlara nasıl yardımcı olabilirim?’ diye sorsunlar. Bütün insanlar bunu sorarsa, ‘Ben insanları nasıl mutlu edebilirim?’ diye kendine sorarsa, o zaman herkes mutlu olur. Problem kalmaz.” Gencecik kızını kaybeden bir baba bunları söylüyorsa idam ve intikam çığırtkanlarına artık susmak düşer…
Yaralı kadınlar ve çocuk yetiştirmenin politikliği
Pazar günü Beren Saat’in kendi başına gelen çeşitli tacizleri anlatmasından beri eli kalem, klavye tutan her kadın yaşadığı küçüklü büyüklü taciz vakalarını anlatıyor… Bu ifşaatlardan ortaya çıkıyor ki biz Türk kadını tacize çok yakın geçirmişiz hayatımızı. Ne sosyal statümüz, ne başımızın açık ya da kapalı oluşu, ne yaşadığımız yer korumuş bizi bunlara maruz kalmaktan. Toplu taşımada, okulda, tanıdıklar arasında hep taciz edilerek ve bir şekilde bunu normalleştirerek yaşamışız…
Şimdi bu kadar kadın başına gelenleri anlattıktan sonra “Benim başıma gelenler de pek aleladeymiş” diyesi geliyor insanın… Peki bu böyle mi sürer?
Bir anne olarak çocuklarımıza bizimkinden daha az tahripkâr bir gelecek bırakmanın elimizde olduğunu düşünüyorum. Toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlik, ayrımcılık, şiddete göz yumma gibi konularda biz ne kadar hassas olursak yetiştirdiğimiz çocuklar da bunların o kadar bilincinde olacaklar…
Kanadalı eğitim uzmanı Matt Hern “Çocuk yetiştirmek politik bir faaliyettir ve politik manzaranın farkında olmayı gerektiren bir sorumluluktur” der… İşte biz bunun farkında olacağız… Ve kadının da erkeğin de önce insan olduğunu öğreteceğiz çocuklarımıza… Ancak böyle değişilir…
Cibsel şiddeti önlemek için...
YORUMLAR