Suç bende değil sende!

Aslında bir hayli yüksek bir dayanma eşiğimiz var. Nasıl diyorlar “resilienz”... Dayanıklılık, direnç, metanet. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda baya yüksek. Nereden mi biliyorum? Kim bilmez. “Her Türk kızı bir gün tacizi tadacaktır” yazsak sınır kapılarına, bi biz şaşırmayız bu yazıya. Alışmışız. Maalesef. Bu yüzden yükselmiş dayanıklılığımız.


Mesela adamın teki, vapurda, gözünü diker, bakar, utanmadan, bakar, bakar. İşte bu taciz değildir bizim nezdimizde. Çok şükür ellememiştir. Tahammül edilebilir. Bir adamla yemeğe çıkarsın bir akşam. Çok okumuş, çok başarılı, çok iyi CV'si olan bir adam da olabilir bu. Seni eve bırakırken kendi de eve davet edilmek ister. Etmezsin. O zaman bir tokadı hak etmiş olabilirsin, şaşırma. Yemeğe çıkartmış adam seni. Evine kadar da getirmiş. Yukarı çıkmayı hak etmiş düpedüz. Sen ona hakkını vermediysen o zaman bir tokadı hak edebilirsin. Tokadı yedikten sonra mümkün olan en hızlı şekilde gir saklan evine. Aksi halde devamı da gelebilir. Kadınsın çünkü. Cinsel objesin. Öyle buyuruyor kültür.


Değilim. Tahammül de etmeyeceğim.


Hani bütün gün evlilik programları, herkesin bir akrabasını düdüklemeye çalıştığı, kadınların tek derdinin bir takım adamlardan çocuk yapmak, onları tavlamak suretiyle hemcinslerine tur bindirmek olduğu diziler var ya. İşte bunların bu algıda payı var. Memleketin "aklı bir tarafında" bütün adamları kendilerini “arzu nesnesi”, “kadın neslinin yegane amacı” filan zannettikçe kendi hayvanlıklarına geçerli sebep bulmuş oluyorlar...


Sadece bunlarda değil suç.


Suç bu adamları polise, adalete şikayet etme cesareti bulmuş kadınlarda suç arayanlarda. “Gece o saatte dışarıda ne işi varmış? Niye kısa etek giymiş? Niye öyle göz süzmüş? Niye?”


Bak kardeşim. Suç bende değil sende.

Suç, sen insan kılığına girmiş bir ayakkabı çekeceğinden daha gereksizken senin kendini bir halt zannetmeni sağlayan düzende.

Sen kötü tasarımsın. Hatalı imalatsın.

Suç Münevver Karabulut’ta değildi Cem Garipoğlu’nda.

Suç Özgecan’da değildi Suphi Altındöken’de.

Suç Bağdat caddesinde tecavüz edilen kızda değil. Tecavüzcüsünde.

Suç bu adamlara kravat taktılar diye iyi hal indirimi verende.

Sen zayıf halkasın. Sen evrimin hatasısın.

Sen, beyninin, kalbinin, vicdanının yerine bir organının peşinden giden adam.

Suç sende.


Bunun devamı nasıl olacak sana söyleyeyim. Hindistan’da kadınları taciz eden ya da şiddet uygulayan adamları tekme tokat döven, kendine kırmızı gelinler diyen kadınlar var... Onlara benzeyebiliriz mesela. İyi halden çıktın ya bir kaç ay yatıp. Bir daha bir kadına yan gözle baktın ya. İşte o kadın diğer kadın arkadaşlarını toplayabilir mesela. O kadınlar tek başlarına sana bir şey yapamazken 10 kişi olduklarında pek ala bir şeyler yaparlar bana kalırsa.


Ya da tüm kadınlar tek tek hepinizin ismini zikretmeye başlayabilirler. İsimlerinizi BİZ biliyoruz. O isimler ortaya nal gibi döküldüğünde kimin yüzüne bakacaksın, hangi iki yüzlü ahlakına sığınacaksın onu bilmiyoruz bir tek.


Diyeceğim o ki bu insan müsveddelerine aslında “bir halt” olmadıklarını anlatmanın bir yolunu bulalım. Aksi halde her yeni taciz, her yeni cinayet kadınları sokaklardan daha da uzaklaştıracak. Bize bir şey olacak korkusuyla kendimizi eve kapatıp, hayatımızı daraltacağımıza birleşelim, bağıralım, peşini bırakmayalım. Bu adamların yanına kar bırakmayalım... Önce niyet edelim, bir yolunu buluruz. Biz güçlüyüz. Böyle!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.