Can sıkıntısına övgü

Sigmund Freud can sıkıntısı için “Öğrenmenin habercisi” dermiş. Ben de oğlum Uzay bana “Canım sıkıldı” diye gelince “Harika, demek ki yeni bir buluş için doğru haldesin” diyorum. Çünkü can sıkıntısı yaratıcılığın ön önemli zemini...


Uzay yanıma geliyor: “Anne, çok sıkıldım.” Daha uyanalı yarım saat olmuş mesela. Kahvaltıdan sıkılmış olabilir mi? Ya da uyku mahmurluğundan? Biz çocukken “Canım sıkıldı” dedi- ğimizde ne talep ederdik hatırlamıyorum ama Uzay’ın yaşıtları için “Sıkıldım” demek, “Anne, film izlememe izin ver yoksa sana sarıcam” demekle benzeşiyor. Olsun efendim, fark etmez, sıkılsın, bana sarsın. Günde en fazla bir film seyretmesine izin var, sıkılsa da, patlasa da, çatlasa da ötesi yok.


‘Öğrenmenin habercisi’

O bana, “Canım sıkıldı” diye gelince ben de “Harika, sıkılmaya başladıysan demek ki yeni bir buluş yapmak için doğru haldesin” diyorum... Bu yanıtı bulduğumdan beri kafam rahat. “Öff anne” diyor ve odasına gidiyor. Her çocuğun oyun âlemi farklı, bizimki oyuncaklarını bir yerlere tıkmayı, onları bağlamayı, kutulara sokuşturmaya çalışmayı seviyor. Sıkıntısı ne âlemde diye bakmaya gittiğimde görüyorum ki bir dinozoru bacaklarından sandalyeye bağlamış mesela. Yaz tatili görevini yerine getiriyor. Hiçbir yere yetişmek zorunda olmayan çocuk, canı sıkılarak kendi kendine bir şeyler buluyor... Oh ne güzel.


Yaratıcılığın zemini

Sigmund Freud, can sıkıntısı için “Öğrenmenin habercisi” dermiş. Çocukken canım sıkıldığında dolaplarımı topladığımı hatırlıyorum, odamı yeniden dekore ettiğimi, makarnaları ipe dizip kolye yaptığımı, kuzenlerimle beraber anneannemin bah- çesinde topraktan solucan bulmaca oynadığımızı, o solucanlarla tavukları beslediğimizi, bisiklete binmeyi öğrendiğimi, annemle bezelye ayıkladığımı hatırlıyorum.


Ve hatta günlüğüme can sıkıntısıyla geçen günlerimin dökümünü yazarak yazı hayatıma başladığımı, halamın bana verdiği şiir defterindeki şiirleri ezberleyene kadar okuduğumu ve bu şekilde Cemal Süreya, Attila İlhan ve Turgut Uyar’la tanıştığımı... İşte bunların hepsi ve daha hatırlamadığım onlarca şey can sıkıntısından... Can sıkıntısı, yaratıcılığın en önemli zemini.


Colorado Üniversitesi’nde, 6 yaşındaki 70 çocuğun günlük programlarının ve oyun alışkanlıklarının incelendiği araştırmada; çocukların hayali oyun ve kendi seç- tikleri kitapları okuma gibi ‘az yapılandırılmış’ spontan aktivitelere ve dersler, spor çalışmaları ya da ödev gibi yetişkinler tarafından organize edilen ve yönlendirilen ‘yapılandırılmış’ aktivitelere ne kadar süre harcadığı ölçülmüş. Çalışmanın sonucuna göre daha fazla serbest oyun oynayan çocuklar daha fazla özyönetim becerisi kazanıyor. Çocuklar, yapılandırılmış ve yetişkinler tarafından yönlendirilen aktivitelerle ne kadar çok zaman geçirirlerse, kendi koydukları hedeflere ulaşmak için verimli şekilde çalışma yapma becerileri o kadar az gelişiyor.


Kim John Payne de şahane ebeveynlik kitabı ‘Daha Sade Bir Hayat’tan öğreniyoruz ki Freud ve Colorado Üniversitesi araştırmacılarıyla aynı fikirde: “Çocuğun her can sıkıntısına müdahale eder, her iç çekişine yeni bir oyuncak ya da eğlenceyle cevap verirsek onu, yaratıcılığını geliştirme fırsatından alıkoymuş oluruz...”


Dedemin, zamanında babama sık sık tekrarladığı gibi: Sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz! Diyeceğim o ki: Bırakalım sıkılsınlar...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.