Okul servisleri kanayan yara...


İSTANBUL’da ulaşım, bir yerden bir yere ulaşmaya çalışma gayreti ve bu yolda harap olmak demek. İlk yağan yağmur, biraz soğuyan hava, ters esen rüzgâr derken biz İstanbullular şehrin trafiğine karşı her daim hükmen mağlubuz. Aşırı nüfus, deniz ve tren yollarının yetersizliği, bir de toplu yaşama görgüsünün eksikliği bu halimizde pay sahibi... Bunları biliyoruz zaten. Biz tamam, peki ya çocuklar?


Birçok ev düzeninde çocuklar okullarına servisle gidip geliyorlar. Bu konunun içindeyseniz bilirsiniz; içinde değilseniz sağa sola bir soruverin. “Okul servisleri” konusu “bir dokun bin ah işit” başlığı altında toplanan 3-5 konudan biri. Servis işletmelerinin çoğu ehil olmayan, profesyonellikten uzak, yeterince donanımı olmayan kafalarla yönetiliyor. Bunun bir sonucu olarak her gün yeni bir kötü sürprizle karşılaşma imkânı doğuyor hem çocuklar hem de anne-babaları için.


Mesela; sürekli değişen elemanlar söz konusu. Servis şoförleri, hostesler, hatta servis araçları, önceden okula ya da velilere herhangi bir bildirimde bulunulmadan değiştirilebiliyor. Bir yerden sonra kafası karışık veli, “Kimin arabasına bindirdim ben çocuğumu” diye kara kara düşünmeye başlarsa bu garip değil. Sirkülasyona yetişmek zor. Bu değişikliklerin sıklığından ne şoförle, ne hostesle insani bir ilişki kurulamıyor. Kimi hostes serviste çocuklara konuşmayı yasaklarken kimi de uslu dursunlar diye çikolata, gofret veriyor; bu sırada çocuğun alerjisi mi var, ailesi izin veriyor mu gibi sorulara sıra gelemiyor. Çünkü aile tam sorunu tespit etmiş önlemini alacakken hop başka hostes gelmiş bile.


Bir de rota sorunu var. Ucuz etin yahnisinin peşinde, masraftan kısayım kurnazlığıyla beş benzemez semti aynı araçla toplayıp dağıtmaya kalkışan servislerde çocuklar helak oluyor. Bu anlayış yüzünden saat 16.00’da çıktığı okulundan evine akşam 19.00’de varan ilkokul 1 çocukları var. 6 yaşındaki çocuk okulundan evine 2 saatte varıyor. Arada kat edilen mesafe, taş çatlasa 20 km. Şimdi, çocuk böyle bir duruma ne kadar tahammül edebilir? Pek az. Karnı acıkır, çişi gelir, canı sıkılır... Aile çocuğunun trafikte esir kaldığına mı yansın, sinir sahibi olduğuna mı, yoksa bir de bütün bunlar için üstüne para verdiğine mi?


Bu konuyu soruşturmaya başladığımdan beri duyduğum örnekler dudak uçuklatıcı. Çocuğu yanlış yerde indirip çekip giden de var; tanımadığı kişiye sorgusuz sualsiz teslim eden de. Be kardeşim, senin topu topu bir tek görevin var. Çocuğu şuradan al şuraya bırak. Tek parça halinde ve mümkün olduğunca kısa sürede. Olmuyor mu? O zaman sen bu işi yapamıyorsun.


Bir işin doğru düzgün yapılması için illa kuantum fizik bilmeye gerek yok. İş ahlakı, iyi niyet ve bunlardan doğan iletişim çözüme ulaşmak için yeterli. Ama demek ki bunlardan buralarda pek kalmadı... Sözün özü; bu sene tanıştığım servis mefhumunun ülkenin bir türlü ıslah edilemeyen yaralarından biri olduğuna şahsen de tanıklık etmeye başladım. Üzgünüm.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.