Birsen Başar’ın hikâyesi bilinmeye değer...
BİRSEN Başar genç bir kadın. 21 yaşında otizm teşhisi almış. Şu anda 31 yaşında ve Hollanda’da yaşıyor... Birsen’in hikâyesi, kendine biçtiği rol ve çabaları bilmeye ve övmeye değer. İşte bu yazı onun hakkında.
Birsen çocukluğundan itibaren yaşıtlarından farklı olmuş. Kendini bildiğinden beri sosyalleşme ve iletişimde zorlanmış. Çocukluğu boyunca neredeyse hiç arkadaşı olmamış. Hayatında olan en ufak değişikliklerden rahatsız oluyor, her şeyin hep aynı şekilde devam etmesini istiyor. 12 yaşından itibaren çeşitli doktorlara gitmiş. Otizm teşhisinin konulmasını geciktiren şeyin derslerindeki başarısı olduğunu söylüyor Birsen. Öyle ya insanlarla konuşamıyor ama derslerinde başarılı... O zaman bu geçiçi bir durum olsa gerek diye düşünmüş her gören uzman. Fakat bir türlü geçmemiş. Velhasıl 21 yıllık bir gecikmeyle Birsen’e otizm teşhisi konulmuş.
Teşhis konulduktan sonraki safhayı şöyle anlatıyor Birsen: “Otizm teşhisi zorluklarımı almadı ama bunların neden kaynaklandığını gösterdi. İnsanların beni daha kolay anlamasına sebep oldu. Benim de kendimi anlamamı ve kendimle barışık olmamı sağladı.”
Birsen otizm teşhisi aldıktan sonra bu konuda harıl harıl çalışmaya başlamış. Bu çalışmaların içinde iki tane kitap, iki belgesel, dünyanın çeşitli yerlerinde konuşmalar yapmak ve 2 senelik bir otizm eğitimi almak da var. Birsen ulaşabildiği tüm araçlarla dünyaya otizmi anlatmaya çalışıyor; ancak birbirini anlayan insanların birbirlerinin farklılıklarını kabul edebileceğini düşündüğü için...
İşin garip tarafı, Birsen bu kadar faal ve kendini ifade etmede başarılı olunca onun otizmli olduğuna inanmayanlar türemeye başlamış. Nerede mi? Tabii ki Türkiye’de. Bu konuda ne hissettiğini sorduğumda, “İnsanlar otizmin geniş bir spektrum olduğunu bilmiyorlar” diyor ve bunu anlatmak, daha çok insana ulaştırmak için Türkiye’ye de sık sık geliyor ve seminerler düzenliyor. Ziyaretlerinde neler gördüğünü anlatmasını istediğimde şöyle diyor: “Anne ve babalar kendi inisiyatifleri ve çabaları ile çocukları için çok şey yapıyorlar. Bir baba Kıbrıs’ta kendi özel eğitim okulunu kurmuş, bir psikolog anne İstanbul’daki diğer anne ve babalara yardim etmek için bir dernek kurmuş. Bunlar çok güzel örnekler ama yeterli değil. Türkiye’de otizm konusunda çok daha fazla şey yapılması lazım. Senede 1 kere 2 Nisan Otizm Günü’nde hatırlamak yetmiyor.”
Türkiye’deki otizmli bireylere yönelik faaliyetlerin yeterli olmadığından dem vuruyor. Otizmli çocukların çok daha fazla özel eğitim alması gerektiğini, onları (Ozan Sanlısoy davasından hatırlayacağımız gibi) almayan okulların cezalandırılması gerektiğini ve otizmli bireylerin hayatta yalnız kalacakları zamanların düşünülüp bunlara göre olanaklar yaratılması gerektiğini söylüyor. 3 Aralık 2016’da kabul edilip Resmi Gazete’de yayınlanan “Otizm Eylem Planı”na dair umutlu olduğunu da belirtiyor.
Birsen, şimdiki hayatının eskisine göre çok daha iyi olduğunu ve sandığından çok daha fazla şey yapabilmeye vakıf olduğunu anladığını söylerken bir de ricada bulunuyor...
Türkiye ve KKTC’deki bazı özel eğitim kurumlarını, otizmli çocukları olan aileleri ziyaret ederek çektiği, içinde kendi hayatından da birçok parça bulunan belgeselini daha çok insana ulaştırmak istiyor ve bunu yapmasına yardımcı olacak kişileri arıyor... Umarım bu isteği çabucak karşılığını bulur.
YORUMLAR