Masal anlatıcılığı yeniden doğuyor!

Nazlı Çevik Azazi'yi hikaye anlatırken ilk dinlediğimde minik bir civcivin masalıydı anlattığı. Yolda bulduğu mısır tanesine çok sevinen civcivin neşesi bir anda kursağında kalmıştı. Kralın arabası tozu dumana katarak yoldan geçmiş ve civciv de mısırından olmuştu bu toz duman arasında. Sonra o küçük, sarı civciv boyuna posuna bakmadan kraldan hesap sormak için yollara düşmüştü; dilinde de bir şarkı: "Hırsız kral, mısırımı geri ver..." Masalların güzel tarafı bu değil mi; bir avuç civcivin koca kraldan hesap sorabilmesi... Bunları dinleyerek büyüyen çocuklarla, dinlemeden büyüyen çocuklar bir olur mu hiç?





Nazlı Çevik Azazi, Kasım ayında Almanya'nın Thüringen kentinde verilen Masal ve Efsane ödülünü almaya hak kazanan ilk Türkiyeli Hikaye Anlatıcısı oldu. Seiba Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı Merkezinin kurucularından olan Nazlı Çevik Azazi ve Senem Donatan ile son yıllarda yeniden canlanmaya başlayan hikaye anlatıcılığı üzerine konuştuk bu vesileyle.


Nazlı ve Senem Seiba'yı kurmaktaki amaçlarını bu topraklarda çok köklü bir geçmişe sahip olan, lakin değişen yaşam şartları ile birlikte küllenmeye yüz tutan profesyonel masal anlatıcılığı geleneğini yeniden canlandırmak olarak ifade ediyorlar. Hikaye anlatıcılığı vasıtasıyla insanları ve kültürleri birbirlerine bağlama amaçlarının simgesi olan Seiba ağacı da Maya mitolojisinde geçen, çevresinde oturulup hikayeler anlatılan bir yaşam ağacı imiş.



Hikaye anlatıcılığı geleneği Anadolu topraklarında çok farklı suretlere bürünerek var olmuş asırlar boyunca. Kimi zaman ozan denmiş anlatıcılara, kimi zaman deng bej, aşık ya da meddah... Bu anlatıcıların yöntemleri de birbirinden farklıymış; şarkı söyleyerek, saz eşliğinde, çığırarak ya da doğaçlamalar yoluyla aktarılmış hikayeler yeni nesillere.


Devenin berber olduğu


Anadolu hikaye anlatıcılığı geleneğinin diğer kültürlerden belirgin bir farkının tekerlemeler olduğunu söylüyorlar Nazlı ve Senem... Ezbere bildiğimiz "Pirenin tellal, devenin berber" olduğu girizgahtaki mantığı sorgulamıyoruz bu maniyi dinlerken; ama biliyoruz ki arkasından büyük bir şey gelecek ve o şey illa ki dış dünyanın mantık örgüsüyle uyuşmak zorunda değil, tıpkı civcivin kraldan hesap sorması gibi; bize fantastik bir dünyanın kapılarını açacak.


Nasıl olmuş da hikaye anlatıcılığı azalmış, tarihin sayfalarında donmuş kalmış diye sorduğumda verdikleri ilk cevap teknoloji. "Artık insanlar bir aradayken bile birbirlerine değil teknolojik cihazlara bakıyor" diyorlar. Sadece teknoloji değil; büyük ailelerin yerini çekirdek aileye bırakmış olması, toplumsal toplanma alanlarındaki azalma, köyden kente göçteki artış gibi hem sosyolojik, hem mekana bağlı hem de modern çağın içindeki hız ve tüketme alışkanlıklarının gündelik hayata etkisinin de hikayelerin hayatımızdan uzaklaşmasında rolü olduğunu düşünüyorlar.


Peki neden tekrar canlanmaya başladı diye sorduğumda ise kapitalizmin dayattığı "Satın al mutlu ol, madde biriktir mutlu ol" yalanının gün geçtikçe daha fazla kişi tarafından algılandığını ve maddeye dayalı bu mutluluk tanımının insanlara yetmemesine bağlıyorlar. "Modern yaşam tarzının insana sunamadığı bir mana var, maddeyi terk etme ve mana arama gittikçe artıyor" diyor Nazlı; "Sadece hikaye anlatıcılığı değil birçok farklı kadim kültür yeniden canlanıyor. Sadece gördüğüne inanma, ölçülebilir olan, mantıklı olan gerçektir anlayışı insanlara yetmiyor; mantık dışı olanı da özlüyoruz" diyor...


Nazlı, Senem ve diğer hikaye anlatıcılar dijital yalnızlığa karşı "Hikayeler bizi birbirimize bağlar" diyorlar.. İnsanları, kültürleri, ulusları birbirine bağlar!


Ve son olarak şunu söylüyor Nazlı:


"Hikayeler aracılığıyla muhabbet çemberleri kurarız ve bu çemberde herkes birbirini canı gönülden dinler. Ben geçmiş ile gelecek arasında bir köprüyüm. Kalbimde bulduğum heyecanı dünya ile paylaşıyorum. Bunları yaparken de bir bakıyorum bu yolu onurlandırmak için birileri bize ödül vermiş. Kanımca bu ödül Anadolu topraklarında hikaye anlatıcılığının gelişimi için samimiyetle ve canla başla çalışan herkese, tüm anlatıcı atalarımıza verilmiştir... "


Nazlı'nın anlattığı kısa bir mesel'in videosu da şurada izlemek isteyenler için:


Nazlı Çevik Azazi'den kısa bir masal...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Videodaki bu hikayenin aslı Takkeci İbrahim Efendidir. Takkeci İbrahim Efendi Topkapı’da yaşayan bir adammış evinin Bodrum katında bulmuş hazineyi. Vede bir cami yaptırmış. Topkapı’da bulunan bu cami inanılmaz zarif bir eserdir.Özel el boyamaları olan ve zarif bir yerdir. Murat PAÇACI
    CEVAPLA
  • Misafir Teşekkürler bu yazı için
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.