Korkunç bir İstanbul masalı

İstanbul koca bir şehir. Bir çukur. Bir makina.


İnşaat sesleriyle bezeli, toz toprakla tüm güzellikleri örtülü, insanın insan görmekten bıktığı kalabalığıyla yıpratıcı.


Nisan ayı gelince göze daha çok batıyor. Kaldırım köşelerinde kalmış, henüz yıkılmamış binaların bahçelerinden sırıtan, kimisi saksılarla meydanlara hapsedilmiş ağaçların pembe, beyaz, mor çiçeklerini görünce hatırlıyorum, doğayı, ağaçların mevsimlerle dansını, renkleri... Bu şehirde artık bunları bulmanın zorluğu.


Yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3 bin, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan İstanbul'da 2018 yılı itibarıyla 15,3 milyon kayıtlı kişi yaşıyor...


1.539 km² büyüklüğündeki şehrin adını Google'a yazarsanız karşınıza 0,44 saniye içinde 143 milyon sonuç çıkıyor. Yani İstanbul'da her bir metrekare başına 10 kişi, kişi başına da 9.3 sayfa Google sonucuyla yaşıyoruz...


Neleri kaybettiğimizi ve neye dönüştüğümüzü algılamak için sağa sola bakmak yeterli. Ağaçlar gittikçe azalıp yerini binalara bırakırken ufuk çizgisine bir kahverengi duman tebelleş oldu mesela. Denizle gökyüzü pürüzsüzce buluşamıyor artık İstanbul'da, toz dumanı yararak buluşmaya çalışıyor...


Türk Toraks Derneği, Türkiye’deki hava kirliliğini verilerine göre İstanbul’un Şile ve Silivri ilçeleri haricindeki diğer bölgelerinde hava kirliliği oranı salıklı sınırın altı katı olarak kabul edilen 120 mikrograma çıkmış durumda. Yani hava kirliliğinde de bir dünya markasıyız. Toz toprak, inşaat atığı ve egzost soluyoruz.


4.yüzyıldan 20. yüzyıla kadar neredeyse on altı yüzyıl boyunca dünyanın en önemli ve en büyük metropolleri arasında bulunmuş İstanbul'da 2017 yılının sonunda açıklanan rakama göre1 milyon 528 bin 782 bina ve 3,9 milyon kayıtlı araç var. Bina var, insan var, araba var ama yeşil yok.


Kişi başına düşen yeşil alan ise normal sınır olarak kabul edilenin 15'te biri kadar. Yani canım İstanbul'da çoğu ilçede kişi başına 1 metrekare yeşil alan düşüyor. Çocuğunuzu büyütürken başkalarıyla karşılaştırmak en büyük günahlardan biri olsa da kentinizi büyütürken başkalarıyla karşılaştırmakta fayda olabilirdi. Gökdelenleriyle ünlü New York’ta kişi başına düşen yeşil alan 27 metrekare. Viyana’da 60, Amsterdam’da 45, Londra’da 27, Singapur’da 46, Madrid’de 14, Şanghay’da 18, Pekin’de 88 metrekare düşüyor. En yüksek oransa kişi başına 90 metrekare yeşil alanla Stockholm’de olduğuna göre "Burada bir hata yapıyor olabilir miyiz?" diye düşünebilirdi kanun yapıcılar. Düşünmediler.


2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen ve fakat toplamda sadece bir opera binası kalan şehrin tarih içinde birçok farklı ismi oldu; bunlar Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, İslambol ve İstanbul.


Bence artık İstanbul yeni bir ismi hak ediyor. Çünkü o artık binyılların kadim güzelliği değil. O artık taşı toprağı altın olan değil. O, üzerinde tepinilen, kendine has özellikleri hızla tüketilen, insana verildikten sonra cehenneme dönüşmüş bir cennet. Bence bu yeni haline göre bir isimle anılması gerek. Benim önerim bir hastalık ismi olan "Ankilozan spondilit"; böyle deyince anlaşılmıyor ama Suna Pekuysal hastalığı desem anlarsınız... Öyle bir şey olmadı mı bu şehir? Prensesin kambura dönüşmesine hem şahitlik, hem de hiç bir şey yapmayarak paydaşlık etmedik mi?


Tek bir tesellim var bu yazının sonuna iliştireceğim. İnsanla 300 bin yıllık ilişkisi olan bu toprak, hava ve su parçası onu bu hale getirenler doğdukları yerlerdeki toprağa verildikten sonra da var olmaya devam edecek. Ve belki de şu beklenen büyük deprem onun silkinişi ve yeniden başlayışı olacak. (Kentsel dönüşümü tamamen yanlış anlamış olmamızın bunda büyük payı olacak.... )


24.Nisan.2018 bir ekleme

Yazıyı okuyan bir okurumdan bir düzeltme geldi.

Matematik konusunda beceriksizliğimi ortaya döken ama mantıkta bir hata bulmayan bu iyi niyetli düzeltmeyi yazıma eklemeyi borç biliyorum:


1 kilometre kare = 1000 m x 1000 m’den = 1 milyon metrekare yapıyor.

Şehir 1539 km2 ya, o 1.539 x 1.000.000 = 1.539.000.000 metrekare yapıyor.

Onu da 15.390.000 kişiyle ilişkilendirince


Metrekareye 0,01 kişi düşüyor.

Bu da anlamlı bir sayı olarak 100 metrekareye 1 kişi demek oluyor.

Böyle bakınca iyiymiş gibi gözükse de yazınızdaki anlamı ise kesinlikle azaltmıyor.


Şöyle bakarsak daha kolay olur belki: 100 metrekareye 1 kişi değil de 10.000 metrekareye (10 dönüm’e) 100 kişi düşüyor.

Oysa mesela İzmir’de 10 dönüme 6 kişi düşüyor.

Türkiyeyi yuvarlak 750bin km2 nüfusu da yuvarlak 75 milyon alsak Türkiye’de aynı 10 dönüme 1 kişi düşüyor.

Özet :

10 dönüme

Türkiye ‘de 1 kişi

İstanbulda 100 kişi düşüyor!



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Kentsel dönüşüm mu ? Yoksa kentsel ölüşümmü?elinize sağlık
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.