Özünde olmak
“Herkesin, özünde olma yolu, hali farklıdır” dedi. “İş, kendininkini tanıyıp, bulup, ona geri dönebilmekte. Kendine ait sesini bul ve orayı kaynak olarak kullan” diyordu Clarissa.
(Dünyanın öteki ucuna gitmiştim ondan öğrenmeye, onu görüp dinlemeye; bize kendi içimizdeki o yeri nasıl bulacağımızı anlatıyordu... Ben de şimdi anladıklarımı size iletiyorum.)
Senin, kendine özel bir iyi, rahat olma halin var. Bunun içinde hissettiğin, gördüğün, duyduğun bir hal var...
Özün.
Ötekilerle ilgili olmayan bir yer.
Görgü ile, giysi ile, dışsal sıfatlarınla, görevlerinle, ezberlerle, kurallarla, banka hesaplarıyla, -mış gibi olan herhangi bir şeyle ilgisi olmayan, bir hal, senin halin...
Orada drama üçgeni yok: Mağdur edebiyatı yok. Kurtarıcı olmak yok. Kimsenin zalimi olmak da yok.
Çocukluğunda inandırıldığın, hakikat olduğunu sandığın yalanlar yok: Onu yapamazsın, bunu edemezsin, böyle yaparsan sevilmezsin, kabul edilmezsin.
Ötekilerin senin hakkında ne düşündüğünü umursamak yok: İnsanlar senin hayatının gözlemcisi değiller. Herkes kendiyle meşgul. Herkes geçici. Gelip gidici. İnsanlar giderler.
Sen, kendi bedeninde kalıcısın. Son nefesine kadar yalnızca. Her gece uykuya dalıp, her sabah uyanabildiğine şükrettiğin yer orası. Sana ait bir tapınak.
Bu hali bul. Bedenin nasıl hissediyor?
Özünde olduğunu nereden biliyorsun?
Sezgindesin, rüyalarındasın, aniden gelen bir ilhamın peşindesin belki...
Etrafındaki insanların sana söylediklerinde değilsin, kim olduklarını biliyorsun özündeysen, laga lugaları seni etkilemiyor, gözüne baktığında ardında ne var görebildiğin yerdesin.
Güçlüsün, sağlamsın, kırılgansın, yumuşaksın aynı anda; akışkansın, kapsayıcısın, verimlisin, olduğun yerde olman gerektiğinin bilincindesin, özün işte... Parlıyor. Sen orayı buldukça, bildikçe, tanıdıkça sana kaynak oluyor.
Senin özün, nerede, hangi koşullarda ortaya çıkıyor? İçindeki saflık. Örselenmemiş. Dizginlenmemiş. Törpülenmemiş. Birilerine beğendirmek için, eğilip bükülmemiş, eğitilip öğretilmemiş olduğun o yer. Nerede? Araştır. Bak.
Kimisi için doğanın içinde olmak gerek orayı bulmak için. Kimisi için şiir okumak, yazmak. Kimisi yalnızlığında olmalı illa ki. Kimisi yüzerken ya da koşarken kendini tam olması gerektiği gibi hisseder. Kimisi ellerini çamura daldırdığında, kimisi her yanı mumlarla aydınlatıp hayallere daldığında. İçgörün, sezgin ve diğer ehlileştirilmemiş özelliklerin tam oradalar.
Bir kere özünü bulup, onda nasıl hissettiğini ayırt ettiğinde; işte orası senin en verimli toprağın. Onu hatırla. Orada, sadece sana ait olan bir ateş yanıyor. Senin yaratıcılığının ateşi. Sadece sana ait olsan sesin evindesin. Ruh evin. Senin. Özün.
Bul onu ve kullanmaya başla. İşte bu senin eserin.
YORUMLAR