Anne konusu, basit bir konu değildir...
"Anne konusu basit bir konu değildir" diye başlıyor kitap. Daha önce Türkçe'ye "Varolan Annenin Yokluğu" ismiyle çevirilmişti. Şimdi yeni bir yayınevi (koridor) Annenin Duygusal Yokluğu diye revize ederek ve genişletilmiş haliyle yeninde yayınlamış.
Basit değil gerçekten. Hayatta mı, yoksa ölü mü olduğundan bile bağımsız olarak, anne konusu tüm artı ve eksileriyle yoğun bir konu.
Anneniz nasıl bir insandı?
Kendini sevmeyi biliyor muydu mesela, kendisi annelik görmüş müydü?
Eğer görmediyse, kendi annesiyle ilişkisi sorunlu bir ilişkiyse nasıl annelik etsin?
Almadığını veremiyor insan, genel kural bu.
Ya da ancak almadığının ve bunun etkilerinin farkına varıp kendi şifasını ararsa kaynak olmayı başarıyor.
Anne ilk kaynak, ilk bağlanma nesnesi, bebeğin, gözlerine bakıp da kendini gördüğü ilk yer. bu etkinin izleri hayat boyu silinmiyor, bu yüzden. Bağlanma önemli bir konu. Anneyle nasıl bağlandığın yetişkinlikteki yakın ilişkileri etkiliyor birebir.
Bağlanmanın etkileri
Örneğin, güvenli bağlanmanın keyfini yaşadıysanız, yakınlaşmaya ve rahatlamaya ihtiyaç duyduğunuzu göstermenin ya da ihtiyaçlarınızı ifade etmenin kabul edilebilir bir şey olduğunu öğrenmişsinizdir. Ya da sıklıkla bu ihtiyaç ve istekleriniz reddedildiyse bu ihtiyaçları ifade etmemeyi ve hatta kendinizin bu ihtiyaçlara dair farkındalığını da kesmeyi öğrenmişsinizdir. Ya da anneniz zaman zaman sizin ihtiyaçlarınıza eğitli, zaman zaman görmezden geldiyse ilişkiniz olan insanlara yakın durarak ve ihtiyaçlarınızı ısrarla vurgulamaya devam ederek garanti altına alabileceğinizi öğrenmiş olabilirsiniz. İşte bağlanma öyle bir şey...
Kitap diyor ki: "Annenin ne yaptığından çok nasıl yaptığı veriyor bebeğe sinyali."
Altını değiştiriyor mesela, hızlı hızlı ve sıkılarak mı; şefkatli bir ilgiyle mi, mekanik bir mecburiyet hissiyle mi, yoksa size bakım vermekten zevk alarak ve bu sırada sizinle iletişime geçerek mi? Bu şekilde anlıyor bebek dünyanın ona karşı nasıl bir tavrı olduğunu.... Onun dünyası anneden ibaret olduğu için.
Bebek ne kadar küçükse annenin fiziksel varlığına o kadar ihtiyaç duyuyor. Çok erken, çok uzun süreli ya da çok sık ayrılıklar bebekte içsel yaralar açıyor. Yaş büyüdükçe çocukların annelerinden ayrı kalabilme kapasiteleri artmakla beraber yine de annenin bir süreliğine uzakta olacağı durumlar hakkındaki tartışmalara çocuğun da dahil edilmesi gereğinden bahsediliyor.
Duygusal yokluk
Fiziksel varlığının yanı sıra bir de duygusal açıdan orada olamayan anneler var... Ki bu kitabın asıl konusu ve ana ekseni de bu. Duygusal olarak orada olmamak enerji olarak, zihinsel olarak var olduğu yerde olamaması demek. Emzirirken televizyon seyretmek, çocuk bir şey anlatmak istediğinde ona dönmemek, çocuk adını seslendiğinde yanıt vermemek gibi basit şeyler bile çocuğa ulaşmaya çalıştığı annenin ulaşılamadığı mesajını verir.
Kitabın bu kısımlarını okuyunca Cori'nin bahsetmediği bir unsur takıldı aklıma: İnsaoğlu var olduğundan beri ilk defa annelerin zihinlerini tümüyle çocuklarıyla olmaktan alıkoyan çok fazla etken var. Cep telefonları, tabletler ve diğer bilimum ekranlar vasıtasıyla anneler, tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar içsel olarak başka yerdeler. Bu da özellikle ekran nedir, ne işe yarar anlaması mümkün olmayan bebeklere olumsuz etkiliyor bana kalırsa.
Annelerinin bu- orada olmama hali sıklıkla ve yoğunlukla başına gelen bir durum ise bebek iki çeşit davranış kalıbı geliştirir, diyor kitap. Bunlardan ilki anne ile temas kurmaktan kaçınmaya başlarlar ve kendine yeten bağlanma tarzı oluşmaya başlar. "Sizin için gerçek anlamda orada olmayan birine bağlanmak acı verir"
İkinci tür tepkide ise anneyi etkilemek için olağanüstü çaba sarf etmek, onu kendisine getirmeye çalışmak, onun için antidepresan olacak şekilde davranmaya yönelir çocuklar. Ki bu imkanlı bir şey değildir.
"Bir bebek için en acı veren deneyim, annenin dikkatini çekememektir."
Duygusal açıdan orada olmayan bir anne iyi annenin pek çok işlevini yerine getiremez. Kalbi çocuğuna açık değildir. Onunla duygusal bir bağ kuramaz.
Annenin duygusal olarak orada olmamasının bazı sebepleri şunlardır:
- Çok uzun süre yas tutmak
- İlgilenmesi gereken çok sayıda çocuğu olmak
- Zihinsel açıdan dengesiz, depresif olmak
- Nasıl annelik yapacağını bilmiyordu, suçluluk ya da yetersizlik hissiyle temastan kaşıyordu
- Kendini var etme yeri işi, kariyeriydi ve bütün enerjisi buna gidiyordu
- Alkol ya da uyuşturucu bağımlısıydı
- Narsistik yaraları vardı ve kendi ihtiyaçlarıyla ilgilenmekle meşguldü
- Okula gidiyordu, eğitimi bitmek bilmemişti
- Romantik ya da cinsel hayatıyla fazla meşguldü
- Fiziksel olarak hastaydı
- Kendi annesiyle bağ kuramamıştı, ilgili ve dikkatli bi ebeveyn olmayı bilmiyordu
- Sevgisini göstermekten, bağ kurmaktan korkuyordu
- Başka birisine bakması gerekiyordu (hasta ebeveyn, eş...)
- Hayatta kalabilmek için 2 ya da 3 işte çalışması gerekiyordu
- Orada olmak istemiyordu, belki çocuk sahibi olmayı bile istememişti...
vs....
Peki bir çocuk annenin bu durumlardan birinde olduğu için kendisi için var olamamasını nasıl yorumlar:
- Bana verecek bir şeyi yok
- Fazla istiyorum, fazla ihtiyacım var
- Beni umursamıyor, umursanmaya değmem.
Anne çocuğun dünyasının merkezi olduğu için ve çcouk bu dünyada olan herşeyi kendinden bildiği için travmatik bir sarmalın içine giriyor ve öylece büyüyor...
Konu uzun, derin, çetrefilli. Derin kazmak, bulgularınla da yüzleşebilmek gerek. Yetersiz annelik gördüğünüz durumları görmeye başladığınızda bunları telafi etme yoluna girmek mümkün oluyor...
Yaranın iinden geçebilene şifa yolu açılıyor...
Şimdilik İyi annenin 10 temel mesajı ile kapatıyorum....
* Burada olduğuna memnunum
* Seni görüyorum
* Benim için özelsin
* Sana saygı duyuyorum.
* Seni seviyorum
* İhtiyaçların benim için önemli. Benden yardım isteyebilirsin.
* Senin için buradayım, sana vakit ayıracağım.
* Seni güvende tutacağım
* Benimleyken rahat hissedebilirsin
* Beni çok mutlu ediyorsun.
YORUMLAR