Engelli çocuk anneleri dinlenebilir mi?


Sabah erken saatte çıktım evimden.


Birinci köprünün yoğun trafiğinde adım adım geçtim Avrupa Yakası'na. Yeniköy'e gidiyorum. İşini yapışını, tarzını, tavrını pek sevdiğim Bahar davet etmişti. Benimle paylaşmak istediği bir konu vardı. Bir deneyime çağırıyordu beni. Gittim.


Yeniköy'e gelince sahilden ayrılıp ara bir sokaktan yukarı doğru çıktım. Kısa bir süre sonra vardım hedefime: Koç Üniversitesi Engelli Çocuk ve Ailelerine Destek Merkezi (EÇADEM). Güzel bir bahçenin içinde, sade ve fonksiyonel bir bina. Bahar'la beraber bu merkezin fikir anneleri olan Doç. Dr. Ayfer Aydın ve Prof. Dr. Ayşe Ferda Ocakçı, merkezin yöneticisi Güler Başaran ve sevgili Pelin Maktav beni karşıladılar.





İstanbul'un bile baharla güzelleştiği, sokakları yasemin ve hanımeli kokularıyla dolduğu, seçe seçe bitiremediğimiz belirsizliklerin içinde akışta kalmaya, umutlu olmaya ve iyiye odaklanmaya niyet etmiş bir avuç insan; bir araya geldik.


EÇADEM, 2014 yılında Ayşe ve Ayfer hocalar tarafından hayata geçirilmiş bir proje. Üniversite, belediye ve STK birlikteliğiyle engelli çocuklara sahip ailelerin; bilhassa annelerin, görünmez ihtiyaçlarından birini karşılamak için doğmuş bir fikir. Engelli çocuğun 7/24 sorumluluğunun birazını yüklenmek için atılmış bi omuz...


Ayfer ve Ayşe Hocalar Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapıyorlar. "Hemşirelik sadece hastaneyle sınırlı değildir" dediler bana; hemşirelik elinin ulaştığı yerdeki yaraları sarabilmektir, diye anladım ben de. Onların bu projeyle yapmak istedikleri şey de tam olarak bu.


Engelli çocukların gündelik yaşamda, eğitimde, sosyallikte ve hayatın diğer bir çok alanında yaşadığı sıkıntılardan sıklıkla bahsediliyor. Bir çare bulunuyor mu, dertlere derman ne kadar olunuyor muallak; engelli entegrasyonu konusunda pek ilerlediğimizi sanmıyorum. Bir de engelli çocuğu olan annelerin durumu var ki; bu konuda kimse konuşmuyor. Özellikle de sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin, engelli çocuğu olan annelerinin hayatı bir hayli zor.


Bu kadınların 7/24 özel gereksinimli çocuklara annelik etmelerinin yanı sıra, varsa sağlıklı olan çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, eve bakmak vs. işleri var. Bunlar için kimden, ne kadar yardım alabiliyorlar, dinlenecek, sosyalleşecek, kendi ruhlarını azıcık da olsa besleyecek herhangi bir şey yapabiliyorlar mı peki? Genellikle hayır.


İşte EÇADEM fikri de buradan doğmuş.


Engelli çocuklara sahip annelerin haftada iki gün çocuklarını bırakacakları, gözlerinin arkada kalmayacağı, kendilerine, varsa diğer çocuklarına ya da sosyalliklerine ve hatta çalışmaya vakit ayırabilecekleri bir sistem kurgulamış Ayfer ve Ayşe hocalar.


EÇADEM farklı derecelerde zihinsel engelleri olan çocukları haftada iki gün servisle evden alıp merkeze getiriyor, gün boyu, gönüllü ve uzman bakıcılar, psikolog, ergoterapist eşliğinde fiziksel ve psikososyal bakım sağlıyor. Çocuklara yedirip içiriyor ve akşam olduğunda da servis ile evlerine bırakıyor. Merkezin hizmet verdiği çocuklar, üniversitenin ve merkezin bulunduğu Sarıyer ilçesinin yoksul aileleri arasından seçilmiş.





Merkez, 13-29 yaş arasındaki çocuklara, günlük yaşam becerilerini güçlendirmelerini sağlayacak alanlar yaratılmasının yanı sıra, kendi ekip diktikleri bir bostan, birlikte yemek hazırladıkları bir mutfak, piyano dersleri, sanat dersleri, ritim atölyeleri vs. gibi olanaklar sunuyor. Çocuklar, engellerinin ve yoksulluğun çevrelerine ördüğü görünmez duvardan bir nebze olsun kurtulurken; aileler de bu engelin yarattığı sorumluluğu ve bazen yükü güvenerek paylaşabiliyorlar.


EÇADEM bu güne kadar 98 çocuğun ve 360 aile bireyinin hayatına dokunmuş...


Bütün bunları dinleyip, fikir anneleri ve uygulayıcılarla konuşunca ve hatta üzerine merkezde bulunan engelli çocuklar tarafından kurulmuş bir ritim orkestrasının mini gösterisini de dinleyince içimde bir umut yeşeriyor...


"Tüm belirsizliklere, inatçı pesimizme, görünmez engellere, duvarlara, sınırlara rağmen beton arası çatlaklardan da olsa hayat kendini devam ettireceği alanı buluyor" diye düşünüyorum...


Her belediye, her üniversite, bulunduğu çevrede yaşayan özellikle de dezavantajlı özel ihtiyaç sahibi, risk grubunda bulunan çocuk, gençlerin eğitim, sağlık, adalet, sosyal hizmet vb. gibi hizmetlerinin artırılması, sosyal ve ekonomik hayata katılımlarının sağlanması için kendi katkılarını sunma gayretine girse... Ailelerine destek olmanın, onlara nefes alacak alan yaratmanın yolunu bulsa ne güzel olur değil mi?


Ve hatta, bulunmuşu var... Yol göstermeye, danışmanlık etmeye hazırlar. Buyurup, buradan yaksınlar...


Diliyorum ki bu uygulamalar çok daha yaygınlaşsın; insan olmanın yükünü de nimetini de hep beraber paylaşalım...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.