Temiz gıda
Marketler dolusu yiyecek var. Ne tarafa dönseniz. İnsanoğlu şimdiye kadar hiç bu kadar çok çeşitli ve miktar olarak fazla gıdayla yaşamamıştı. Biz ilkiz. Aşırı çeşit, aşırı miktar, aşırı israf, aşırı plastik paket malzemesi... Endüstriyel gıdaya erişim ile ilgili hiç sorunumuz yok şükür. Gerçek gıdaya erişemiyoruz.
Hakim kültür, duygusal boşluk, arz fazlası, vahşi kapitalizm... İnsanın ve doğanın sağlığına kast etmeye; kaynaklarının hızla tükenmesine yol açmakta ısrarlı... Kötü beslen, çabuk hasta ol, hastane ve ilaç müşterisi ol.
Paket, paket çöp, market raflarından bize parlak parlak sırıtıyorlar. O çöpleri yiyenler bedenlerine, ambalajlarını doğaya salarak da tabiata hasar veriyorlar. Bir yandan paketli gıdalar artarken, bir yandan monokültür tarım, çiftçiye verilen tüm desteklerin yavaş yavaş geri çekilmesi, hibrit tohumlar ve tarımsal ilaçlarla toprağın gittikçe fukaralaşmasını izliyoruz.
Geçen senelerde bir kitabı Türkçeye çevirdim. Topraktan Gelen Şifa (Gün Yayıncılık) -- > Dirt Cure. Kitabın yazarı bir çocuk nöroloğu olan Maya Shetreat Klein "düzelmez" denen sinir sistemsel hastalıkları olan çocukları tedavi etmek için ilk olarak beslenme düzenine el atıyor. İlk işi paketli gıdaları beslenmeden çıkarmak.
Sonra süt ürünlerini, glüten içeren her şeyi ve şeker türevlerini uzaklaştırıyor çocuğun beslenmesinden. Süt ürünleri çünkü hayvancılık endüstrisi hayvanın canını çıkardığı için ondan gelen ürünün besin değeri yok. Gluten ve buğday türevleri çünkü buğday genetiğiyle en çok oynanan tohumlardan biri. Şeker, çünkü şeker bedendeki hastalık ithmalini görüp bunu bir hayli artıran bir madde.
Bunun yanı sıra ilaç kullanımını azaltıp, açık hava ve toprak ile haşır neşirliği artırarak tedavi ediyor Klein danışanlarını. Epilepsiden otizme, öğrenme bozukluklarından migren ağrılarına, DEHB'ye kadar birçok rahatsızlığa çare bulunuyor. Hastalıkları beslenme ile tedavi ettiğinde ilaçların sebep olacağı yan etkilere de maruz kalmamış oluyor insan. Yani koruyucu tıbbın ilk basamağı gıda ve yaşam tarzını düzenlemek.
İşte burası bizim çıkmaza girdiğimiz yer. Yaşadığımız ülkede betona, asfalta, fallik kulelere verilen kıymet insana, toprağa suya verilmiyor. İnsanı ancak ucuz işçi ve sağlık endsütrisi müşterisi; toprağı, suyu ancak zaptedilip, zehirlenip altı oyulup peşkeş çekilecek kaynak görevi görüyor.
Velhasıl temiz gıdaya ulaşmak zor. Neden, temiz suya ve toprağa ulaşmak da zor da ondan. Ne yerseniz yeyin, o yediğinizin nerede yetiştiği, onu üreten hayvanın nasıl bir yaşam yaşadığı gıdanın esas kalitesini belirliyor.
Temiz gıda üretebilmek için başka türlü bir anlayışa ihtiyaç var. Sistemi anlamış, bilerek içinden çıkmış, bu yola baş koymuş olmak gerekiyor. Ne garip di mi?
Garip ama gerçek. Böyle insanlar varlar. Ararsanız bulabiliyorsunuz, derin araştırmalar gerekiyor bazen, bazıları çok göz önündeler. Bir kaç tanesini tanıtmak istedim. Bir kaç sene önce de böyle bir yazı yazmıştım. Bu yazı onun güncellenmiş hali sayılsın.
Zeytinyağı
Aterna
Ebru KArakaş'ın Dikili’de gözü gibi baktığı bir zeytin bahçesi var. Aterna zeytinyağları sadece bu bahçenin ağaçlarından sıkılıyor. 500-1000-1500 yaşlarında ağaçları var. Onları ayrı ayrı toplatıyor ve sıktırıyor. www.aterna.com.tr
Saltuksoy
Kazdağları’nın eteklerine yerleşmiş olan Mehmetalan köyünde zeytin ile doğup büyüyen bir aile markası. 1985’ten beri taş değirmen yöntemi ile zeytinyağı üretiyor. Ailenin üniversitede zeytincilik eğitimi almış üçüncü kuşağı işin başında. Zeytini, bin bir pınarlı Kazdağları’nın eteklerindeki kendi tarlalarından topluyorlar. Özellikle elle toplama yöntemi ile toplanan zeytinler toprak ile temas etmeden 24 saat içinde işlenmeye başlanıyor. www.saltuksoy.com
Ortaköy 151
Yalova ile Bursa'nın arasında bir dağ köyü olan Ortaköy'de üretilen Ortaköy 151 markasının sahibi Ahmet ve Sibel Aydın. "Kaliteli zeytinyağı üretiminde, zeytinin, dalında, en olgun halindeyken toplanması ve birkaç saat içinde sıkılması en iyi sonucu veriyor. Yani zeytin ham olmamalı ama bozulmaya da başlamamalı. Dalından koptuğu andan itibaren fermantasyon başladığı için, geçen her saat asit oranı artırıyor" diyor... www.ortaköy151.com
Süt
Süt konusunu araştırdıktan sonra; UHT, pastörize, şu bu derken; sütün sütlükten çıktığına ve aslonanın yani ‘sütü veren ineğin refahının’ üreticiler tarafından hiç de öncelikli bir mesele olarak ele alınmadığına şahit oldum. Oysa o inek sağlıklı, mutlu, iyi beslenen, güneş gören bir hayvan değilse, ondan bize gelen sütten hayır beklemeye imkân yok. Tam tersi çeşitli gıda hassasiyetlerinin en önemli sebeplerinden biri ineğin yaşamı. Dolayısıyla ineğinin mutluluğunu her şeyin önüne koyan bir üretici seçtim. Aysunthesütçü diye aratın.
Badem ve saz arkadaşları
Edirne'de çiftçilik yapan İskit ailesini çocukluğumdan beri tanırım. Trakya'nın tek organik badem çiftliği burası. Ağaçlarına bebek bakar gibi bakan Gülşen teyze'nin özenini, detaycılığını ve işine nasıl kendini verdiğini de... Velhasıl badem ya da badem unu almak isterseniz, gönül rahatlığıyla kefil olacağım bir adres burası. Web siteleri yok lakin mail üzerinden bilgi ve sipariş mümkün. bademciftligi@gmail.com
Badem demişken elbette ana vatanı Datça'yı anmadan da olmaz. Datça'daki başka bir aile işletmesi de Kocamaar Çiftliği. Burada sadece badem değil, zeytinyağı, reçeller, ballar ve hatta sabunlar gibi yan ürünler bulmak da mümkün. Ben çok severek kullanıyorum. Özellikle gül suyu ve lavanta suyunu. www.kocamaar.com
Ekmek, tahin ve başka şeyler
İstanbul anadolu Yakası'nda Kızıltoprak sahile doğru küçük bir dükkan var. Adı Eppek. Her daim mis kokan, içinde sohbet edilebilecek türlü insan ve gerçek gıda bulabileceğiniz. Asıl üretimi hakiki undan, hakiki ekşi mayalı ekmek olan ve bunun yanında adil şekilde üretilmiş başka gıdalar da satan minik bir vaha Eppek. "Eppek, içinde rafine hiç bir ürün barındırmayan; atalık (yüzyıllar boyunca Anadolu coğrafyasına adapte olmuş ve evrimini burada sürdüren), buğdaygillerin (buğday, çavdar, arpa) petrol bazlı gübre, ot böcek öldürücü kimyasallar ile kirletilmemiş topraklarda üretilip, taş değirmende öğütülerek un haline getirilmesi ve bu unun emektar ekşi mayamız ve el ile hasat edilen kristal kaya tuzu ve içme suyu ile yoğrulması sonucu elde ettiğimiz ekmeklerdir." diyorlar kendi alamet-i farikaları olan hakiki ekmek için. www.eppek.net
Bal
Bal bizim evin en çok tüketilen ürünlerinden biri. Oğlum Uzay'a kalsa kendini de bala batıracak. Bu yüzden balın kalitesi ve hakikiliği benim için çok önemli. Her ne kadar büyük bal üreticileri kendilerinin en süper balı yaptığını iddia etseler de bir çok konuda olduğu gibi bunda da küçük üreticiden yanayım. Sadece balın kalitesi değil, arının refahına da önem veriyorum. Dolayısıyla arıyı seven, ona saygı duyan ve hak ettiği gibi davranan arıcı benim için olmazsa olmaz. Balın niteliğini belirleyen en önemli şeylerden biri ortamın faunası, yani çiçek çeşitliliği. yüksek yaylaların, el değmemiş ormanların balları diğerlerine göre daha kıymetli oluyor.Bunun için farklı bütçelere göre farklı coğrafyalardan bir kaç seçenek vereceğim:
- Şule Seda ve Asım Ay --> İzmir bölgesinde, arıyı seven arıcılık yapıyorlar. Kovanı hiç ellemeyerek, arıya kış için balından bırakarak onlara olan sevgilerini yaşama geçiriyorlar. suteresiblog@gmail.com
- Gültekin Yavuz ---> Doğu Karadeniz Macahel bölgesinde arıcılık yapıyor. Kestane ve yayla balı, propolis üretiyor. Propolisi üreten kişi bölgenin uzman ihtiyarlarından biri. Fauna kendinden el değimemiş odluğu için bölgenin balı kıymetli. 05366923232
- Kenan Kahya -> Doğu Karadeniz Macahel bölgesinde turizm ve arıcılık yapıyor. Kestane balı ve yayla balı üretiyor. Balın fiyatı özelliğine göre değişiyor. Fenni kovan ve karakovan seçenekleri mevcut. kenan_kahya08@hotmail.com
Not: Macahel bölgesi hem rakım yüksekliği, hem bölgeye özgü çiçek ve bitki çeşitliliği, bölgede suni gübrenin yasak olması, hem de oradaki arının (Kafkas arısının) kendine has özellikleri sebebiyle diğer ballardan ayrışıyor.Gündelik kullanımdan ziyade şifa özellikleriyle öne çıkan bir bal burada üretilen bal.
YORUMLAR