Yaşam enerjini nereye yönlendirmek istersin?

Çok mühim bir soru.

Ne kadar çok insan var o kadar çok cevabı var.

Lakin soruyu soran kaç kişi var?

Kaç kişi hiç farkında değil böyle bir enerjinin sahibi olduğunun, bir bir yerlere kanalize olduğunun, buraların nereler olduğunun.


Bilince getirmek mühim.

Vaktini, gücünü neye harcadığının farkında olmak mühim.

Başka neyimiz var ki?


Tüm gününü ülkenin politikasıyla ilgili şikayet ederek geçiren, akşamları da oturup tarışma programları izleyen insanlar tanıyorum. Genellikle türlü türlü hastalıkları oluyor. Tansiyon, kolesterol, bel fıtığ, depresyon…

Beden, bu kadar negatif yüke dayanmıyor, isyan ediyor.

Ne yapıyorsun kendine kardeşim, farkında mısın?

Bir şeyleri beğenmiyorsan, daha iyi fikrin varsa, değiştirmek istiyorsan harekete geç. Hadi durma. Oturduğun yerden, mağdura yatarak onu bunu beğenmemek kime fayda?


Tüm gününü o ne giymiş, bu ne demiş, onun kocası neredeymiş diye hep ötekileri dikizleyerek onlara dikkatini vererek geçiren insanlar biliyorum.

Birinin ne kadar görgüsüz olduğu, diğerinin ne kadar kötü giyindiği, ötekinin ne çok ya da ne az parasıyla neler yaptığıyla meşguller.

Dön canım kardeşim, dön kendine bak.

8 milyar insan yanlış bir sen mi doğrusun dön bir bak.

Bak bakalım senin hanen huzurlu mu, hakikatine sadık mısın, özün- sözün- davranışın bir mi? Bunlara bak önce.

Zaten başka şeye vaktin kalmaz.


TV’nu açıyorum. Açmam ya, bazen denk geliyor, bir bakayım diyorum.

Kavga, kıyamet, dram, acıklılık, trajedi, kakafoni, saldırgan, çiğ, kaba saba sözler,haller.

Eli belinde, ciyak sesli, dışlanmış, dışlanmışlıktan öfkeli, hiç hayatında kendi özüne temas etmemiş kardeşim.

Dur bir.

Bak her yanda bir drama üçgeni. Zalimi- Mağduru- Kurtarıcısı hazır bekliyor her köşede.

Bu üçgenin kazananı yok.

Bu üçgende tatmin yok, ferahlık yok, insanlık yok.

Çık çık çık…!


Duygunun, davranışının, seçiminin sorumluluğunu almaz ise insan,

Enerjisini neye yönlendirdiğinin, vaktini neye verdiğinin farkında olmaz ise elimizde kalan bir avuç bulamaç.


Hayat ya hu!

Hayat.

Bekliyor sen onu gör diye,

Yaşa diye,

Sıyrıl tüm kakafoniden,

Bir bebeğin kokusunda dinlen diye,

İçten gelen bir şarkıda kalbini hatırla diye,

Dans et,

Denizin kokusunu içine çek,

İçtiğin bir bardak suya şükür et diye bekliyor.


İki nefes arası bir hayat, kısacık, bekliyor, sen özünü hatırla,

Dikkatin gücünü hatırla,

Onu layıkıyla kullan diye bekliyor.


Düşme kardeşim tuzaklara.


Şifa sende, çare sende, yaşadığın hayatı yaratma kuvveti sende…


“Meditasyon” diyor Ustam,

“Kendinin farkında olan insanlarla çevirili olmak,

Ve bedenine iyi bakmak,

İyi yemek, iyi uyumak, hareket etmek…

Bunlar olmazsa olmaz” diyor.

“Ancak bunlar olursa, olur” diyor.


Usta’ma güveniyorum.

Onun her halimi kabul eden,

Şefkatli, çocuksu neşesini kaybetmemiş, bir ömürlük deneyimine kendimi teslim ediyorum.


Dikkatimi, vaktimi neye verdiğimin farkında olmaya niyet ediyorum.

İşte böyle girmek istiyorum yeni yıla.

Yeni yılda, özüme daha yakın, Varoluşun Şahane Senfonisinin hizmetinde, daha hakiki, daha samimi, yaratarak, üreterek, severek, kollayarak, koruyarak, parlayarak yürümek istiyorum hayat yolunda…


Hayat, beni layıkıyla yaşasın istiyorum…


AHO!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.