Kanseri İyileştirmek Dünya Zirvesi'nden notlarım...
Geçtiğimiz günlerde sağlıklı yaşam uzmanı ve yazar Kris Carr’ın düzenlediği “Healing Cancer World Summit” (“Kanseri İyileştirmek Dünya Zirvesi”) adlı bir seminer serisine katıldım. Kris Carr’a 2004’te tedavi edilemeyen bir kanser teşhisi konulmuş. Carr, teşhisinin ardından daha sağlıklı yaşamanın yollarını öğrenmeye başlamış. Öğrendiklerini daha büyük kitlelerle paylaşabilmek için alanında başarılı isimlerle beraber “Kanseri İyileştirmek-Dünya Zirvesi”ni düzenliyor. Zirveden notlarımı sizinle de paylaşmak istiyorum.
Zirvede, dinlediğim isimlerden biri Chicago Bütünsel Kanser Tedavi Merkezi’nden Beslenme Uzmanı Lizabeth Gold. Lizabeth’in hikayesi de benim sağlık koçu olma hikayeme çok benziyor. Lizabeth beslenme uzmanı olmadan önce satış alanında çalışıyormuş, o dönemde irritabl bağırsak sendromu (İBS) yaşayınca çözümü beslenmesini değiştirmekte bulmuş. Sonrasında kariyer değişikliğine gidip beslenme uzmanı olmaya karar vermiş. Seminerde, tedavi gören kişilere önerilerini sıraladı:
- Hastalandığımızda, kendimizi iyi hissettirecek yiyeceklere daha çok sarılırız, şekerli yiyecekler, abur cuburlar, makarna, peynir, patates gibi... Bu nedenle bu yiyeceklerin daha sağlıklı ve rafine şekersiz olanlarından tüketmeye çalışın.
- En önemli şey, daha fazla sebze ve daha az işlenmiş gıdalar tüketerek başlamak ve çok az besin değerine sahip ve kan şekerini bir anda fırlatan rafine edilmiş karbonhidratları ve rafine şekerleri kısmak. Her öğün çoğunlukla bütün, işlenmemiş tahıllar, biraz meyve ve bolca sebzeden oluşmalıdır.
- Et ve süt ürünleri de enflamasyona sebep olduğu için, bu yüzden de bunlara da bir miktar ara verip fasulye, bezelye ve mercimek gibi bitki bazlı proteinlere odaklanın.
- Yulaf, badem veya kaju gibi bitkisel süt alternatiflerine geçin.
- Alkol, gazlı içecekler, enerji içecekleri, cips vb. ürünlerden kaçının.
- Gıda ve vitamin takviyesi alacaksanız, ilaçlarınızla etkileşimleri olabileceği için her zaman doktorunuza danışmanızı hatırlattı. Herkes için yararlı olabileceğini düşündüğü iki öneride bulundu: Kurkumin (zerdeçaldan elde edilir) ve D vitamini. Kurkumin, antioksidan, anti-inflamatuar ve anti-kanser özellikleri ile bilinir. Pek çoğumuz, D vitamininin kemik sağlığı için gerekli olduğunu bilir. Ancak vücudumuzdaki hemen hemen her hücrenin bir D vitamini alıcısına sahip olmasına rağmen birçoğumuz yine de yeterince D vitamini alamayız. D vitamini eksiklikleri diyabetten multipl skleroza kadar çok sayıda hastalıkta rol oynamaktadır.
- Hasta yakınları için öneriler: Tedavi gören sevdiğiniz çok yemek yemiyorsa, sadece birkaç ısırık alsa bile yeterli olabilir. Onları bunaltmayın. Büyük tabaklarda küçük porsiyonlarla yemeği sunun. Bazı kokular iştahlarını iyice kapayabilir. Mümkünse başka bir yerde yemek pişirin ya da hastanız evde olmadığında yemek pişirin. Enerjisi varsa, dışarıda temiz havada yürüyüş yapması iştahını canlandırabilir. (Buna kendimden kişisel bir not eklemek istiyorum, ilk kemoterapimde kokular bana çok dokunduğu için ailemden yemeklerini hastane odası dışında yemelerini rica etmiştim. Bu yöntemi de deneyebilirsiniz.)
- Zencefil ya da bir zencefil smoothiesi (badem sütü ile harmanlanmış taze zencefilli ve şeftalili) bulantıyı hafifletebilir ve sindirimi iyileştirebilir. Metal kaplar ağızda garip bir tat bırakabilir, bu nedenle tekrar kullanılabilir plastik mutfak eşyaları kullanabilirsiniz. Yemek zamanlarında müzik çalmak ve masaya çiçek koymak, küçük ayrıntılar gibi görünse de büyük bir fark yaratabilirler.
- Lizabeth sözlerini şöyle tamamladı, bu sözlere tamamen katılıyorum: “İyileşmenin gücünün genellikle üç şeye bağlı olduğunu öğrendim: Kısmen kalbin, kısmen aklın ve kısmen de bedenin içinde. Gerçekten de üç şeyin peşinden de gitmeniz gerekiyor. Kalbinizde umuda, aklınızda cesaret ve güce sahip olmanız çok önemlidir. Ve en büyük savaşını verebilmesi için ihtiyaç duyduklarını ona vererek vücudunuza iyi davranmalısınız.”
ABD Çevresel Çalışma Grubu (Enviromental Working Group) başkanı Ken Cook kimyasallarla ilgili çarpıcı bilgiler paylaştı. Yediğimiz yiyeceklerden, ev temizleme ürünlerine kadar gün içinde pek çok kimyasalı evimizde misafir ediyoruz.
- 1970’lerden beri 80 bin kimyasalın kullanımıyla ilgili onay verildiğini, ancak sadece 1000 adedinin kanserojen etkilerinin olup olmadığını test edildiğini biliyor musunuz?
- Araştırmalarda, 30 sene önce yasaklanan kimyasallardan bazıları hala bebeklerin kök hücrelerinde bulunmuş.
- Günümüzde kimyasal bir bombardıman altındayız. Genelde birçok kişi ortalama 5-7 ürün kullanırken, kadınlar 9-12 ürüne kadar, ergen genç kızlar 17 ürüne kadar kullanabiliyor. O nedenle evimize ne aldığımız, cildimize ne sürdüğümüz çok önemli. Kanserojen maddelerin yanında pek çok ürün hormonları etkileyen birleşimlere sahip. Her şeyi bir anda değiştirmeniz çok zor ve bütçe olarak sarsıcı gelebilir, adım adım ilerleyin.
- Her sene, en çok böcek ilacı içeren sebze-meyveler “Dirty Dozen” adlı bir listede yayınlanıyor. Google’da böyle aratabilirsiniz. İngilizce bilmiyorsanız bile fotoğraflardan hangi sebze-mevyelerin daha büyük risk taşıdığını görebilirsiniz. Bu yıl bu listeye giren sebze-meyveler: Çilek, ıspanak, nektar, elma, üzüm, şeftali, kiraz, armut, domates, kereviz, patates, dolmalık biber.
- Etiket okumak sizi çok yorabilir, etiket okurken ilk dikkat edeceğiniz şey, ne kadar çok madde içerdiği olmalı. Bir üründe ne kadar çok içerik varsa, o üründen o kadar çabuk uzaklaşın.
- Ken Cook en son hepimizin kolayca uygulayabileceği bir yöntemden bahsetti: “Evinizi havalandırın. Evinizin havasını temizlemek için bitkiler alın.”
Bir başka oturum da Prof. Dr. Lorenzo Cohen ve Dr. Alison Jefferies tarafından verildi, beraber yazdıkları "Antikanser Yaşam: Yaşamınızı ve Sağlığınızı Dönüştürün" adlı bir kitapları var. İşte paylaştıkları:
- Araştırmalarına göre, kanserlerin %50-70 oranında önlenebildiğini söylediler.
- Kanser, hayatın içinde oluştuğu için izole bir şekilde de tedavisinin mümkün olamaz.
- Antikanser Yaşam'a göre kanser riskini düşürebilmek ve kanser tedavisi gören bir işinin tedavisinin daha başarılı olabilmesi için gerekli altı faktör var: Sosyal destek, stres azaltma, uyku, beslenme, egzersiz ve çevre.
- Hayatınızda bir şeyleri değiştirmek istediğinizde, kendinizi sabote etmemeniz için arkadaşlar, koçunuz, aileniz size destek olacak bir sosyal destek ekibinizin olması, her şeyin daha kolay ilerlemesine yardımcı oluyor.
- Yalnızlık, araştırmalara göre sigara kadar ölüm riski yaratan bir faktör.
- Yardım istemekten çekinmeyin. Gerektiğinde arkadaşlarınızın sizinle konuşması ya da bir şeyler tavsiye etmesinden öte, sizi sadece dinlemesini dahi isteyebilirsiniz.
- Farklı olmaktan çekinmeyin, siz sağlığınızla ilgili adımlar attıkça, etrafınız da daha sağlıklı olma yolunda adımlar atacaktır.
- Stres, metabolik durumunuzu değiştirebilir, bedeninizde enflamasyon yaratır, bağışıklığımızı azaltır, DNA hasarına yol açar. Bedeninizde tümör oluşmasını sağlayabilecek ortamı yaratır. Bu nedenle stres azaltma yöntemlerini deneyip, kendinize uygun olanı seçebilirsiniz. Her gün ve her yerde yapabileceğiniz diyafram nefesini öneriyorlar.
- Kişiden kişiye değişmekle beraber her gün 6,5-9 arası uyku uyumamız tavsiye ediliyor. Her şeyden önce sabit bir uyku saati belirleyerek her şeye başlayın. Elektroniklerin mavi ışığından uzak durun.
- Sağlıklı beslenmek büyük bir mücadele, çünkü sistem ve endüstri bizi sürekli işlenmiş gıda yemeye itiyor.
- Beslenmede, bitki ağırlıklı ve olabildiğince renkli beslenin. Tabağınıza ilk koyduğunuz besin sebze-meyve olsun.
- Bütün bu adımları atarken, size korku hakim olmasın. Şekersiz besleniyorsanız, bir seferinde arkadaşınızın doğum günü kekinden aldığınız bir çatal sizde büyük bir stres yaratmasın. Hayatınızda daha sağlıklı olmaya gayret gösterirken, sosyal desteğinizden uzak kalıp izole olmayın.
Sevgilerimle, mutlu haftalar
YORUMLAR