Ay’dan öğrenecek çok şey var…
Bir belgeselde görmüştüm, sokak röportajı yapan kadın, yoldan geçen sıradan erkeklere “adet görmek hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye soruyordu.(*)
Nasıl cevaplar verildiğini söylememe gerek yok sanıyorum. Hele düşünün bir, İstiklal Caddesi’nde dolaşıp bu soruyu sorduğumuzu…
Hakkında bu kadar konuşulmayan, bu kadar yanlış anlaşılmış, bu kadar kötülenen, dalga konusu olan bir şeyin her ay başımıza geliyor olması korkunç bir şey olmalı!
Ya da bu işte gerçekten de büyük bir yanlışlık var.
Toplum olarak doğa ve kadınlık ile ilgili döngülerle ilgilenmeyi bıraktığımızdan beri başımız ağrıyor, bunu biliyoruz. Doğaya zarar vermek dediğimizde aklımıza hep kirlenen nehirler, yok edilen ormanlar geliyor ama kendi içsel doğamıza nasıl zarar veriyor olduğumuzu fark etmemizin de zamanı geldi.
Yanlış aktarılmış geleneklerin arasında kadınlık ve adet görme ile ilgili gelenekler de var ne yazık ki.
Şu hikâyeyi çoğumuz duymuşuzdur hani; eskiden adet gören kadınları evden uzaklaştırırlarmış. Adet gören kadın turşu kuramaz, hamur yoğuramaz, bebeklere dokunamazmış; uğursuzmuş, pismiş. Her kadın. Her ay. Hayatının yaklaşık 3500 gününü adet görerek geçiriyor, 450–500 defa adet görüyor. Ve bu zamanlarda uğursuz sayılıyor.
Bunun imkânsız olduğunu düşünüp araştırmaya başladığımda, mevzunun aslında öyle olmadığını öğrenmem uzun sürmedi.
İnsanların doğayı ve kendi döngülerini izleyebildiği, mevsimlere göre yaşayıp Ay’ın haline bakarak bahçesini ekip biçtiği, bir işe kalkışmadan önce başını dışarıya uzatıp rüzgârı kokladığı zamanlarda, zannedildiği gibi kadınlar adet dönemlerinde dışlanmıyordu.
Biraz uzaklaşıyorlardı sadece, ihtiyaçları olduğu için… Bu amaçla kurulan Kırmızı Çadır’larına gidiyorlar ve birlikte vakit geçiriyorlardı, dinleniyorlardı, kendilerine zaman ayırıyorlardı.
O zamanların kadınları, ay hallerini takip eden, bitkilerini ayın durumuna göre ekip biçen, tırnaklarını ve saçlarını keserken bile Ay’a bakan kadınlardı. Gece yatağa girmeden önce, o gecenin bir dolunay gecesi olup olmadığını muhakkak bilirlerdi.
Yapılacak işleri ayın belirli zamanlarında yapacak şekilde düzenlerlerdi. Ay 28 günlük döngüsünü tamamladığında, onlar da döngülerini tamamlarlar ve her Yeniay’da yenilenmiş enerjileriyle yaşantılarına devam ederlerdi.
Normalde, ay ışığının miktarına göre hormonlar düzenleniyor, kadının ne zaman yumurtlama dönemine gireceği ve ne zaman adet göreceği de buna göre belirleniyor… Böylece her Yeni Ay’da adet gören kadınlar, Dolunay’da yumurtlama dönemine giriyor, döngülerinin farkında olarak, bu döngülere bağlı enerji değişimlerine hazır olarak…
Biz bugün, ruh halimizdeki değişiklikleri, yükselmeleri ve alçalmaları neredeyse takip edemez hale geldik; her tarafta onlarca uyaran var, başımız ağrısa, o gün o ağrıya sebep olmuş olabilecek onlarca neden var…
Acaba biraz yavaşlasak, kendimizi dinler olsak, farkındalığımızı biraz olsun artırıp şöyle bir baksak kendimize ve Ay’a…
Doğal döngülerimizi fark edip doğanın milyon yıllık döngüleriyle uyumlanabilme fikri bile, büyük bir denge ve iç huzur vadediyor.
Nasıl mı başlamalı?
Ayın hangi evresinde adet gördüğünü takip et. Yeni Ay içsel yolculuklar ve dinlenme için, Dolunay enerji gerektiren yaratıcılık için, Dolunay’dan sonrası sakinleşmek için en iyi zamanlardır. Sadece bizim için değil, bütün dünya için böyledir. Bu dönemlerde adet görüyor olmak, o dönemin aktif enerjisine daha açık olmak demek… Bunu değerlendir!
Bazen çok ağrılı oluyor, bazen hiç anlamıyorsun bile, bazen aklın allak bullak oluyor, seni dağıtıp gidiyor; bazen resmen keyifli zaman geçirdiğini fark ediyorsun...
Değişken ruh halinin döngülerinle nasıl bir ilişkisi olduğunu bildiğinde, dizginleri eline aldın demektir.
Dizginleri ele almak, doğayı kontrol edebilecek kadar güçlü olmak değil elbette. Kendi akışını, döngülerinin doğal döngülerle nasıl uyumlu akabildiğini gördüğünde kendini bu akışa bırakman daha kolay olacak. Sevdiğin, bildiğin bir nehirde ağır ağır, tam da olması gerektiği gibi yüzüyor olacaksın.
Buna izin ver. Ve bu gece gökyüzüne bakmayı ihmal etme!
*Diana Fabianova'nın müthiş belgeseli "The Moon Inside You", ay döngülerine kafa yoran herkesin izlemesi gereken çok keyifli bir belgesel
YORUMLAR