Kafa karışınca kalp kapanır mı?
Hiç durmadan, kafanızın içinde sanki ağırlığınızca ıvır zıvırla dolu bir sepet taşıdığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Ya da belki de sadece belirli kısımlara baskı yapan minik, ama yine karmakarışık sepetler. Tamam, biliyoruz, hepimizin kafası bazen karmakarışık olur. Öyle kocaman bir sıkıntımız olmasına gerek yok, Allah göstermesin. Hani o her şeyi olduğu yere mıhlayan, oturduğunuz yerden günlerce kalkmamanızı gerektiriyormuş gibi duran herhangi bir ağırlıktan bahsediyorum.
İşte bu ağırlıklar bizi yavaşlattığında, zihin karıştığında, belki de duygular kendini sağlama almak için kalpteki ilgili bölümü kısa bir süreliğine kapatıveriyordur.
Kafadaki o karışık sepet çözülmeden, hafiflemeden, kaybolmadan veya yerini bulmadan kalpteki tıkanıklık gitmeyecek gibi. Gel gör ki bizler de düz çizgilerden ibaret değiliz, şunu çözeyim, bu kanalı açayım demekle olmuyor ha deyince.
Peki bu düzeneği çalıştıran, çarkı doğru döndüren şey ne?
Eğer bunun bir düzeni varsa tabii.
“Kafasına bir kurşun sıkacak olsa önce evi toplayacak” türde biriyim mesela, her şeyin düzenli olmasıyla ilgili lüzumsuz takıntılarım olabiliyor bazen. Doğam gereği kaosu, düzensizliği de barındırdığımı kabul etmiş biri olarak üstelik. Olsun, kaosun doğasına uygun bir çelişki en azından değil mi?
Diyelim ki kafa ve kalp arasında bir koruma-kalkanlı-denge mekanizması var. Ve bunun düzenli bir işleyişi yok. O zaman işler yolunda gittiğinde bu nasıl olabiliyor? Bütün o otomatik-psikiyatrik koruma sistemlerini bir kenara bırakalım, bir şeyi hem kafamızda hem kalbimizde sorunsuzca barındırmanın, soru işaretlerinden arındırmanın yegane yolu nedir? Kafadaki karışıklığı çözmeden, kalpteki ilgili bölümü serbest bırakmanın bir yolu yok mudur?
Yeryüzündeki bütün öğretiler gelir dolaşır “denge”den bahseder. Akıl mı, duygular mı? Kalp mi, beyin mi? Peki sağ beyin mi sol beyin mi? Sezgiler mi mantık mı?
Tamam, çok fazla soru işareti oldu.
Yeterince soru işaretimiz olduğunda şöyle bir kart çıkarabiliyoruz: Akışına bırak.
Akışına bırak, çünkü sezgilerin sana yol gösterecektir. Çünkü Tanrı’nın seninle ilgili bir planı mutlaka vardır. Olacağına varmaktan başka çaresi yoktur, yeter ki süreci farkındalıkla tamamla ve hamleyi yapman gereken o anda uyanık ol.
İşte kafadaki sepet ne kadar yorucu olursa olsun, isterse kalpteki minik pembe duygu pıtırcıkları çıktıkları tatilden bir türlü dönmek bilmesin, ben bir şey öğrendim. Her şeyi halletmek zorunda değilsin. Her şeyi derleyip toplayıp tozunu alıp parlatamazsın. Zihinde işler böyle yürümüyor, kalpte de işler böyle yürümüyor. Ayrıca gerçekten de bir duyguyla ilgili olan düşüncelerde bir tıkanıklık varsa, o duygu bir süre kendini askıya alabiliyor. Bunun çözümü, bize okulda öğretilen problem çözme yöntemlerine başvurduğumuzda, sorunlu düşünceyi bulup, tamir edip, ilgili duyguyu özgür bırakmak gibi gözükebilir.
Öyle değil. Maalesef demek isteyebilirsiniz başta, ama iyi ki öyle değil.
Bu acayip düzenekler gayet de olması gerektiği gibi işliyor. Sürece güvenmek gerekiyor, sıkıcı gözükse de.
YORUMLAR