Sahip olabilmek
Bazı şeyleri çok seversiniz ve onları sonsuza kadar saklamak isteyebilirsiniz. Bu şeyler havasız bıraktığınız odalarda özünü, güzelliğini kaybedip çürüyebilir ya da yıllar sonra karşınıza çıktığında "Hay allah, nereden bulmuşum ben bunu" diyecek kadar şaşırtabilir de sizi. Sahilde bulup da inanılamayacak kadar güzel olduğunu düşündüğünüz o taşı düşünün mesela. Bir gün, evdeki diğer taşların arasından boş boş bakacaktır size muhakkak.
Ama benim bugün anlatmak istediğim şey sakladığımız için değer kaybeden şeyler hakkında değil. Sonuçta mükemmel bir vişne ağacından hevesle topladığım vişnelerden kalanları birkaç gün önce bir zamanlar bana ait olan bir buzlukta bıraktım ve gittim. Gayet iyi durumdalardı. Şahane bir kek, meyve suyu, likör ya da reçel olacaklardı, şimdi akıbetleri hakkında hiçbir fikrim yok.
Sonsuza kadar sahip olmak, fazlasını başka günler için de saklamak ya da bi gün lazım olurculuk yüzünden her neyse, dünya kadar şey saklıyoruz. Onlarca inanca, yargıya, ilişkiye, hisse yapışıp kalıyoruz benzer sebeplerden. Ama şimdiye kadar hep gördüm ki sakladıklarımız arasından en kullanışlı, en mükemmel, en olması gerektiği gibi olanları hep çok da saklayamayacağımızı sandığımız, bir şekilde tam da sahip olamadığımızı düşündüğümüz şeyler arasından çıkıyor. Bu da dünyanın işleyişi ile alakalı gayet genel bir kural sanırım. Çok gevşek tutmak ile sıkı sıkı bağlamak arasında aslında hiçbir fark yok. İki durumda da o şeyi kaybedebiliyorsunuz.
Ama işte bazen öyle şeyler oluyor ki, gelmiş geçmiş tüm hikayelere şükrettiriyor. Kazanmanın ve kaybetmenin çok da önemli olmadığı, sadece tam olarak öyle olduğu için çok güzel olan, acayip bir heyecana benzer tarafları olsa da sıradan bir iş günü kadar dingin olabilen herhangi bir şeye sahip oldunuz mu hiç?
Sahibi olamadığınızı, olamayacağınızı, aslında onu her an yitirebileceğinizi bildiğiniz halde ve tam da bu yüzden onu her fırsatta yanınızda istediğiniz oldu mu? Yanınızda olmasa bile varlığına şarkılar söyleyebildiniz mi mesela?
O zaman derin bir nefes alın ve kişisel inanç sisteminizin en havalı şükrünü etmeye hazırlanın.
Bu dünyanın en güzel vişnelerinden biriyle daha karşılaştınız ve ondan bol bol toplayıp dolaba yığmanıza hiç gerek yok! Sadece ağacın gölgesinde oturup muhteşem meyvelerin tadını çıkarmanız yeterli. Emin olun yıllar sonra veya önümüzdeki kış onlara tekrar ihtiyaç duyarsanız onlar sizi bir şekilde bulacaktır.
YORUMLAR