Çok fazla nefret var
Sosyal medyada hemen her kesimden insanı takip etme şansım var artık. Akışa şöyle bir göz gezdirdiğimde mutlu eden çok fazla habere denk gelebildiğim gibi, içimi karartan onlarcasına da rastlıyorum her gün. Sözler kıymetlidir. Ağzınızdan çıkan, bir yerlere yazdığınız bir sözün kimi nasıl, ne şekilde etkileyeceğini bilemeyebiliyorsunuz.
Son günlerde daha çok olmak üzere, her daim içimi karartan türde haberler, nefret içerenler oluyor. “Hainler!” “Zalimler!” “Allah cezanızı verecek!”ler havada uçuşuyor. Kanlı vahşet fotoğraflarının altında O kesimi suçlayanların biraz altında, aynı fotoğrafla öbür kesimi suçlayan başkalarını görüyorsunuz.
Anlamaya çalışıyorum. Bu kadar nefreti nerenize sığdırıyorsunuz?
Benim de hoşlanmadığım, yaptığından, ettiğinden, söylediğinden rahatsız olduğum insanlar var. Mümkün olduğunca genellememeye çalışıyorum. Metroda bir adamın gözlerini oymak isteyene kadar nefret edebiliyorum ondan, tacizkar bakışlarından. Ama metrodan çıktığımda “bütün erkeklerden nefret ediyorum! Bilhassa bilmemnereli erkeklerden, çünkü az önce benim toplum içinde özgürce hareket etme özgürlüğüme saldıran o pis herif de oralıya benziyordu! Hepsi ölsün!” diye bağırmıyorum mesela.
Her gün birilerine solcu olduğu için, sağcı olduğu için, eşcinsel olduğu için, müslüman olduğu için, ‘gezici’ olduğu için, Kürt olduğu için; bir şekilde bir etiket yapıştırıp da onların alayından nefret ettiğini söyleyen bir sürü insana rastlıyorum halbuki. İçim kararıyor. ("Bu arada, benim 'bilmemnereli' arkadaşlarım da var aslında, hepsi kötü demiyorum, arada iyileri de var" demek durumu sevimlileştirmiyor, söyleyeyim.)
Birisi bir görsel hazırlıyor, altına ünlü birinin bir lafını ekliyor, “hepsinin Allah cezasını versin” diyor, altında yüzlerce yorum: “Bunları şöyle asmak lazım böyle kesmek lazım, hainler, zalimler, iblisin dölleri...”
Elinize ne geçiyor?
Siz bu nefreti dağıttıkça, paylaştıkça, başkalarının öfkesini körüklemiş oluyorsunuz, insanı insandan soğutuyorsunuz da ne değişiyor hayatınızda?
Çocuklarınıza başkalarından böyle kolaylıkla nefret edebilmeyi öğretiyorsunuz, onlar büyüdüğünde kendi doğrusuna uymayan herkesin kafasını ezmeyi kendinde hak görecek, göremiyor musunuz?
Konuşulan dilin ‘nefret söylemi’ ürettiği fark edilmiyor bile bazen. Bu nefret söylemleri bizi birbirimizden uzaklaştırıyor, içimizi karartıyor, kimbilir hangi güzelliklerin önünü kesiyor.
***
1700’lerde insanlar dünyanın ucunu bucağını keşfetmeye başladığında, bulduğu her türlü kaynağı sömürmeyi kendinde hak gördü. Öyle ki, Afrika kıtasında yaşayan insanları gemilere doldurup köle olarak kullanmakta da bir beis görmedi. Çok değil yahu, en fazla 250 yıl önce, köle ticareti, Avrupa borsalarında işlem görüyor, yatırımların getirisi yıllık yüzde altı civarında oluyordu. Pamuk alıp satmaktan bir farkı yoktu köle ticaretinin. Gayet sıradan, ekonomik bir faaliyet olarak görülüyordu bu.
Size de aynısı oluyor mu bilmiyorum ama bugün, bir zamanlar senin benim gibi insanların birer ‘mal’ olarak görüldüğü, alınıp satıldığı, piyasalarda işlem gördüğü zamanları düşünüp hesap ettiğimde tüylerim ürperiyor.
İnsanlığın tarihinde buna benzer bir sürü uygulama ve inanış var ki bugünkü aklımızla düşününce bir türlü anlam veremiyoruz. Değerler değiştikçe, geliştikçe, bir anda kendimizi kaybedip yaptığımız çılgınlıkların nelere mal olduğunu görebiliyoruz. Aradan üç yüz yıl geçiyor belki ama anlıyoruz en sonunda.
Umarım bir dine, ırka, mezhebe, kültüre ait insanların neredeyse tamamından nefret etmenin, bu nefreti böyle açık saçık ortalığa saçmanın ne denli korkunç olduğunu anlamamız da yüzyıllar sürmez. Barışa ihtiyacımız var. Sevgiye ihtiyacımız var. Hem de acilen.
YORUMLAR