'Büyük Dönüşüm'ün hikayesi
Bin yıl geçmiş. Dünyada yaşam devam ediyormuş. Homo sapiens’i kendinden bir önceki tür olarak kabul eden, evrimleşmiş bir insan ırkı yaşıyormuş bu ilginç, çoğunlukla zararsız gezegende. Her türlü ikilikten, cinsiyet-ırk-din ayrımından artık çok uzaklaşmış, birlik olmuş bir insan ırkıymış bu.
Ve çocuklarına, yeni baştan yarattıkları ormanlarda hikayeler anlatacakları zaman, bin yıl önce gerçekleşmeye başlayan Büyük Dönüşüm’ü anlatırlarmış bazen. Hiçbir çocuk, bu hikayeyi dinlemekten sıkılmazmış.
Bu evrende varolmanın tarihsel olarak en iyi, en doğru biçimine ulaşmış olan yeni-insanlar, Büyük Dönüşüm’ün hikayesini şöyle anlatırlarmış:
“Kendi çizdiği sınırlara hapsolan insanların,
Toplu olarak özgür olmaya karar verişinin / başlangıcıdır bu öykü.”
***
Bütün dünyada muazzam bir değişim ve dönüşüm gerçekleşiyor. 21. Yüzyıl insanları olarak biz, fırtınanın tam gözünde duruyoruz. Belki de bu yüzden tam neler olduğunu anlayamıyoruz. Anlayamıyorduk.
Uyanmaya başladığımız yıllar olarak anlatılacak belki de bu yüzyıl.
Dünya üzerinde, belki de bütün evrende, daha çok birbirine bağlanıyor artık her şey. Büyük göçler, sınırlar, duvarlar, ciddi iklim değişiklikleri, savaşlar… Her birine bütün olarak bakıldığında, doğum sancısından pek az farkı var bu olanların.
Dünyanın rahmindeki kasılmalar bunlar.
Doğumun gerçekleşmesini sağlayan kadına özgü hormonlar gibi, dişi bir enerjiden alıyor gücünü bu dönüşüm. Dünyanın her yerinde birlikte çember olup dans eden, şarkılar söyleyen; bu dünyaya rahmiyle bağlanan, kız kardeşleriyle ilahi bağını hatırlamaya başlayan kadınlar görüyorum.
Büyük bir dönüşüm gerçekleşiyor.
Biz tam fırtınanın gözündeyiz. Ondan böyle ne yapacağını şaşırmış halde dünyanın yarısı. O yüzden bütün bu esintiyi ta kalbimizde hissediyoruz. İçimiz sıkışıyor belki ama eninde sonunda ferahlıyoruz.
Son ağaç da kuruduğunda nelerin olacağını söylemiş eskiler. Bugün biz o son ağacı kurumaya bırakmayacağımızı biliyoruz.
***
Çok yakınlarımızda her gün birileri ya savaşırken ya da savaştan kaçarken ölüyor, adaletsizliğin diz boyu olduğu böyle bir zamanda gülümseyip “vardır bir hayır” demek dünyanın en zor şeyi. Haydi hep beraber pozitif olalım da demiyorum. Ama bir ümit var işte. Birbirimize sarılmanın, kardeş olmayı anlamanın, sınırların manasızlığını keşfetmenin zamanı artık. Ve bu gerçek oluyor. Nefreti körüklemek yerine filizlenen sevgiyi destekleme zamanı. Bin yıl sonra tomurcuklanacak bir çiçek, olgunlaşacak bir meyve için bugünden yatırım yapmanın ne demek olduğunu anlama zamanı.
Seçim bu dünyanın en önemli işi. Topluca yapacağımız bir seçimin hayatlarımızı nasıl değiştireceğine şahit olacağız yarın.
Enerjimizi yüksek tutup, en hayırlısını dilemekten başka şansımız yok. Dünya değişiyor, biz dünyanın göbeğindeyiz.
Binyıllar sonra Büyük Dönüşüm’ün hikayesi anlatılırken bu hikayenin neresinde olmak istiyorsak, öyle nefes alacağız. Yeni hikayeyi hep birlikte yazıyoruz çünkü. Biz sarıldıkça, birbirimize dokundukça, sevgimizi çoğalttıkça, bu hikaye büyüyecek, kendini büyütecek.
Derin nefesler almayı sakın ihmal etmeyin!
*(Dünyanın pek çok yerinde ataların ruhlarının kutsandığı, yaşayanlar dünyasına göçüp gitmişlerin buyur edildiği bayrama denk geldi bu yazı ve ertesi gün de seçim telaşı. Şimdi binyıllar sonra kutsanan atalar arasında olacağını bildiğim ruhum şöyle bir kıpır kıpır. Bu dünyayla olan bağlantımı gözden geçirmemin tam zamanı. Kutlayan herkesin de bayramı kutlu olsun!)
YORUMLAR