Seyrüsefer

33 gündür seyirdeyim. Dün itibariyle, muhtemelen bu seyahatteki son durağım olan Gülistan'a vardım yeniden. Bu hafta sonu çalışmamızı gerçekleştirip pazartesi-salı evime kavuşmayı hasretle bekliyorum. Bu süreçte bir sürü güzellikle kavuştum, çoğunlukla kırda-köyde yaşayan dostları ziyaret ettim, can cana muhabbetlerden geçtim, atmak istediğim adım(lar)a dair kafamı biraz daha karıştırdım (umuyorum ki kısa bir zaman içinde toparlanacak).


Yollar, dostlar çok güzel; kendi evin, kendi düzenin de öyle; bu ikisi aynı an'da olabilseydi ya... Karavan demeyin, hiçbir zaman çekilmedim o arkadaşa nedense.


Başka bir taraftan bakınca, 8 yıl 7 aydır bir yolculuktayım. 2012'nin yaz aylarında başlayan, özellikle kendi içime doğru yaptığım ve derinleştiğim, kendimi bilme yoluna girdiğim; bir yandan da dışarıda vuku bulan bir yolculuk... Yaşamımda, öncesi ve sonrasının böylesine bıçak gibi ayrıldığı ve arada kocaman bir uçurumun oluştuğu bir dönem. Yaşama, ilişkilere, kendine bakış, iletişim, doğayla etkileşim, para ile ilişkilenme ... aklınıza gelebilecek her şeyin farklılaştığı yepyeni bir düzen; kısaca -kitabıma da selam çakmış olayım- "Yeni"ye Doğru bir akış...


Bu akış devam etmekte ve görünen o ki ucu-bucağı-sonu yok. Açılmış olduğum yepyeni dönemin altındaki yeniliklerin, gelişmelerin ardı hiç kesilmeyecek. Yürümeye devam ettiğin sürece yol bitmiyor, ilerledikçe önünde beliriyor; sonsuza kadar... Hem bol şeritli ana yollardan hem de minnacık ara yollardan bahsediyorum. Anayolları görmek kolay da yaşamın nüanslarını yakalamak için incelmek, hassaslaşmak, arka sokaklara da girmek gerekiyor. Ve işin sırlarından biri, şu an içimde oluşan benzetmeyle ifade etmek gerekirse, eşzamanlı olarak hem otobanda ilerlemenin hem de ara yollarda etrafı derinlemesine gözlemleyerek gitmenin gerekliliği... Ki bu, yaşamın farklı alanlarında farklı hızlarda seyretmemiz gereketiğini anlatıyor bana. Bu satırlarda sıkça yavaşlamanın öneminden dem vuruyorum ve bunun arkasındayım; lakin yeri geldiğinde gazı köklemek de gerekli. Ne yaptığını ve nereye gittiğini şüphesiz bir şekilde bildiğin ve oraya varmak için kaybedecek zamanının olmadığı durumlarda bas gitsin hocam.



Diğer yandan 38 yıl 10 ay 13 gündür hepsini kapsayan bir yolculuğun daha içindeyim; ilk nefesi alış, popoya ilk şaplağı yiyiş ve ilk ağlamalarla başlayıp şu an'a uzanan ve bir gün son nefesi vermekle boyut değiştirecek olan... Bu yolculukta bulunduğum yerden, olduğum kişiden, yaptıklarımdan ve yapamadıklarımdan sonuna kadar razı olduğum; içinde pişmanlıklara, keşkelere, ahhlara ve vahhlara yer olmayan bir hâlin içindeyim. Özellikle son bir yıllık süreçte biraz daha büyüdüğümü hissettiğim; sorumluluk alıp güzellikler yaratılmasına vesile olmak için yeterince tecrübeli, bu doğrultuda hareket etmek için yeterince genç; yaşama kulak vermek için yeterince yavaş, duyduklarım üzerinden harekete geçip üretmek için yeterince hızlı; yaşama hizmet etmek için her şeye bolca sevgi dolu, kendini unutmamak için kendine de bir o kadar sevgi dolu buluyorum kendimi. Bu noktada tüm öğretmenlerime, sevgililere, dostlara, başıma gelen tatlı-tatsız her deneyime dev şükran!


Son yazdığım yolculuk bir öncekini, o da ondan öncekini kapsıyor. Bunların aralarında da onlarca-yüzlerce alt yolculuk daha var devam eden. Mesela bugün, son 33 günlük yolculuğun içinde apayrı bir yolculuk; ve hatta bugünün içinde bu yazıyı yazdığım zaman dilimi ise onun da altında bir yolculuk...


Seyir var seyir içinde...


Bitenler de var elbet. Üniversite yolculuğu başlamış ve bitmiş, bilmemkaç tane ilişki başlamış ve bitmiş... Hımm burada bir de şunu hatırlıyorum gerçi: Haftaya eve döndüğümde bu yolculuk kronolojik olarak bitmiş olacak fakat etkileri hep benle kalacak. Tıpkı biten ilişkilerin bizde bıraktığı izlerin her daim bizle olacak olması veya yemiş olduğum yemeğin sindiriminin bilmemkaç saat süreceği ve sonrasında bünyeme aldığım o yiyeceklerin bir kısmının bedenimin parçası olup bir süre bende yaşamaya devam edecek olmaları gibi...


O zaman bir yolculuk gerçekte ne zaman başlıyor ve ne zaman bitiyor?


Ve eş zamanlı yolculuklar... Herhangi bir an'da barınma konusu, iş-güç konusu, yakın ilişkiler konusu, aile ile ilişkiler konusu ve diğer tüm konular da kendi seyirlerinde akıp gitmekteler. Bunlar genellikle yukarıdaki kronolojik ayrımlardan bağımsız ilerlemekte... Yani mesela 33 günlük yolculuğum, ailemle olan ilişkim açısından büyük bir fark yaratmadı ve muhtemelen yaratmayacak. Lakin aynı yolculuk, yaşamda atmaya niyetlendiğim büyükçe adımlardan bazılarının mimarı olma potansiyeli taşıyor.


Çok daha uzun bir zamanı, daha doğrusu zamansızlığı kapsayan ruhun yolculuğuna ise hiç girmiyorum. Burası apayrı bir hikâye... Elimde birinci elden kanıtlar yok ama sanıyorum ki bambaşka formlarda ve defalarca kez gelip gidiyor, dolaşıp duruyoruz âlemlerde.


***


Çoğu hafta olduğu üzere, ne yazacağıma dair hiçbir fikrim olmadan oturdum klavye başına ve bunlar dökülüverdi. Peki bütün bunlar ne anlama geliyor, ne sebeple çıktı bunlar, ne söylemeye çalışıyor içimdeki -benden öte- ruh; bana ve okuyanlara?


Ne dersiniz?


İyi çarşambalar, iyi yolculuklar...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.