Karınca kararınca

Her yolculuk dönüşü yaşarım...

Eve girdiğimde havasız kalan duvarlarımı, mahzunlaşan eşyalarımı, yolumu gözleyen yer döşemelerini bulurum karşımda.


Hemen pencerelere koşar, hayatın içeri dolmasını sağlarım. Sonra birer birer odaları ziyarete çıkarım, gelişimi göstermek istercesine...


Bir değişiklik bulacakmış, beni bekleyen bir sürpriz olacakmış sanırım.


Eve dönmenin rahatlatıcı mutluluğunu yaşama isteğidir belki bu rutinin nedeni...


Konfüçyüs’ün “Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur” deyişine selam çakayım da şu kelamı edeyim hadi bende;

“Yolculuk sonrası eve dönüş bir varış değil, bir mutluluktur!”


İki haftalık İzmir ziyaretini bitirip de eve döndüğümde, ufaklığın altını üstünü değiştirip, yatağına rüyalar alemine bıraktıktan hemen sonra da yaptığım buydu... Mutluluğumu perçinlemek...


Kocam mutfakta kahve suyu koyarken, evi turladım. Her şeyin yerli yerinde göründüğüne kanaat getirerek son adım mutfağa, kocamın yanına vardım.


“Tamamdır, bir problem yok!” dedim veee...

Tezgahta kımıldayan minik, minicik şu şey...


Ne şeyi, resmen birkaç şey...


Yerde de varlar... Dolap kapaklarında da!

Karıncalar...


Esasen hayran olduğum yaratıklardır. Onlar gibi disiplinli çalışabilsek keşke şu hoyrat dünyada...


Amma velakin hayranlık da mutfağıma kadar...


Burada daha çok ‘sıkıntı’ kelimesi ağır basıyor.

Gecenin üçünde, içime içime haykırırken, “Bunlar da nereden çıktı, kırıntı falan mı bıraktık arkamızda!” diye uykusuz gözlerimi koyu koyu açınca ben, kocam sakin “Bahar...” dedi ve mutfağı terk etti...


***

Bu geçen üç günde; mutfağı baştan aşağı sabunlu sularla sildim. Dolap içleri, dışları, arkaları... Tabak, çanak vs... Duvar, çerçeve, pencere...


Tüm uğraşlarım hak getire...


Birkaçı arka odalara sığındı, bazısı banyoda salınıyor, iki tane de yatak odasında gördüm daha yeni...

Tek tek halledemezsin zaten, bilindiği gibi bunların bir ordusu var!


İlaç desen, yapamıyoruz. Onun da niyesini şöyle açıklayayım; bizim oğlan

‘karınca kovalamaca oyunu’ oynuyor...

“Ann ann ann” diye koşarak giriyor mutfağa. Pat çöküyor yere, hop yakalıyor karıncayı, ‘oğlum’ demeye kalmıyor, yallah atıyor ağzına!


Elinden aldıklarımın arkasından ise çığlık kıyamet!

Kaşıkta yemeği görünce kafa çeviren velet, karınca yiyici çıktı iyi mi!


Kocam ise işin gırgırında; “Çocuk hem protein alıyor hem karıncaları yok ediyor” diyor.


Ama benim gönlüm razı değil, acilen çözüm bulmam lazım!

Yoksa el kadar çocuk karınca ordusuyla tek başına savaşacak!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.