Alev Alatlı uçmuş muydu?
Alev Alatlı uçmuş muydu?
‘Renkli’ bir ülkede yaşıyoruz neticede. Pek çok şeye şaşırmaz olduk, daha fazlasını kabullendik, kabullenemediklerimizi sindirmeye çalıştık, sindiremediklerimiz midemize oturdu.
Devinim devam etmekte...
Dün edebiyat alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alan yazar Alev Alatlı’nın yaptığı konuşmayı dinlerken aklımdan bunlar geçti.
Ödül törenine daha önce bir televizyon programında gördüğüm kostümüyle katılan Alatlı, “Dünya 5’ten büyüktür dediniz ve tüm oligarkları boşa çıkardınız. Bugün George Orwell olsa sizi ayakta alkışlardı” dedi ya... Salonda alkış sesleri, ağlayanlar...
Orwell kimdi? Marş adımlarıyla yürüyen robotlaşmış insanlar ve onların tek dinlediği adam Büyük Birader’in yaratıcısı, 1984 romanının yazarı...
O anda on yıl öncesine gidiverdim. 2004 yılının ağustos ayıydı. Alev Alatlı, ‘Aydınlanma Değil, Merhamet’ isimli kitabıyla konuşuluyordu.“Hedefim okura zevk vermek değil. İlgi alanlarım çağdaş ve akranlarımın ilgi alanlarıyla örtüşüyorsa ne mutlu bana” diyen birisiydi.
Kendisiyle bağlantı kurma fırsatı buldum. Birkaç konuyu dile getirdim. Mesela dili ve üslubunun karmaşasından dem vurdum. Özetle söyleyeyim;“Emeğimi emeğiyle karşılamasını bilen, yobaz olmayan çağdaşlarım için yazmayı tercih ediyorum” dedi.
Markete bile gitmeyen, tüm işlerini internetten halleden biri olduğu söyleniyordu, “İnsanlardan uzak kalma isteği mi?” diye sordum.
Yine özetle; “Yazmak örgü örmeye benzer. Ya başına oturup ilmekleri art arda atacaksınız ya da bırakıp gideceksiniz ve örmeye başladığınız kazak hiç bitmeyecek. Akan zamanı iyi değerlendirmeye çalışıyorum, hepsi bu!” dedi.
Sorularımdan biri de şöyleydi:
“Sizin için ‘Uçmuş bu kadın’ diyenler var. Hakikaten ‘uçtunuz’ mu?”
Alatlı’nın yanıtı şu oldu:
“Uçabilmiş veya uçmuş olmak, bir yazar için müthiş bir iltifattır! İnsan-üstü bir noktadır ki, sürüden ayrılmamak için direnen bir toplumun mensubu için olağanüstü bir beceri olsa gerekir! Ha, tabii, ‘uçmuş’ sözcüğünü ‘aklını kaçırmış’ anlamında da kullanıyor olabilirler. Eğer öyleyse kadim bir deyişle cevap vereyim, “Edebini edepsizden satın al” derler. Ben de öyle yaparım.”
***
Alev Alatlı beni iki nedenden dolayı ilgilendirmiştir. Birincisi; okuyan bir yazar olduğunu düşündüğüm için. İkincisi; konuşup yazdıklarını ille de çözmek mi gerekir bilemediğim için.
Muhtemelen bende bir sorun olmalı, çünkü öyle olmasa Alatlı’nın ağzından çıkan her cümlenin, kaleminden dökülen her kelimenin altında bir başka deyiş arayıp durmazdım.
Dün Cumhurbaşkanlığı forsunu taşıyan ödülünü alırken yaptığı konuşmayı dinlediğimde şu kanıya vardım: İnatçı ve boşuna bir uğraş sanırım benimki...
YORUMLAR