Suskunlar, çünkü...
Ben uzaktayım. Uzağı ben seçtim. Kendime çekirdek aile formatlı basit bir dünya kurmuşum, o basit dünyamda çekirdeğimi çitlete çitlete günü deviriyorum. Oh ne ala, ne ala!
Yok, öyle değil işte! Görüyorum, duyuyorum, okuyorum, hissediyorum. Ve mahvoluyorum!
Sabah erken saatte evden ekmek almak için çıkan ve bomboş sokakta yürürken kafasından gaz fişeğiyle vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan için mahvoluyorum. Aklımın içi boşalıyor.
Annelik mi beni böylesine katmerlendiren?
Zannetmiyorum!
Çünkü haysiyetli her insanın, önüne dikiliveren haysiyetsizlik karşısında mahvolacağına inanıyorum.
Eğer annelikten olsa...
Berkin Elvan için bütün annelerin yüreği yanmaz, bütün annelerin ciğeri kopmaz mıydı? Sınıf, zümre, parti ne fark eder?
AKP’li kadın kollarında olup da bu partiye mensup olmayı “Nikahla bağlı olmak gibi” diye anlatan annelerin de... Gerçekten nikahla bağlı olan annelerin de... Gönülden bağlı olan annelerin de... Rozetle bağlı olan annelerin de... Mazbatayla bağlı olan annelerin de...
Yüreği yanmaz, ciğeri kopmaz mıydı?
Demek annelikten değil!
O zaman geriye tek şey kalıyor ki, onu da söyledim zaten.
Bu duruşla, bu uzaklıktan saçmalıyor olabilirim belki, şöyle bir düşünce geçiyor aklımdan:
Bu partinin kadınları neden demezler, “Çocuklara bari kıymayın efendiler!”
Ama hemen aldıkları cevabı tahmin ediveriyorum: “Bir sus ya!”
Yok, yok annelikten değil!
Öyle olsa herkesin ama hepsinin, Berkin’in annesi Gülsüm Elvan gibi, “Ne istiyorsunuz benden?” diye bağırması gerekmez miydi?
Bak belki gene saçmalayacağım şimdi ama böylelerinin kadınlıklarından da anneliklerinden de şüphe ediyorum. Çünkü kendisine sus diyen efendisinin dizinin dibinde, efendisinin onay verdiği bir kararın suskunluğunda kalmak bence ne kadınlığa sığar, ne de anneliğe...
*
Sevgili Gülsüm Elvan,
Annelerin yüreği seninle yanıyor.
Anneler yürekten seninle bağırıyor.
Anneler, evladının iyileşmesi için yüreğiyle haykırıyor.
Anneler, evladının canına kast edenlerin hak ettiğini bulmasını yüreğinden diliyor.
İstedikleri kadar susturmaya çalışsınlar.
Başaramayacaklar!
Biz susmayız!
*****
Tencerenin düdüğü istim atıyor!
İngiliz The Times gazetesinde Sean Penn, Ben Kingsley, David Lynch’in de aralarında bulunduğu ünlü isimlerin gezi olaylarına ilişkin imzalarının yer aldığı bir ilan yayımlanmıştı. Hatırlayın; şöyle demişlerdi: “Beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz dolayısıyla yargılanabilirsiniz!”
Türkiye’den bir grup yazar, gazeteci, sanatçı ve akademisyen de bir karşı bildiri yayımladı daha yeni. “Bizde çok adam bulunur!” başlığına güler misin, ağlar mısın bilemem ama girişindeki şu cümleye bakar mısın?
“Hakikati söyleyebilmek ve taşıyabilmek, maddi ve manevi bütün çıkarların üzerindedir. Bu erdeme sahip olmak için insan olmanın sorumluluklarını kararlılıkla üstlenmek gerekir.”
Diyeceğim, aslında bizim bir şey söylememize gerek yok!
Onlar kendileri kendilerine yorum yapıyor.
YORUMLAR