Hanımeli yeşillenecek
Şu uygulayıcı hayatın özel bir bıktırma seansı mı var?
Vurdukça vuruyor, yakanı bırakmıyor!
Kafa tutmaya çalıştıkça, hatta dillenip “Acımadı ki!” dedikçe en hınzırından sırıtışınla, daha güçlü bir darbe indiriliyor kafana. !f İstanbul’un tanıtım filmindeki gibi, yapman gerekeni yapıyor; daha yükseğinden ve daha çoğalarak bağırıyorsun “Acımadı ki!” diye. Çünkü başka türlüsünü yakıştıramıyorsun kendine, ya dar geliyor ya bol, üstünde durmuyor...
Geçtim olur olmaz virüsleri, ateşli alınla yatıran gripleri...
Daha beterinden hasta olanı var.
Ameliyat masasına yatanı var.
Bir ömürlük ilaç içeni var.
Hatta tutunamayıp gideni var da, mezarının başında buluyorsun kendini sümüklü burnunu çeke çeke, eline bir çiçek dahi almayı unutmuş hüznünle.
En fazla beş dakika sürüyor bu umurun...
Öndeki arabanın sinyal vermeden döndüğü ve doların yükseldiği ve oğlunun yemeğiyle boğuştuğu ve yazının tesliminin geldiği ve ülke güvenliğini sağlayacak kurumlara güvensizliğin arttığı ve kütüphanende bir kitabı bulamadığın ve başbakanın yine bağırarak konuştuğu ve bir kız çocuğunun daha zorla evlendirildiği ve sigarayı yine bırakmayı düşündüğün ve deterjanın bittiği ve yaşadığın şehirde gırtlaklı diliyle konuşan insanların giderek çoğaldığı ve geleceğe dair endişelerinin biraz olsun azalmadığı günlerden birini yaşıyorsun alt tarafı...
“Unut gitsin” deyiversen kişisel gelişimin için en iyisi olacak ama toplum gerinde kalacak, sen gelişsen kaç yazar!
İnatla bıktırma seansının sonlanmasını bekliyorsun, zaman dolunca sıkıntının geçeceği garanti sanki. Derinlerinden umuda sarılıyorsun, yarına yaralarının kapanması için bir mucize gerçekleşebilirmiş gibi...
Bir gün daha...
Neyse...
Geçenlerde hanımeli ektik saksıya, şimdi karşımda duruyor. Suyunu ihmal etmiyoruz. Yeşillenmesini, baktıkça içimizin açılacağı günü bekliyoruz sabırla.
YORUMLAR