Gülümsemek zor değil…
“Bazı kızlar çok güzel” . Bu cümleyi İstiklal caddesinde ya da o civarlarda bir yerde görmüş olmalıyım. Tam hatırlayamıyorum, zira bu aralar bünyem alışık olmadığı güzel şeyler gördüğünden biraz sersemledi, normaldir. Kendi kendime gülümsememe neden oldu bu cümle.
“Bazı kızlar çok güzel”
Sadece bazı kızlar mı peki?
Bence değil.
Mesela bazı şarkılar da çok güzel. Bazı kitaplar, bazı filmler, bazı renkler, hatta bütün renkler, bazı meyveler, bazı cümleler, bazı gülüşler ve bazı insanlar. Tabii bütün bunlar görene ya da görmek isteyene, bakmayı bilene. Görmeyeni bilmeyene ne yazık ki her yer, her ses aynı.
Bazı insanlar çok güzel.
Mesela ben on beş gündür çok güzel insanların olduğu bir yerde çalışıyorum geçici olarak. Şimdi yanlış anlamayın, sadece o insanlar güzel de diğerleri çirkin mi? Hâşâ!
Sözüm meclisin dışında, herkesin, her yaşın ayrı güzelliği var ama bazıları gerçekten de çok güzel. Nasıl mı güzel hemen biraz anlatayım.
Şimdi gözlerinizi kapatın, güzel bir şarkı olsun fonda, hafif böyle tatlı tatlı bir rüzgar.
Tamam, geri alın, bunlar değil. Tekrardan başlıyoruz. Şimdi öyle bir iş ortamı düşünün ki her sabah herkes birbirine günaydın diyor, yan masanızdaki arkadaşınız kahve ister misin diye soruyor, siz evet ya da ay ne gerek var canım diyemeden kaç şeker sorusuyla bir kez daha afallatıyor, müdürleriniz size neşe kaynağı, her işi halleder diyor, o da yetmiyor arada sizinle sohbet ediyor! Nasıl ama? Rüya gibi değil mi? İşte ben on beş gündür rüya gibi bir yerdeyim.
Etrafım alışmadığım derecede kibar insanlarla çevrili. Öyle ki teşekkür ederim diyorum, asıl ben teşekkür ederim diyor, yok canım diyorum, ben daha çok diyor.
Bütün bunlara alışık olmayan bünyem iyice afallıyor.
Üniversiteden mezun olduktan bir müddet sonra iş hayatına başlayıp ara ara devam eden biri olarak bütün bunlar karşısında “ben neredeyim” deyip duruyorum. “Sahiden neredeyim ben?” Güzel ve yalnız ülkemin kutsal topraklarından henüz ayrılmadım evet vakti zamanı gelince ayrılma düşüncelerim var ama bunlar henüz plan, ayrıca o başka bir yazının konusu.
Sabahları bir stadyum dolusu insan olarak metrodan inip metrobüse, vapurdan dolmuşa koşturan, biri gülümseyip iyi günler günaydın dediğinde küfür etmiş gibi bakan güzel ve yalnız ülkemde, sabahları günaydın, öğle arası sohbet pek alışageldik bir durum değil.
Bütün bunları gördükçe bir soru beliriyor aklımda. Neden? Neden gülümsemek bu kadar zor? Neden sabahları günaydın akşamları iyi akşamlar dediğimizde küfür etmiş gibi algılanıyoruz? İletişim çok önemli deyip kafalarımızı akıllı telefonlarımızdan kaldırmıyoruz. Yan yana oturduğumuz arkadaşımıza whatsapp’dan mesaj atıyoruz.
Cevapları bilmiyorum ya da bilip cevap vermeme hakkımı kullanıyorum ama şunu diyorum; iletişimden korkuyoruz. Birbirimizin gözlerine bakmaktan, gülümsemekten, gülümsediğimizde yanlış anlaşılmaktan korkuyoruz. Hele ki sarılmak, dokunmak.
Dünya bizim etrafımızda dönmüyor. Dünya kendinin ve güneşin etrafında dönüyor.
Gülümsemek zor değil.
Hayat gülümseyince çok güzel ayrıca.
YORUMLAR