Bana kraliçe arı diyebilirsiniz – Blair Waldorf
Güzel okuyucu, sinüzitin bana verdiği melanetlikten daha henüz kurtulamamış yazarınız İdil’den kucak dolusu sevgiler. Başladınız mı bahsettiğim dizileri? Bir Suits, bir True Detective, It Crowd, AHS? He başlandı mı? Bakınız AHS yeni sezona başladı, hem de bomba gibi. Onu da anlatacağım, böyle ballandıra balladıra ki izleyin. Hayır sanırsın dizilerden para kazanıyorum, ama nerede o da yok, ama bak buradan diyorum öyle bir iş varsa talibim. İzlerim ben.
Neyse bu hafta yine bir karakterle karşınızdayım. Ara ara yapacağım böyle çünkü karakterler asıl diziyi izleme nedeni, yani şimdi Firdo olmasaydı izler miydim Aşk-ı Memnu’yu? Nihal için mi izleyeyim yani lütfen yani. Bu haftaki güzide karakter Blair Waldorf. Gossip Girl’ü gossip girl yapan şahsiyet bence. Kesinlikle dizinin en eğlenceli karakteri, ne yani Serena için izlenmez o dizi, böyle peltek peltek konuşma, saçı bi sağa bi sola atma filan. Blair öyle mi? Gayet diyor kendisi arkadaşım bu şehirdeki en çılgın benim diye, yani tam olarak öyle demiyor ama olsun, ben böyle çevirdim şimdilik.
Evet, başlayayım biraz Blair’i anlatmaya. Yukarı Doğu Yakası'nın en zengin ailelerinden birinin tek kızı olan Blair – sen düşün artık şımarıklığı- sert haşin gaddar fakat bilakis çok da tatlı bir karakter- tamam biraz gıcık ama yine de doğal bir kişilik kendisi.
Annesi ile babası ayrı, babası eşcinsel olan Blair, oldukça zeki ve mükemmeliyetçi. Derslerde zehir, ortamlarda bir kelebek, kızların erkeklerin hayali. Şimdi böyle deyince sapık gibi oldu ama yok öyle değil. Kendine ait küçük bir çetesi olan Blair – bildiğin çete arkadaş o, git şunu yap, öf çok salaksın yapamadın, bantın nerede muhabbetleri geçen yer sen düşün- okulda ve partilerde hep bir gözbebeği, hep bir lider. Bu nedenle de Queen B. Çalışkan olduğu kadar partilerin aranılan ismi, küstah ama bir o kadar da öğretici. Aslına bakarsan kızın nedenleri de var, ana baba ayrı, baba kaçmış bi adama, en yakın arkadaşı dediği sarı gacı sevgilisi ile beraber olmuş, sonra hiçbir şey olmamış gibi hareketler filan, ben olsam huni ile gezebilirdim ki Blair yine tarzından ödün vermiyor, kadın yine şık, yine bir Audrey Hepburn Cunyır.
Uzun süre Nate denilen şahsiyetle beraber olduktan sonra – bildiğin kız surat- Chuck'a aşık olan Blair, Nate, Chuck, Monaco prensi Louis Gramaldi, Dan gibi şahsiyetlerle anıldı. Bak prens var kadının sevgilisi, dikkatinizi çekerim, prens! Hangimizin prens oldu sorarım, sonra da gel de sevme karakteri.
Tamam kabul, biraz abartılı anlatıyor olabilirim, Blair de Firdo kadar şahane olmayabilir ancak hazırcevaplığı, ukala olduğu kadar komik ve melloş olması – melloş böyle şaşkın gibi bir şey- ne kadar zengin, güzel, etrafında hayranları olsa da arkadaşlarından, sevdiği adamdan gayet güzel kazıklar yemesi, sevdiği için her şeyi göze alması, affetmeyi bilmesi, şahane elbiseleri, saç bantları ve esprileri Blair Waldorf’u gerçek bir karakter yapıyor.
Öğrendiğimiz şeyler de cabası! Taytların asla pantolon olmadığını, prens dahi insan olduğunu, hayatta her zaman gülecek bir şey bulunduğunu öğretti mesela, bence çok da iyi yaptı!
Queen B sen çok yaşa!
Bandımı taktım oturuyorum.
YORUMLAR